Psikolojik Danışman Sabri ÇAKAR
İhsaniye Mahallesi Kartallar Sokak No:4/B Nilüfer/BURSA
26 yıl sonra gelen kavuşma..
1991’de ilkokula başladığım gün sınıfın kapısından içeri girdiğimde,güler yüzle karşılayan biri vardı. “Nereye oturmak istersin?” sorusuyla kapıya yakın taraftaki en ön sıradaki Ulya’nın (ilkokul aşkı ☺️) yanına oturma talebim kabul görmüştü. Ara sıra yerim değişse de 5 yıl boyunca o sırada, Ulya ile oturdum.
İlkokulun 3. günü okula geldim, koridorda sınıfa doğru ilerlerken uzun boylu, bıyıkları kalın, esmer birisi beni durdurdu.Eskiden çocukların saçları amerikan saç model kesilirdi, seviyordum bende saçlarımı ancak “Bu saçlarını keseceksin, bir daha görmeyeceğim” deyip, bir tokatla beni sınıfa gönderdi. Okul müdürüymüş ne bileyim ;) Neyse girdim sınıfa, tabi benim yüz kıpkırmızı, ağlıyorum hüngür hüngür.. Öğretmen zili çaldı, kapıdan içeri öğretmen girdi kapıya yakın olduğumdan hemen göz göze geldik ve “Ne oldu, neden ağlıyorsun Sabri? Yüzüne birisi mi vurdu?” Bir tarafta ağlıyorum bir taraftan da canım acıyor, “Müdür tokat attı, saçlarımı kesecekmişim” dedim. Bu sözü söylemem ile birlikte elimden tuttu doğru müdürün odaya gittik. Kapıdan içeri girişini dile dökmekte bile zorlanıyorum. :)
“Müdür bey Sabri’ye neden tokat attığınızı öğrenebilir miyim?”
“O saçlarını kesip, öyle gelsin” cevabını veren müdür beye “5 yıl boyunca ben bu öğrenciyi okutacağım, 5 yıl boyunca saçının teli kesilmeyecek. Hadi bakalım bir daha böyle bir harekette bulunun da görüşelim” cümlesi bir çocuğun ruhsal doğumunun başlangıcıydı..
5 yıl boyunca o saçlar kesilmedi ve desteğini hep hissetim,1996’da mezun olduktan sonra bir daha görüşememiştik..
Şimdi mesleki olarak baktığımda bu deneyimin küçük bir çocuğun hayata tutunmasına nasıl katkı sağladığını çok daha iyi anlıyorum. Belki okula gitmek istemeyecektim, okul fobisi yaşayacaktım ancak yıkılan kendiliği ayağa kaldıran bir öğretmen vardı.
Ayten öğretmenimi yıllardır arar sorarım, her görüşmemiz de özlemimizi dile getirirdik. Geçen hafta İzmir’e yolum düşünce ilk onu aradım, müsaitti gittim elini öpüp, şükranlarımı tekrar ilettim.
Kıymetli anne ve babalar, ilkokulda çocuklarınızı sevgi dolu öğretmenlere emanet edin yeter! Sevgi, yaşamdaki tüm olumsuz deneyimlerin üstünden kesinlikle gelecektir.
Psikoloji üzerine okuma ve dinleme yaparken birkaç filtreleme önerisi..
Ruhunu doyuramayanların yegane adresi, nesnelerdir..
Vazgeçtiğin her kendilik, suçluluğun temelini güçlendiriyor..
ÇOCUK-ERGEN-YETİŞKİN-ÇİFT ODAKLI BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ GRUP SÜPERVİZYONU
Ruh sağlığı profesyonellerine yönelik gerçekleştirilecek süpervizyon oturumları 09 Şubat Çarşamba başlayacaktır. Her hafta Çarşamba, 8 oturum olarak düzenlenecektir.
1.Grup: 20.00-21.30
2.Grup: 21.30-23.00
Programa katılım için mezuniyet yılı/denetim şartı bulunmamaktadır. Psikolojik Danışman, Psikolog, Psikiyatri Hemşiresi, Sosyal Hizmet Uzmanı ve Aile Danışmanı katılabilir.
Süpervizyon sonunda katılımcılara Psikolojik Eğitim Gelişim ve Destek Derneği onaylı Süpervizyon Katılım Belgesi verilecektir.
8 oturumluk süpervizyon ücreti 1.000₺’dir. 2 gruba da katılmak isteyenler için 1.600₺’dir.
Kayıt için 0(542)3407980 numaralı telefondan bilgi alabilirsiniz.
Nitekim, kaygılıyız..
Özgür ebeveynin tutsak çocuğu olmak, kendinden vazgeçmektir..
Değerlilik, makul olmayı bozar..
yüz yüze gerçekleştirmenin keyfini yaşadık.
İnsanı, hayatı, ilişkileri ve bunların oluşturduğu tükenmişliğe dair duyguları dilimiz döndüğünce konuştuk..
Tatil gününde vakit ayırıp dinlemeye gelen kıymetli katılımcılarımıza ve organizasyon İçin ne teşekkür ediyorum.
Çaresizce..
Haset ve kıskançlığa dair..
Geçmiş asla “geçmiş” değildir..
Yaralı ruh, harabe beden..
DAYAKTAN BİR GÜN ÖNCE..
1999 depremini henüz yaşamış, travmayı yeni yeni anlamlandırmaya çalışırken; farklı bir travmaya kucak açmanın arefesinden bu fotoğraf..
Lisede Hazırlık sınıfında okuyorum. Okula yeni gelen öğrencilere yapılacak tören görevleri “çömezlere” verilirdi.
Ergenliğin tavan yaptığı, kendini beğenip beğenmeme girdabında dolandığın, kimlik ve kendilik şemalarının yavaş yavaş oturduğu bir dönemde 19 Mayıs kutlamalarında görevlendirildiğinizin bilgisini aldım. Bunda bir şey yok tabi, problem şimdi başlıyor ;) Kutlama töreninin kıyafetinde mavi tayt giymek gibi bir durum olunca o dönem ki “delikanlılık” postürüne ters geliyor elbette bu durum..
Öyle ya da böyle kabullenerek provalara başladık. Bir gün, prova öğle arasına 10dk kala bitti ve giydiğim tayttan kurtulmam gerekiyordu. Eşyalarımı almak için sınıfa gittim. Ancak içerde ders işleniyor nasıl girmem gerektiği konusunda kıvranıp duruyorum. Bir taraftan dersi bölmemeliyim bir taraftan da bu taytla öğle arasına girmemeliyim. Kapıyı çaldım ve “Hocam, eşyalarımı alıp çıkabilir miyim?” dedim, demez olaydım ;) Meğersem benden önce sınıftan görevlendirilen diğer arkadaşlar girip eşyalarını almış, hoca sinir küpüne dönmüştü. Öfkenin tetiklenmesi benim girmemle oldu ve “Çık dışarı pislik herif” cümlesiyle kapıyı nasıl kapatacağımı bilemedim.. Sınıfın penceresi açık, benim kapıyı açmamla koridordan gelen hava cereyan oluşturur ve hocanın suratına şak diye kapanır. Gel de anlat derdini şimdi ;) Hoca dışarıya çıkar ve yoğun öfkesini gözümde, burnumda, boğazımda çıkartır.. Yani o taytla öğle arasına mecbur girmiş oldum.
3-4 günlük kusurlu görme, sırtım ve boğazımdaki morarırlık ile dolaştım.Okuldan korkar, tekrar dayak yer miyim sorularıyla uykularım kaçar olmuştu.. Korku,kaygıya; kaygı da çaresizliğe dönüşmüştü.. Akran zorbalığı da aşikârdı.. “Hoca ne dövdü ama bee”, ”Ne oldu lan gözüne, diğerini de biz morartalım mı? Böyle yakışmamış” gibi..
Velhasıl travmalar ardı ardına gelmişti. Korku,çaresizlik ve kaygı yanında da bonus.. Şimdi cereyanda kapanan her kapıda irkilme yaşar, o yüklenen duyguları hissetsem de kendime şunu söylerim..
“SENİN SUÇUN DEĞİL!”
Sınır meselesi..
Videos (show all)
Contact the practice
Telephone
Website
Opening Hours
Tuesday | 17:00 - 21:00 |
Wednesday | 17:00 - 21:00 |
Thursday | 17:00 - 21:00 |
Friday | 17:00 - 21:00 |
Saturday | 09:30 - 21:00 |