psikologbusrakaraca
Psikolog Büşra KARACA
Bugün çok hassas bir konu olan çocuklara kitap alırken nelere dikkat etmemiz gerektiğine değineceğim.
👉🏻Her kitabı çocuğunuza almayın, kaliteli kitaplar seçmeye özen gösterin.
👉🏻Kitabın çocuğunuza neler katabileceğine dikkat edin. Kahramanlar, olaylar, içerik çocuğunuza bir şey katar mı bunu inceleyin.
👉🏻Çocuğunuzun yaşına uygun kitaplar seçin. Yaşından önce ona verilmiş bir kitap onu sıkabilir ya da kafasını karıştırabilir. Yaşından geri bir kitap da onu sıkıp kitaplardan soğutabilir.
YAŞ GRUPLARINA GÖRE KİTAP SEÇİMİ
📚1-3 yaş arası çocuklar için; Kitaplar ahşap veya bezden olmalı. Bol resimli, rengarenk, parlak, kabartmalı resimlerin (hayvan, taşıt, meyve vb.) yer aldığı yani çocukların ilgisini çekebilecek kitaplar olmalıdır. Yazısı olmayan kitaplarla da çocuğunuzun hayal dünyasına katkıda bulunabilirsiniz. Seçtiğiniz hikaye kitaplarını onlara severek okursanız onlar okumak için can atacaktır.
📚3-5 yaş arası çocuklar için;Seçilecek olan kitaplarda metin yoğunluğu fazla olmamalı, yine resim ağırlıklı olmasına dikkat edilmelidir. Öğrendikleri nesnelerle, hayvanlarla, meyvelerle, taşıtlarla ilgili kitaplar ilgilerini çekecektir. Tekerleme, bilmece ve az metin içeren masal kitapları bu yaş grubu çocuklar için uygundur.
📚6-8 yaş arası çocuklar için;Seçtiğimiz kitabın kurgusal açıdan güçlü olmasına, kitaptaki kahramanların çocuklarımızın karakter gelişimine olumlu katkıda bulunmasına, her yaş grubunda büyük önem vermeliyiz. Yine her yaş grubu için, baskı kalitesine, resimlerin canlılığına, resimlerle kitabın akışının uyumluluğuna dikkat edilmelidir.
Bu yaş grubu çocuklar için seçeceğimiz kitapların, özellikle okumayı öğrendikten sonra kendi başlarına okuyacakları kitapların, günlük dille yazılmış olmasına dikkat etmek gerekir. 6-8 yaş grubu çocuklar için hazırlanan bilgi içerikli kitaplar (ilgi alanlarına uygun olmalı), merak duygularını arttırır ve öğrenmeyi teşvik eder.
📚9 yaş ve sonrası çocuklar için; Bu yaştan sonra çocuklar yavaş yavaş kendi kitaplarını kendileri seçmeye başlarlar. Ancak ebeveyn kontrolünde olmak koşuluyla çocukla birlikte seçilmelidir.
💫Çocuklarımıza kitapları sevdirmek de, onları kitaplardan uzaklaştırmak da bizim elimizde.
📌Çocuklar modelleyerek öğrenir. Anlatılanı değil gördüklerini yapma eğilimindedirler. Yapılan çalışmalar evde sözlü ve ya fiziksel şiddete şahit olan çocukların, şiddete şahit olmayan çocuklara göre öfkeye bağlı davranış problemlerini daha fazla sergilediğini göstermektedir. Aile içinde ve ya ebeveynlerin sosyal yaşantılarında öfkeli davranışlarını, küfürlü konuşmalarına şahit olan çocuklar gördüklerini kendi hayatına entegre edecektir. Bunun pek istisnası olmaz.
•
•
•
•
•
•
Yaşadığınız olumsuz bir durum üzerine tekrar tekrar durmadan düşündüğünüz oldu mu? Gece yastığa başınızı koyduğunuzda keşke şunu deseydim, keşke bunu yapmasaydım diye kara kara düşündüğünüz anları çok yaşar mısınız? Basitçe, olumsuz düşünceleri sürekli olarak zihinde tekrar etmeye ruminasyon diyoruz. Amerikan Psikoloji Derneği'ne göre ruminasyon, diğer zihinsel aktivite biçimlerine müdahale eden, aşırı, tekrarlayan düşünceler veya temalar içeren takıntılı düşünme olarak tanımlanıyor.
•
•
•
•
•
•
Manipülasyon nedir?
Manipülasyon; bir kişinin başka bir insanın inandığı doğruları, istek ve arzularını hatta davranış şekillerini kendi istek ve düşünceleri çerçevesinde yönlendirmeye, değiştirmeye çalışmasıdır. Manipülasyon; yalan söylemenin, kandırmanın, insanları birtakım çıkarlar uğruna kullanmanın gizli bir yolu olarak da tanımlanabilir.
Manipülatif insanlar karşılarındaki kişilerin algılarını farklılaştırmayı, şahsi duygu ve düşünce doğrultularını değiştirmeyi ve tatlı sözlere onları kendi etkileri altında bırakmayı hedefler. Sağlıklı tavsiye, destek veya yönlendirmeleri manipülatif yönlendirmelerden ayırt etmek önemlidir. Sağlıklı yöntemlerde kişinin iyiliği ve mutluluğu esas alınırken, manipülasyonda durum oldukça farklıdır.
Manipülasyonda amaç, kasti olarak karşı tarafa müdahale etmek ve onun üzerinde bir güç uygulaması oluşturmaktır. Bu durum manipülatif kişinin üstünlük kaygısını, ego çatışmasını, adaletsiz ve merhametsiz yönünü ortaya koyar.
•
•
•
•
•
•
•Yeme bozukluğu sadece bir beslenme sorunu değildir, daha çok yiyecekleri ele alış biçimi ve kişinin kendi bedeniyle olan ilişkisinin bozulmasıdır. Etkilenen insanlar; yeme davranışlarını aşırı derecede kısıtlar, güçlü bir şekilde kontrol eder veya davranışlarının kontrolünü tamamen kaybeder. Yeme bozuklukları çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Yeme bozukluklarının ortak noktası, duygusal problemler ve düşük benlik saygısı ile ilişkili olmasıdır. Birçok hasta bilinçsizce yeme davranışıyla iç çatışmalarını çözmeye çalışır. Davranış değişikliklerinin gizlenmesi ve ihmal edilmesi tüm yeme bozukluklarının özelliğidir.
•Sağlığa zarar verebilecek derecede yetersiz ya da aşırı yemek yeme davranışıdır. Yeme bozukluğu olan kişinin bedeni, duygusal ve sosyal hayatı yeme davranışındaki anormallikler nedeniyle zarar görür. Kişinin, günlük yaşamı yeme biçimini değil, yeme biçimi günlük yaşamını etkiler.
•Yeme bozukluklarının nedenleri nelerdir?
Yeme bozukluğu diyet yapmaktan çok farklı bir durumdur. Diyet, kişinin sağlıklı bir bedene ulaşabilmek için uyguladığı dengeli beslenme düzeni iken yeme bozukluğu ise kişinin hayatını fizyolojik, psikolojik, ve sosyolojik olarak etkisi altına alan psikolojik temelli bir hastalıktır. Yeme bozuklukları için özgün bir neden bilinmemektedir. Beslenme ve yeme bozuklukları kişinin olduğu kadar, ailesinin, yakın çevresinin hayatını da büyük ölçüde etkilemektedir. Yeme bozukluğunun oluşmasında temel sebeplerden bir tanesinin özgüven eksikliği olduğu düşünülmektedir. Temelde beslenme ve yeme bozukluğu olan kişi yiyerek ya da yemeyerek hayatını ve duygularını kontrol etmeye çalışır. Bu durum çoğu zaman kişinin hayatı ve çevresinde olup bitenlerle ilgili ne kadar güvensiz hissettiği ile de ilgilidir.
•
•
•
•
•
📌 Katarsis kavramını kuru kuruya duygusal boşalım şeklinde ifade etmek, aslında pek doğru olmayacaktır. Şöyle ki her katarsis, bir duygusal boşalım içerir ancak her duygusal boşalım, bir katarsisin sonucu oluşmuştur diyemeyiz. Günlük hayatımızda çok kez “İçimdeki tüm öfkeyi kustum, rahatladım.” ya da “Bağıra bağıra ağladım ama iyi geldi.” gibi cümlelerle karşılaşırız. Bunlar, birer duygusal boşalım örneğidir. Katarsis ise uzmanlık isteyen bir süreç sonunda gerçekleşir. Psikoterapi oturumları dışında katarsis durumundan bahsetmek mantıklı değildir. Bir danışma oturumunda psikolojik danışmanın uygun zamanı kollayarak ve uygun tepkileri vererek danışanını duygusal olarak açmasıyla gerçekleşir. Aktarım söz konusudur. Danışan, yoğun duygularını, aslında ifade etmek istediği kişinin yerine koyarak psikolojik danışmana aktarır. İşte bu aktarım sonunda meydana gelen duygusal boşalım anına katarsis denir.
•
•
•
•
•
•
•
Son yıllarda hemen herkesin ortak görüşü, ilişkilerin artık hızla ve kolayca tükenir olduğudur. Gerçek sohbetlerin yerini sanal iletişimin almaya başlaması, kişilerin günlük hayatın koşuşturmacası ve stresin de etkisiyle özellikle iş hayatındaki öfkelerini, bastırılmış duygularını evde ‘en sevdiklerine’ yansıtarak incitebilmesi, özür dilemekten kaçınıp tartışmalarda hep haklı çıkmaya çalışması, tahammülün zayıflaması çiftleri kolay ayrılığa götüren sebeplerden bazıları.
•
•
•
•
•
•
•
📌İnsan beyni davranış ve düşünme biçimine göre, sağ beyin – sol beyin şeklinde ikiye ayrılır. Yapılan araştırmalara göre bizler, beynimizin gerçek potansiyelinin küçük bir bölümünü kullanırız.
📌 İnsanoğlu, çeşitli yöntemlerle beyin gelişimi sağlamaktadır. Bu yöntemlerin bir kısmı kendiliğinden gelişen organik yöntemler olduğu gibi bir kısmı da eğitim, egzersiz gibi ek uygulamalardan oluşmaktadır. Beynimizi geliştirerek zeka potansiyelimizi en iyi şekilde kullanma ihtiyacımız ise hayatımızı ve dünyayı daha yaşanılır kılma arzumuzdan gelir.
💫SAĞ BEYİN GELİŞTİRME EGZERSİZLERİ
Sağ beyin geliştirme yöntemleri ağırlıklı olarak sanatsal faaliyetler içerir. Sağ beyin gelişimi kişinin yaratıcı yönünü geliştirir.
İşte sağ beyin geliştirme egzersizlerinden bazıları:
Resim çizmek,
Enstrüman çalmak,
Şarkı söylemek,
Kitap okumak,
Kurgu yapmak, kompozisyon çıkarmak,
Evcilik türü hayal gücü gerektiren oyunlar oynamak,
Renkli ve sesli zeka oyunları oynamak.
💫 SOL BEYİN GELİŞTİRME EGZERSİZLERİ
Sol beyin geliştirme yöntemleri daha çok okullarda görmeye alışık olduğumuz dersleri hatırlatmaktadır. Bu doğru çünkü okul müfredatındaki matematik, fen bilgisi, Türkçe gibi ağırlık verilen dersler sol beyin gelişimi sağlamaktadır. Haftalık ders programlarında resim, müzik gibi sağ beyin gelişimi sağlayan derslere ise daha az zaman ayrılmaktadır.
İşte sol beyin geliştirme egzersizlerinden bazıları:
Matematik problemleri çözmek,
Bulmaca çözmek,
Yazı yazmak
Kitap okumak (Kitap okumak hem sağ, hem de sol beyin geliştirme egzersizi niteliğindedir),
Yeni bir dil öğrenmek,
Evcilik türü hayal gücü gerektiren oyunlar oynamak,
Kuralları olan zeka ve strateji oyunları oynamak (Örnek: Satranç, Mangala, MentalUP).
•
•
•
•
•
•
•
İşlerin yarım bırakılması, sürüncemede kalması veya sürekli ertelenmesi nasıl içimizde bir huzursuzluk, psikolojik bir baskı ve stres oluşturursa, işlerin tamamlanması da içimizde bir huzur, motive olma hali ve dopamin salgısına sebep olması nedeni ile içsel bir neşeye sebep olur.
Yarım kalmış işler, tıpkı açık unutulan programların sayısının fazla olması nedeniyle bilgisayarın yavaşlaması gibi beyni yorar. Beyin de yoruldukça yavaşlar, yavaşladıkça hata vermeye başlar. Çağımız insanının en önemli sorunlarından biri olan stresin temelinde yarım kalmış işlerin etkisi yadsınamayacak kadar fazladır. Zira beyin kendisine yüklenen işleri yapmaya çalışırken ilginç bir algoritma ile çalışır.
Hepimizin kendi bireysel tecrübelerimizden bu duruma uygun düşen örnekler bulmakta zorlanmayacağımızı düşünüyorum. En basitinden, dizi filmlerin kasıtlı olarak hep en önemli yerinde olayı yarım bırakarak bitecek şekilde ayarlanması, bir sonraki bölümü heyecanla beklememiz içindir. Geçmişimizde içimizde ukde kalan şeyleri diğer anılara göre daha sık hatırlamamız da aslında Zeigarnik Etkisi nedeni iledir.
•
•
•
•
•
•
•
“Yok, olmaz bu iş… Ne yaparsan yap, sonuç hep aynı olacak! Asla çözülmez bu durum, ben sana söyleyeyim… Bizim hangi işimiz düzgün gitti ki bu gitsin!” Bunlar “iç ses”iniz mi yoksa çevrenizde bu sözleri söyleyen kişiler mi var? “Öğrenilmiş çaresizlik” zincirini kırmak zor ama imkansız değildir.
•
•
•
•
•
•
#
Kendimize sık sık hatırlatmamız gereken 2 liste var. Biri, kontrol edebileceğimiz şeyler, diğeri ise kontrol edemeyeceğimiz şeyler. İkinci listeye göre yaşamayı tercih ettiğimiz zaman mutsuz, doyumsuz, hayattan keyif alamayan, kendini sevmeyen biri olarak hayatına devam ediyor, daha da çıkmaza sürükleniyoruz.
Oysa ki listemiz belli; sadece kontrol edebileceğimiz şeylere odaklanarak yaşamak. Unutmayalım ki, kontrol edemeyeceğimiz şeyler üzerine kafa yorarak yaşamaya çalışırsak sadece yoruluruz.
•
•
•
•
•
•
•
•
#
💫Maskeli depresyon dediğimiz durumda kişi gün boyunca insanlarla iletişim halindeyken gayet neşeli görünür, işlerini yapar, dışardan bakan insanlar ya da kendisi depresyonda olduğunu anlamayabilir. Maskeli depresyonda kişinin iç dünyası kan ağlasada bir damla göz yaşı dökemeyebilir ya da bir olay karşısında gülümser ama mutluluk duygusunu yaşayamaz.
💫Maskeli Depresyon Belirtileri Nelerdir ?
Maskeli, gülümseyen ya da gizli depresyonu olan kişinin yüz ifadesinde çökkünlük yoktur ve sahte bir gülümseme mevcuttur.
Kişiler genellikle kronik ağrı (baş, boyun, sırt, eklemlerde ağrı), uyku bozukluğu, mide- bağırsak sorunları, cinsel sorunlar, dermatolojik problemler, alkol-madde bağımlılığı gibi sorunlar nedeniyle doktor doktor dolaşırlar.
•
•
•
•
•
•
•
•
Fazla düşünmek hayatımızı çekilmez bir hale getirebilir. Bu sorunla elimizden geldiğince mücadele etmeliyiz. Çünkü bu sorunu kabullenmemek, çok daha büyük sorunların ortaya çıkmasına sebep olacaktır.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•Sınırlar, kendimizi daha kontrollü ve daha güvende hissetmemize aracı olurken, neye neden ve nasıl sınır koyduğumuzu bilmekse diğer insanlara hayır derken tereddüt etmememize, diğerlerinin bizi bunaltmamasına ya da bencil olduğumuza dair önyargı oluşturmamalarına yardımcı olur. Hem kendimizin hem de diğerlerinin ihtiyaçlarının, isteklerinin ve sorumluluklarının ne olduğunu bildiğimizde daha net ve daha tutarlı davranışlar gösterebiliriz. Kendimize gösterdiğimiz saygı diğer insanların da bize daha fazla saygı duymasına, zamanımızı ve enerjimizi daha dengeli kullanabilmemize olanak sağlar. Sınırlarımızın olması, kendimizi daha çok sevmenin, kabul etmenin ve saygı göstermenin en önemli ön koşulu; başkalarına önemli olduğumuzu göstermenin somut bir yoludur.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
🌿Eric Fromm’un Kişilik Teorisi iki ana ihtiyaca dayanıyor: Hepimizin de bildiği gibi özgür olma ve ait olma ihtiyacı. Yeni Freudculardan biri olan Eric Fromm’un aklında negatif bir insan fikri var. Kendisini çok pasif ve sadece tüketme ihtiyacıyla motive olan bir kişi olarak tanımlıyor.
🌿Bu yüzden, çalışmalarının çoğunda bizi kendi kişisel gelişimimize yatırım yapmaya teşvik ediyor. Dış faktörlere, maddiyata ya da başarılı olma ve tanınma ihtiyacına olan bağımlılığımızı bir kenara bırakmamız ve sevgi, saygı, yaratıcılık ve alçakgönüllülük niteliklerini edinmeye daha çok yatırım yapmamız gerektiğini söylüyor.
İnsanın karakteri ve kişiliği derinlere yerleşmiş olduğu için değiştirmek çok zordur. Yine de Fromm, eğilimlerimizin ve tutumlarımızın biraz daha farkında olmamızın yeterli olacağı konusunda ısrar ediyor. Bunun kendimizi değiştirmeyi hedeflememiz için yeterli olduğunu savunuyor.
Sınav kaygısı öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili biçimde kullanılmasını engelleyen ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygıdır.Bazı öğrenciler yaklaşan sınavdaki başarı düzeyini genelleyerek, bunu kişiliğinin başarı ya da başarısızlığı olarak değerlendirebilir. Bu durum değerlendirilme korkusuna ve sınavın sürecinden çok sınavın sonucuna odaklanmaya neden olur.
“Yenileceğinden korkan, daima yenilir”
“Çocuklar donmamış bir beton gibidir. Üzerlerine ne düşse izi kalır.” -Haim Jinott.
🌿Çocuğunuzla vakit geçiriyor musunuz ya da ne kadar vakit geçiriyorsunuz? Ailelerin çocuklarından dert yandığı konuların temelinde genellikle ihmal yatıyor.
🌿İhmalin çocuklar üzerinde çok ciddi etkileri vardır. Biz farkında olmadıklarını düşünsek bile unutmayın ki çocuklar unutmaz!
Otomatik düşüncelerimiz; bilinçli bir yargılama süreci olmaksızın oluşan, duygularımızı ve davranışlarımızı derinden etkileyen zihinsel işlevlerimizdir.
Bir olay gerçekleştiğinde beynimizde hemen otomatik bir düşünce oluşmaktadır. Bu otomatik düşünceye önce içsel konuşmalarımız sonra da diğer algı sistemlerimiz eşlik eder.
🌿Bakmak ve görmek ne kadar birbirinden farklı ise dinlemek ve duymak da o kadar farklıdır. Genel de duyuyoruz ama dinlemiyoruz. İletişimdeki en büyük sorunlardan birisi de budur.
🌿İnsan anlamaya ve anlaşmaya kendinden başlamalıdır. Kendimizi anlar, gizli pencerelerimizi aralar, karanlık yönlerimizi aydınlatmaya çalışırsak başkalarının da dilinden daha iyi anlarız.
🌿İnsan hayatındaki en önemli değerlerden biri anlaşılmaktır. Anlaşılmak insanın varoluşsal bütünlüğü için psikolojik bir temel ihtiyaçtır.
🌿Anlaşılmak, karşı tarafla aynı fikirde olmak değildir. Kişinin hislerinin, duygularının, içinde bulunduğu durumun diğer insanlar tarafından kendi penceresinden bakıldığını görmesidir.
🌿Bilinen bir gerçektir ki, bir insana yapılabilecek en büyük kötülük onu yok saymaktır. Bu durumda bir insana yapılabilecek en büyük iyilik de, onun varlığını kabul etmektir.
🌿Bakmak ve görmek ne kadar birbirinden farklı ise dinlemek ve duymak da o kadar farklıdır. Genel de duyuyoruz ama dinlemiyoruz. İletişimdeki en büyük sorunlardan birisi de budur.
🌿İnsan anlamaya ve anlaşmaya kendinden başlamalıdır. Kendimizi anlar, gizli pencerelerimizi aralar, karanlık yönlerimizi aydınlatmaya çalışırsak başkalarının da dilinden daha iyi anlarız.
🌿İnsan hayatındaki en önemli değerlerden biri anlaşılmaktır. Anlaşılmak insanın varoluşsal bütünlüğü için psikolojik bir temel ihtiyaçtır. 🌿Anlaşılmak, karşı tarafla aynı fikirde olmak değildir. Kişinin hislerinin, duygularının, içinde bulunduğu durumun diğer insanlar tarafından kendi penceresinden bakıldığını görmesidir.
🌿Bilinen bir gerçektir ki, bir insana yapılabilecek en büyük kötülük onu yok saymaktır. Bu durumda bir insana yapılabilecek en büyük iyilik de, onun varlığını kabul etmektir.