Bilge Baykuş Yayınları

Çekiliş var 📢
Talihli 5 kişiye Varoluşsal Despot kitabı hediyemizdir.

Katılım için;
📍Bu gönderiyi beğen.
📍 hesabını takip et.
📍En az 3 arkadaşını etiketle.

Çekiliş 8 Mart Dünya Kadınlar Günü açıklanacaktır.

Yalan değil, insanın canlılar piramidinin en üstünde olduğuna inanmak işimizi bir hayli kolaylaştırıyor. Hiçbir rahatsızlık duymadan doğayı ve hayvanları yok etmemizi bu inanca borçluyuz. Tarihteki tüm katliamlar ve şiddet, piramidin üstünde olduğuna inananlarca ortaya kondu. Beyazlar, yüzyıllarca siyahların insan olduğuna bile inanmadıklarından böyle rahat davrandılar.
Erkek egemen toplumlar da benzer bir inanca dayanır. Aslolan erkektir. Üretim, tüketim ve sosyal alanlarda erkek daima merkezdedir.
Bu yüzdendir ki çok değil yüz yıl önce seçim denildiğinde kadınlar kimsenin aklına gelmiyordu. Çünkü, seçim kavramının anlamında yoktular.
Alışkanlıklar ve kavramlar, yasalar kadar kolay değişmiyor maalesef. Geçmişin gölgesi halen üzerimizde.
O gölge ki namus denildiğinde örneğin, erkek ve kadın için başka başka şeyler anlamamızın nedeni…
Büyürken kız çocuğunun önüne bebek, erkek çocuğunun önüneyse silah ve araba koyan bir toplum, ev işiyle kadını eşleştirmekte neden tereddüt etsin? Ev işi, dışarıda çalışsa da kadının yapacağı işlerden… “İdeal” bir erkek bile “ben yardım ediyorum,” diyor en fazla. Öyle ya, kendi işi değil o, kadına ait.
Ev ve iş dışı sosyal alanlarsa neredeyse tamamen erkek merkezli. Kadın akşamları olsa olsa erkeği eğlendirmek için dışarıda olabilir. Akşamları dışarıda, sosyal bir alanda vakit geçiren bir kadına kötü gözle bakılıyor halen.
Velhasıl-ı kelam, yasalara rağmen güneşin altında yeni birşey yok.
Kavramlar riyakarlığını toplumdan alıyor.
O toplum ki her şiddet haberinden sonra hamasete sarılsa da kadını ve kadının cinsel organını anmadan küfür etmeyi dahi beceremiyor henüz.

Reposted from Varoluşsal Despot önce ismi ile daha sonra arka kapak yazısıyla dikkatimi çekmişti.
Kitabın türü internette araştırma- tarih, sosyoloji olarak geçiyor ama bence anlatılanları herhangi bir türe indirgemek yerine hayatın doğruları olarak adlandırabiliriz. Tabi kimi benim gibi yazılanlara hak verirken kimi yanlış bulabilir. O da bir hayat görüşüdür… Bense; ımmm evet, kesinlikle, çok haklı diyerek okuyup bitirdim eseri.
Tabi bu kitap kurgu romanlar gibi tek oturuşta okunacak bir eser değil. Yazarın dili oldukça anlaşılır ve kolay okunur olsa da anlatılanlar itibariyle insan yavaş ilerliyor. Her sayfada ise hayata dair bir başka kavram çıkıyor karşımıza: Aile, özgürlük, iş, kadın, namus ve güç gibi.
En beğendiğin bölümlerden biri ise nesnelleşmenin anlatıldığı yerdi. Bunu özellikle kadın üstünden yapması bir kadın olarak beni (yazılanları bilip bunlara hak versem de) sarstı.
‘Kadının güzelliğinin somut bir tanımı yoktur buna toplumsal mutabakat karar verir.’ Demiş yazarımız. Kadın güzel olup olmadığına kendisi karar veremez. Toplum verir, kadınsa buna uygun davranır. Ve güzellik adı altında kadın nesnelleşir. Kadının reklam için kullanılması, cinsel bir nesne olarak görülmesinden kaynaklıdır. Ve bu durum erkeklerinde kadınları nesne olarak görmesini doğallaştırır.

“Nesnelleşme insanı kendisi olmaktan çıkaran bir yabancılaşma sürecidir.”
Elbette erkek içinde nesnelleşmelere örnek verilebilir. Fakat kadın için bu durum sadece toplumda, işte değil evde de devam eder.
…
Güzel bir bölümdü. İnsan okurken bildiklerinin de farkına varıyor.
•
Aynı zamanda bir tık siyasi içerikli de diyebilirim. Siyaset ilgi alanlarımdan biri olduğu için keyifli bir okuma süreciydi benim için.
Kurgu dışı kitaplar okumak zordur. Geniş bir zaman dilimi ve rahat bir kafa ister çoğu zaman. Rs’deyseniz oradan sizi çıkartmaz. Fakat türü seviyorsanız benim gibi sizin de keyif alarak okuyacağınız bir eser olduğunu düşünüyorum. Varoluşsal Despot’u tavsiye ederim.
.com

Levent Soydinç okurlarıyla buluşuyor. 8 ocak cumartesi günü saat 15:00'da D&R Bursa Korupark şubesinde sizleri bekliyor.

Mina Abis Ay, küçük bir şehirde yaşayan başarılı bir şehir plancısıdır. Annesinin ölümünden sonra kötü bir seçim yapar. Bu tercih, sözünü ettiği ateşin kıvılcımıdır. Zaman ayarlı sezgilerinin ıskalamayacağını söyleyen ve kendine verdiği cezayı sonlandırmak için yol alan Mina'nın hikâyesidir bu kitap.

Kimse
bilmeyecekti benim ne düşündüğümü
anlatmasaydım eğer.

İsmimi annem koymuş. İhmal
ettiğim ikincisini babam, Abis.

Periferi sakiniyim ben.

Kimseden bir talebim olmasın diye
kalem tuttuğum parmaklarımın tırnaklarından kan
geliyordu.

Babam, evi terk ettiği gece şüphe
uyandıran bir vakarla beni sevdiğini söyledi. Birine onu
sevdiğini söylemek bir beklenti doğurur. Hiç değilse
ondan zarar gelmeyeceğinin sözüdür bu. Aldatıldım
çünkü…

Alaycı kızgınlığı işittin mi?
Küçümseyen ironi. İsyanın alevidir alaycı kızgınlık.
Sarsıntıdır, müthiştir.
Fakat amacı isyanı başlatmak olsa da bu noktadan
uzaklaşırsa hınca dönüşmesi kaçınılmazdır.

Kral snop öldü.

Benimle gel, diyorsun.
Yüreğimdeki kan basıncını hissediyorum; soğuk, dişlerini göstermesine rağmen tenimin ısındığını. Yalnızlığın,
yaratıcılığınsona erecek, gitme, diyor bilincim.

Alay ve itaat ettiğimiz kelimeleri kullanmıyorum. Çünkü
uyum sağlamak için aklımızın ermediğine inanmak
ve düşünmeyi başkalarına bırakmak, yetiştirdiğimiz
ağaçları ateşe vermekten farksız.

Kan donduran sürpriz finali ve bunun olağanüstü bir mizahla verilmesine hazır mısınız? kaleminden...

Savaşta sadece masum insanlar acı çekiyor. Üzerindeki kırmızı gömleğiyle cansız bedeni Türkiye sahiline vuran küçük Aylan Kurdi’yi kim unutabilir?

“Diğer kadınlara öncülük etme anlamında YÜRÜ BE! diyen pek az lider kadın vardır. Payımıza genellikle bakıcılılar düşer ve zorluklarla mücadele etme konusunda bize öncülük edebilecek insanlarla nadiren karşılaşırız. Rachel, bize sevgiyle ama kararlı bir şekilde anlamsız şeylerin yaşamımızı etkilemesine dur demenin, müthiş ve eşsiz hayatlarımızı yaşamaya başlamanın zamanının geldiğini söylüyor. Eğri oturup doğru konuşan Kızlar Uyanın, uzun zaman önce hayallerinizden vazgeçmenize neden olan şeyleri anlamanızı sağlayacak, oldukça etkileyici bir kitap. Bu kızı seviyorum.”

Jen Hatmaker, New York Times çoksatarı For the Love and Of Mess and Moxie yazarı, ayrıca her hafta internet platformunda milyonları bir araya getiriyor.

Psikoterapist Esther Perel, günümüzde modern aşk ilişkileri konusunda oldukça saygın ve özgün fikirleri olan biridir. Dokuz ayrı dili akıcı olarak kullanan Perel, Newyork'ta terapi seanslarını sürdürmeye devam ediyor ve Fortune'un dünyanın farklı bölgelerindeki 500 şirketine örgütsel danışmanlık hizmeti veriyor. Ünlü TED konuşmaları on sekiz milyondan fazla yorum alıyor ve yirmi dört farklı dile çevrilen ve çok satan kitabı Tutsak Cinsellik: Er**ik Zihnin Kilidini Açmak, küresel bir fenomen durumuna gelmiş bulunuyor. Esther, aynı zamanda nereden başlamalıyız? Atlı Audio serisinin baş yapımcısı ve sunucusudur.

It's now easier to contact Bilge Baykuş Yayınları.