drgandalfff
Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from drgandalfff, Musician, .
Ellerimle tuttuğum cennetler gördüm,
fakat bıraktım.
Tutamadığım sözler gördüm.
Azaltamadığım acılar…
İyileştiremediğim yaralar…
Dökemediğim gözyaşları…
Kederlenemediğim ölümler gördüm.
Karşılık veremediğim dualar…
Açmadığım kapılar…
Kapatmadığım kapılar…
ve yaşamadığım hayaller…
Kabul edemediğim,
bana sunulanların hepsini gördüm.
Arzu ettiğim,
fakat asla almadığım mektuplar gördüm.
Olabileceklerin tümünü gördüm,
fakat asla olmayacak…
Hortumunu yukarı kaldırmış bir fil
yıldızlara bir mektuptur.
Balinanın suda sıçraması
denizin dibinden bir mektuptur.
Bu imgeler hayallerime bir mektuptur.
Bu mektuplar sana olan mektuplarımdır..
…
Filin gözlerinden görmek istiyorum.
Adımları olmayan dansa katılmak istiyorum.
Dansın kendisi olmak istiyorum.
Eğer daha yakına gelir veya
daha uzağa gidersen söyleyemem.
Yüzüne baktığımda bulduğum
huzuru özlüyorum.
Eğer şimdi yüzün bana dönerse,
kaybolduğunu sandığım yüzü
tekrar bulmam belki daha kolay olur kendimin.
Tüy ateşe,
ateş kana,
kan kemiğe,
kemik iliğe,
ilik küllere,
küller kara…
(Ashes and Snow)
Sadece paramparça olan bilir tamamlanmanın özlemini..
Stefan Zweig
…
…
…
İstasyon insanları ;)
…
…
…
Dario Moreno sokağında sıradan bir yaz - İzmir ....
“O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler türküsünü söyleriz” demiştin son konuşmamızda geçen ay, şimdi artık biz söylüyoruz o türküyü. Ah be güzel arkadaşım rahat uyu gittiğin yerde…Hastaların, arkadaşların seni güzel insan olarak hatırlayacak.
“Yarın uçak biletiniz var Antakya’ya görevlendirildiniz.”
“Sabah yedide başhekimlikte olun”
Harika bir organizasyonla Antakyaya gidiyorum. Sanki deprem yeni olmuş ve acilen hareket ediyoruz.
45 gün geçmiş, adam gibi bir düzen oturtup, insanlara öncesinde hazırlanmak vakit verecek şekilde düzgün düzgün yollamayı beceremiyorlar. Herşeyimiz gibi kaba saba, nezaketsizce. Ben Antakya’ya gönüllü de giderim, meselenin bu olmadığını beni tanıyanlar bilir. Ama gerçekten artık bıktım bu plansız programsızlığın ezasını çekmekten..
İnsanız biz, bi hayatımız, bi psikolojimiz, yakınlarımız, dertlerimiz var. Bi şeyi de düzgün yapın…
…
…
“Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir.”
Lenin
…
…
#
Ofiste ilk hipnoz deneyimi sonrası, hazır deniz kenarına gitmişken kitap okuyalım dedim. Maldivlerdeyim gibi bi de foto çekmiş ;))
Bu performansla sigarayı da bırakırım ben 😌
Erken yılbaşı izmir toplaşması… Eylemlerimiz sürecek
…
…
…
…
…
,
Metin Altıok’a saygıyla…
Bu ülke 2 Temmuz 1992’de hafızasını kaybetti.
…
…
“Bana neden konuşuyorsun diye soruyorlar. Ama belki kimin için konuşuyorsun sorusu daha doğru. Geldiğim yerdeki insanların ne sesi var ne zamanı. Çok azı daha iyi bir hayat için neyin önemli veya eksik olduğunun farkında. Brezilya'da böyledir, yalnız seçim zamanı dikkat çekersin.
Hiçbir siyasi partiye üye değilim. Ama koskoca bir eyaletin 22 gün boyunca elektriksiz kalmasının yanlış olduğunu, ya da sofrada yemek, sağlık, eğitim ve barınmanın temel hak olduğunu bilmek için bir partiye ihtiyacım yok.
Hayatımda hiç laboratuvarda bulunmadım. Ama bilimin tek kurtuluş yolu olduğunu herkese söyleyebilirim. Bunu bir futbolcu olarak günlük hayatımda görüyorum. Sevdiğim işi yapabilmem için vücudumun bilime ve tıbba ihtiyacı var.
Henüz eğitimimi tamamlamadım. Ama Brezilya'da her gün birçok kişinin ırkçılık mağduru olduğunu, zorbalığa uğradığını, öldürüldüğünü görmek için diplomaya gerek yok. Bir makalede ok*muştum, yoksul nüfusun yüzde 75'i siyah, her yıl öldürülenlerin yüzde 76'sı da siyah. Tesadüf olabilir mi?
Bana fırsat verip istatistik olmaktan kurtardığı için Tanrıya her gün şükrediyorum. Futbol beni kurtardı! İşte bu yüzden konuşuyorum, bir duruş sergiliyorum ve öfkemi paylaşıyorum: Benim kadar şanslı olmayan tüm Brezilyalılar için asgari haysiyet ve eşitlik talep ediyorum."
Richarlison
…
Uzaktan sevmek, sevmekten korkmaktır belki de. Sevginin getireceği ruhsal dalgalanmaları, onun ağırlığını taşımayı, sevgilinin bir sözüyle, bir bakışıyla, bir davranışıyla moralinizin değişmesini kaldıracak gücü kendinizde bulamamaktandır. Sevdiğine kırılmamak, yaklaşımından yaralanmamak, tavırlarına kızıp öfkelenmemek ve bu yüzden onu sevmekten vazgeçmemek için varlığından çok yokluğuna sığınmaktır.
Fransız şair Gerard de Nerval, aşkına karşılık vermeyen kadını belki bu nedenle devam etmişti sevmeye; o öldüğünde ise “yaşarkenden çok ölünce benim oldu” diye yazmıştı. Zaten psikolojik rahatsızlığı olan biriydi Nerval, onun için haline anlayış gösterilebilirdi.
Ancak galiba herkesin, sevginin bir biçimiyle bir biçimde sorunu vardı. En fazla da çocukluk çağlarındaki etkilerden kaynaklanıyor, o zamanlarda atıyordu bu sorunun temelleri. Clifford Odets’in, ABD’li tanınmış oyun yazarının, içinde annesinin sevgisizliği öylesine yer etmişti ki kaç yaşında olursa olsun “soğuk ve karanlık sokaktan eve girdiğimde annem beni kollarına almadığı için kalbim kırılır” diyordu.
Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan ilk Arap yazar Necip Mahfuz, çok çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak, yaşlanıp yorgun düşmüş babasından şefkat görememesinin acısının izlerini taşıyacaktı hep. Ona göre “geçmişi hatırlamasına engel olan şey yalnızlığıydı.”
Nabizade Nazım da babasından beklediği ilgiyi hiçbir zaman bulamamıştı ve babası öldüğünde pek de fazla üzülmemişti.
Alfred de Vigny bütün bunları bildiğinden mi hayatın gerçeğinin umut değil de umutsuzluk olduğunu düşünüyordu. O da acı çekmemek için mi savunuyordu acaba aşkın yalan olduğunu. Ne var ki o yalanın nasıl acımasız bir gerçek olduğunu yaşayıp görmekten kaçamıyordu.
Aslında onun söylediği yine de en doğrusuydu:
“İnsanoğlu gerçeklerden korktuğu için daha en başından kendi kendini aldatıyor”du..
Rengin Soysal
…
…
Ağzını kokluyorlar;
''seni seviyorum'' demiş misin diye
gönlünü kokluyorlar…
Acayip bir zamandayız nazenin…
Ve aşkı önleç olan kutsamanın yanında kırbaçlıyorlar
aşkı evin arka odasında saklamalıyız
bu yan, dolambaçlı soğuğun çıkmaz sokağında
ateşi şarkıyla ve şiirle yakıyorlar
düşünmekten korkma!
acayip bir zamandayız nazenin
o ki kapıya dayanır geceleyin
mumu öldürmek için gelmiştir
ışığı evin arka odasında saklamalıyız
ve şimdi kasaplar
kanlı bıçakları ve satırlarıyla
geçitlerde bekler
acayip bir zamandayız nazenin
acayip bir zamandayız nazenin
tebessümü dudaklara cerrahi ederler
ve teraneyi de ağızlara
şevki evin arka odasında saklamalıyız
kanaryanın kebabı
zambağın ve papatyanın ateşinde
acayip bir zamandayız nazenin
iblis galip ve de sarhoş
bizim matemimizden mutluluk sofrası ıslatıyor
Allah'ı evin arka odasında saklamalıyız!"
Ahmad Shamloo
…
…
10 Ekim’i unutma.
2015’te Ankara Garı’nda bir mitingde, gözyumulan bir işid saldırısı sonucı 100 den fazla güzel insanı kaybettiğimiz günden bu yana 8 yıl geçti. Bu toplumun yüzleşmediği çok acı, tutmadığı çok yas var. Soramadığı çok hesap, ortak olduğu çok suç…
Yazık…..
Hayat hep bir oyundan diğerine doğru gitti bende. Yıllar sonra anlıyorum bunu. O kadar şanslıyım ki katıldığım her ekibin dizisini çeksek tutar ;)
CSİ Nişantaşı pozu kalmış hatıramda…
Oyun sürüyor, yeni karakterlerle, yeni kurallarla, başka sezonlarda…
Velhasıl İlhan İrem dinlemek lazım…
….
…
“Bu aslında 1980 sonbaharında askerden döndüğüm gün yazdığım şarkı ile başlayan bir süreç. Erzincan’dan dönerken Uludağ’ın eteklerinde sisler içindeki Bursa’yı uzaktan gördüğümde, aracımı yolun kenarına çekip 'Olanlar Olmuş' adlı şarkımı yazmıştım. Bu şarkı bir milat oldu. 70’li yıllar boyunca 17 yaşından başlayarak ülkenin en parlak yıldızıyken, 1979’da gittiğim Anadolu’dan 1980’de döndüğümde kendimi koyu bir anlamsızlık içinde buldum. 80 darbesi Türkiye’yi bir daha geri gelmeyecek biçimde yamulttu."
İlhan İrem-Olanlar olmuş
…
…
Kimi zaman bütün sesler kesilir, bütün herşey durur ve garip bir duygu kaplar içini insanın.
Sabah erken kalkıp işe gitmişsindir. Kafa patlatmış, koşturmuş, yorulmuşsundur. İşten bi hengame eve gelip kah bir kitaba kah bir diziye vermişsindir kendini. Saat yavaş ilerlemiş ve sıkılmışsındır. Çıkarsın dışarı, önce sokaklarda dolaşırsın. İnsanlar geçer yanından ve sokak köpekleri. Hepsinin ayrı bi hikayesi olduğunu düşünür merak edersin. Birbirine değer çünkü bütün hikayeler, birbirinin içinden geçer; hepsinin kahramanı olamasan da...
Sonra bi güzel müzik duyar geçer bi yere oturursun. Herkes kendi alemindedir, izlersin çevreni bi yandan. Arka masadaki gençler müziğe eşlik ediyordur, sürekli detone olmalarına uyuz olursun. Yan masadaki kız saçlarını ne güzel örmüştür. Garson çocuğun bu gece yüzünden düşen bin parçadır. Tanıdık şarkılar çaldıkça anılara dalarsın. Her şarkının kendi hikayesinin dışında senin için de birçok hikayesi vardır çünkü. Kimileri hayatındaki birçok ana değmiş ve oralarda iz bırakmıştır. Melodi beyninin kıvrımlarında, hafızanda, sinir sisteminde dolaşır ve etkiler bütün hücrelerini...
Bazen müzikten kopar telefona dalar kim ne yazmış siz ne yazmışsınız onlarla uğraşırsın. Bazen yazarsın. Bazen sadece hayal kurarsın, değerlendirmeler yaparsın kendi kendine. Ona buna laf yetiştirirsin bazen. Zaman böylece geçer gider. Ağır ağır, usulca; sanki elinden kayıyormuş gibi. Kötümser bir edilgenlik hissiyle bakakalırsın kaybolup giden dakikaların ardından..
Kimi zaman umursamazsın hayatın akıp gitmesini. Yarın yeniden güneş doğacaktır, yeniden işe yetişme derdi başlayacaktır, başlayacaktır rutin hayatın gereklilikleri. Herşey sanki başlangıcına doğru ilerliyormuş gibidir. Bir çemberin üzerinde sonsuz bir döngüdeymişsin gibi gelir sana.. Çember bir yörüngede sonsuz çemberler çizerek ilerler aslında. Ve aynı şeyleri aynı çemberlerde yaşayıp durursun farkına varmadan.
(Devamı yorumda)
Özlenecek meclislerde geçen hafta. Seviliyorsunuz canlar…
…
…
…
uzpskomerbilgic .djelem
1 Mayıs kutlu olsun.
…
…
…
Ahuzarım - Efkan Şeşen cover prova 2021
…
…
…ofistanbul :aer
Gezi onurumuzdur…
Keser döner sap döner, gün hesap döner…
Şimdi gene, dışıma çıksam
Gitsem, eski yerlerime baksam
Kendimi bulamayınca korksam…
Oruç Aruoba
…
…
MüzikofİstanbulVox bandosu ilk çalışma hatırasımız - 2020 Pandemi savurdu bizi…
…
…
.djelem
Birgün babam ve ben okulu asıp k*msala gittik. Su girilemeyecek kadar soğuk olduğu için bir battaniyeye oturup pizza yedik. Eve gittiğimde ayakkabılarımın içi k*m doluydu. Onları yatak odamda yere bıraktım. Bunun yapılmayacağını bilmiyordum, altı yaşındaydım. Annem odamı kirlettiğim için kızdı. Milyonlarca yıl önce kara hareketlerinin ve okyanusun k*mu k*msaldaki o noktaya getirdiğini ve sonra benim onu aldığımı söyledi. Her gün dünyayı değiştiriyoruz" dedi. Bu güzel bir düşünceydi, ta ki k*msalda hiç kalmayana kadar kaç gün, kaç ömür boyu taşımam gerektiğini düşünene kadar. Yani herkes için bir fark yaratana kadar. Dünyayı her gün değiştiriyoruz ama onu bir anlamı olacak şekilde değiştirmek çoğu insanın sahip olduğundan çok zaman istiyor. Asla bir anda olmuyor. Yavaş, sistemli, yorucu...O cesaret hepimizde yok..
(MrRobot)
…
…
…
Aklımın iplerini saldım-Yüksek Sadakat coverofistanbul .djelem
…
…
özlem,
örneğin, işitmeyeceğini bildiğin birisine
-yalnızca ona;
Ama, kendi kendine
'nerdesin?' diye seslenmendir…
Oruç Aruoba
…
…
…
Yüzüne baktığımda bulduğum
huzuru özlüyorum.
Eğer şimdi yüzün bana dönerse,
kaybolduğunu sandığım yüzünü
tekrar bulmam belki daha kolay olur kendimin.
Tüy ateşe,
ateş kana,
kan kemiğe,
kemik iliğe,
ilik küllere,
küller kara.
(Ashes and Snow)
…
…
Tıp Bayramımız kutlu olsun; haydi yürüyelim..