İkra Derneği
İslâmî hizmet için kurulmuş bir dernek
Bugün Kemalpaşa İkra derneğimizde haftalık sohbetimizi icra ettik , Rabbim gelenden ve getirenden ebeden razı olsun .
Unutma ! Sen yoksan bir kişi eksiğiz !
(Ey müşrikler! Benim peygamberim sizden çektiği eziyetlere karşı Bana sığınarak) dedi ki: ‘Ey Rabbim! (Benimle, o azâbı acele isteyen Mekke müşrikleri arasında) hak ile hüküm ver! (İslâm sancağının yükselmeyeceği ve devletin dâima kâfirlere âit olacağı gibi ballandıra ballandıra) niteleyerek anlatmakta olduğunuz şeylere karşı Kendisinden yardım istenen Zât, ancak O Rahmân olan Rabbimizdir. (Dolayısıyla azâbı acele göndermemesi, sözünden döndüğü için değil, kullarına çok acıdığındandır!)
Enbiyâ Sûresi
Gaziantep Islahiye de depremin 2. gününden itibaren yer yere ulaşmaya çalıştık...
Gaziantep Islahiye'deki yerimizden bir başka ihtiyaç sahibi bölgemiz Hatay tarafına 2 kamyonet araç ihtiyaç malzemesi götürdük.
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün farklı oluşunda aklıselim sahipleri için elbette ibretler vardır."
(Âl-i İmrân, 3/190)
"Allah'ım! Ezelî ilminde; yapmayı düşündüğüm bu iş benim dinim, dünyam ve geleceğim hakkında hayırlı ise bu işi hakkımda takdir buyur, onu kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle."
(Buhârî, "Deavât", 48)
"Cebrâil, komşuya iyilik hakkında bana o kadar çok tavsiyede bulundu ki Allah'ın, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim."
(Buhârî, "Edeb", 28; Müslim, "Birr", 140, 141)
"İman edip dünya ve âhirete faydalı işler yapanlara gelince, Allah onlara mükâfatlarını eksiksiz verecektir. Allah zalimleri sevmez."
(Âl-i İmrân, 3/57)
VAHİY MELEĞİ
Cebrâil, Hz. Peygamber’e ilâhî emirleri bildiren vahiy meleğidir ve dört büyük melekten biridir.
Yaygın olarak Cebrail ismiyle tanınan vahiy meleği, Kur’an-ı Kerim’de Cibrîl ismiyle geçmekle birlikte Rûh’ul-kudüs, Rûh’ul-emîn, Rûh ve Resûl şeklinde beş değişik isimle ifade edilir. Kur’an-ı Kerim’de de bu isimlerinin manaları şu şekildedir: Karşısında durulmayacak üstün güce ve zaruri bilgilere sahip olduğu için Cibrîl; saygı duyulması gereken üstün bir mevkide bulunduğu veya dinî hayatın gerçekleşmesinde önemli rol oynadığı için Rûh; ilâhî buyrukları tahrif etmeden Hz. Peygamber’e ulaştırdığı için Rûhulemîn; insanların manevi açıdan temizlenmesini sağlayan vahyi getirdiği için Rûhulkudüs diye nitelendirilir. İlgili ayetlerde belirtildiğine göre Cebrâil karşı konulamayan müthiş bir güce, üstün bir akla ve kesin bilgilere sahiptir; “arşın sahibi” nezdinde çok itibarlıdır ve meleklerin kendisine mutlaka itaat ettiği şerefli bir elçidir.
"Bu bir mübarek kitaptır ki onu sana, insanlar âyetleri üzerinde iyice düşünsünler, akıl izan sahipleri ondan dersler, öğütler alsınlar diye indirdik."
(Sâd, 38/29)
"Bir koyun sürüsüne salıverilmiş iki aç kurdun verdiği zarar, mala ve mevkiye düşkün bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir."
(Tirmizî, "Zühd", 43)
"Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık olarak hayra sarfedenler için rableri nezdinde ecirleri vardır; onlar için ne korku olacak ne de üzüleceklerdir."
(Bakara, 2/274)
EZANI DİNLEMEK
Namaza çağrıyı sembolize eden ezan, Müslümanların gerek ibadet hayatında gerekse mûsikiden mimari ve edebiyata kadar İslam kültür ve medeniyetinde ayrı bir önem taşımaktadır. Ezan, İslam’ın şiârı olup müekked bir sünnettir. Ezan aracılığıyla halka hem namaz vaktinin girdiği ilan edilmekte, hem de Allah’ın eşsiz büyüklüğü, Hz. Peygamberin (s.a.s.) O’nun kulu ve elçisi olduğu ve namazın kurtuluş yolu olduğu ilan edilmektedir. Peygamber Efendimiz “Ezanı işittiğiniz zaman siz de müezzinin dediğini deyin!” (Buhârî, Ezan, 7) buyurmakta, Allah Tealâ ise “Ey îman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman hemen Allah’ın zikrine koşun…” (Cuma, 62/9) ayetiyle ezana icabeti emretmektedir. Müezzine icâbet, hem dil ile söylediklerini tekrarlamak, hem kalben onların doğruluğunu hissetmek, hem de cemaate katılmak şeklinde anlaşılabilir. Bu bakımdan insan, içinde bulunduğu durum hangi icâbet şekline imkân veriyorsa onu yerine getirebilir. Ayrıca ezanı dinledikten sonra ezan duasını okumak da icâbetin gereklerindendir.
Allah şöyle buyurdu: "Kulum, Bana bir karış yaklaşınca Ben ona bir arşın yaklaşırım. O, Bana bir arşın yaklaşınca, Ben ona bir kulaç yaklaşırım. O, Bana yürüyerek gelince, Ben ona koşarak varırım."
(Buhârî, "Tevhîd", 50)
"Hiçbiriniz, kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olmaz."
(Buhârî, "Îmân", 7; Müslim, "Îmân", 71)
"İman edip de hicret edenler, Allah yolunda cihad edenlerle onları bağırlarına basanlar ve yardım edenler var ya işte gerçek müminler onlardır; bağışlanma onlar için, büyük lütuf onlar içindir."
(Enfâl, 8/74)
Sayfamıza desteklerinizi bekliyoruz ..
"İyi sayılan bir söz ve bir bağışlama, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, halîmdir."
(Bakara, 2/263)
İLK TEBLİĞ EMRİ
Hz. Peygamber, Hira mağarasında vahiy meleğinin sesini işitip kendisini de görünce korkusundan titremeye başlamış, hemen ailesine gelerek “Beni örtün, beni örtün!” demiş; bunun ardından, “Ey örtüsüne bürünen!” hitabıyla başlayan Müddessir suresinin ilk beş ayeti inmiştir. “Örtüsüne bürünen” ifadesine mecaz olarak “bu ağır görevi yüklenen” anlamı da verilmiştir.
“Kalk, uyar” emri Hz. Muhammed’in (s.a.s.), peygamber olarak tevhid dinini ve Allah’ın mesajlarını insanlığa tebliğ etmekle görevlendirilişinin ilânıdır. Efendimiz bu emri aldıktan sonra insanları tevhid dinine çağırmaya başlamış, son nefesine kadar da bu görevini sürdürmüştür. “Sadece rabbinin büyüklüğünü dile getir” emri, “Allah’ın birliğine iman ve O’na kulluk” esasını ortaya koymaktadır. Hemen ardından gelen “Elbiseni temiz tut” emri ise Hz. Peygamber’in maddî olarak elbisesini necâset vb. pisliklerden temiz tutması, mânevî olarak da güzel ahlâkla bağdaşmayan davranışlardan nefsini arındırması anlamında yorumlanmıştır.
"Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir imtihandır; büyük mükâfat ise Allah’ın katındadır.O halde gücünüz yettiğince Allah’a saygısızlıktan sakının; dinleyin, itaat edin ve kendi iyiliğinize olmak üzere başkaları için harcayın. Kim nefsinin bencilliğinden korunursa işte kurtuluşa erecekler onlardır."
(Teğâbun 15-16)
"Allah buyurdu ki: Ey Âdemoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz dolusu mağfiretimle karşılarım."
(Tirmizî, Deavât, 109)
"Akrabalık bağını gerçekten sürdüren kimse, bu bağı zaten gözetene karşı bağını sürdüren kimse değil de kendisi ile bağını koparmasına rağmen akrabasıyla bağını sürdüren kimsedir."
(Buhârî, "Edeb", 15; Ebû Dâvud, "Zekât", 46)
İstanbul'dan Aksaray'a emri bil maruf ve nehyi anil münker görevini yerine getirmek için giden hocalarımızdan Rabbim razı olsun
"Herkim bir kapıdadır, o her kapıdadır. Herkim ki her kapıdadır, o Hiç bir kapıda değildir. "
Mahmud Efendi Hz.leri
Sosyal medyada yeniyiz , yapılan hizmetlerimizi teşvik amaclı paylaşıyoruz.. kibirden, enaniyetten Allah'a sığınıyoruz. Bu yapılan hizmetleri başka kardeşlerimizin de haberdar olması için paylaşıp destek olur musunuz ?
ALLAH’I SEVMEK
ALLAH TARAFINDAN SEVİLMEK
Allah sevgisi, O’nun yüceliğini ve nimetlerini düşünme neticesinde kişinin kalbinde meydana gelen bir duygudur. Bu duyguya sahip olanlar Allah’a karşı saygılıdırlar, O’nun emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınırlar. Allah yolunda gayret göstermekten, mallarını ve canlarını feda etmekten kaçınmazlar. Kur’an-ı Kerim insanlığı en başta Allah’ın birliği inancına ve Allah’ı her şeyden daha çok sevme duygusuna ulaştırmak ister. Allah’ı sevmenin birinci şartı O’nu tanımak ve bilmektir. Bu sebeple Kur’an’da önce Allah’ın yüce zâtı tanıtılıp kanıtlar sergilenmiş, ardından Allah’ı her şeyden çok sevmenin gerekliliğinden söz edilmiştir. Nitekim insanlar ısrarla bütün evren hakkında bilgi edinip bunlar üzerinde düşünmeye ve yüce Allah’ın ayetlerini daha iyi kavramaya çağırılmaktadır. İnsanın bu zihinsel çabası onun inancını ve Allah’a olan sevgisini güçlendirmekle kalmayacak, dünya ve ahiret hayatını ilgilendiren her türlü tutum ve davranışlarını da güzelleştirecek, zenginleştirecektir.
"Allah yolunda öldürülenler için"ölüler"demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz."
(Bakara, 2/154)
"Sadakalar (zekât gelirleri) ancak şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri kazanılacak olanlar, âzat edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda (çalışanlar) ve yolda kalmışlar. İşte Allah’ın kesin buyruğu budur. Allah bilmekte ve hikmetle yönetmektedir."
(Tevbe, 9/60)
Hocalarımız bugün İzmir'in Konak ilçesinde emri bil maruf nehyi anil münker görevini icra ediyorlar... Rabbim yardımcıları olsun. Dua bekliyoruz , Allah'a emanet olunuz 🌹🤲
Videos (show all)
Address
Konak/Izmir