Medi World Academy

HYALURO PEN (MPPLİP)EĞİTİMİ
Yaşlandıkça, vücut Hyaluronik Asit ve kollajen liflerinin miktarını azaltır. Kururlar ve incelirler, bu da hidrasyon ve elastikiyet kaybına neden olur.
Bu, cildin sarkmasına ve kırışıklıkların oluşmasına neden olur.
cilde hyaluronik asit ekleyerek kollajeni canlandırır ve daha taze, dolgun bir etki yaratırız.
Hyaluronik Asit, bağ dokusunun ana yapısal elementidir.
Bunu neden daha önce duymadım?
Hyaluron Pen, prosedür olarak yeni bir kategoridir. Gerçekten basit olmasına rağmen, cihaz gerçekten inanılmaz derecede güçlü. Neden? Bu küçük araçla çok şey yapabileceğiniz için şimdiye kadar mezoterapi ve dolgularda kullanılan yaklaşımları birleştiriyor, ayrıca tamamen güvenlidir.
Eğitim detayları
HyaluronPen nedir
Yüz anatomisi kaslar
Uygulama yapılacak bölgelerin tanımı
Uygulama yapılacak bölgelere hangi ürünler kullanılmalı
Kimlere yapılmaz
Cihaz kullanımı
Cihaz aparatları
Ürün tanıtımı
Hangi ürünler kullanılır
Hangileri kullanılmaz
Kullanılan bölgelere göre cihaz ayarları ve aparatları
En çok sorulan sorular
Katılımcı soruları
Pratik uygulama model üzerinde
Detaylı bilgi için dilerseniz bize WhatsApp üzerinden ulaşabilirsiniz +905412867008

MİHALY CSİKSZENTMİHALYİ’A GÖRE FLOW (AKIŞ) NEDİR?

En basit tanımıyla Flow; insanın o anda yapmakta olduğu aktiviteyle, aktivitenin kendisinden başka hiçbir problem, endişe, tatsızlık düşünemeyecek kadar alakadar olma durumudur.

İlgisizlik Durumu: Kırmızı noktayla gösterilen alan; çok ufak yetenekler isteyen, çok ufak zorluklar karşımıza çıkaran aktiviteler. Televizyon izlemeyi buna örnek verebiliriz. Yaptığımız şeye çok da konsantre olmadığımız, olsa da olur olmasa da olur. Televizyon kumandasını ayağımız ile koltuğun diğer tarafından alabildiğimiz zaman gösterdiğimiz ufak yetenek ve aştığımız zorluk bile bizi mutlu etmeye yetebiliyor bazen.

Can sıkıntısı / Bıkkınlık: Flow alanının altında kalan, yani zorluk seviyesi çok düşük bizi zorlamayan hep aynı seviyede beceri / yetenek isteyen aktiviteler. Birçok insan iş hayatını bu statüde geçiriyor. Aşmaları gereken bir engel olmadan, her gün aynı işi aynı şekilde yaparak hayatları geçiyor.

Endişe / Panik: Burası da bıkkınlık durumunun tam tersi. Aktivitenin zorluk seviyesi çok yüksek ancak bizim yeteneklerimizin bunu aşmaya elverişli olmadığını düşündüğümüz durumlar uzun vadede kaygı bozuklukları gibi psikolojik sorunlar bile ortaya çıkarabiliyor.

Flow / Akış Hali: Bu da o anda yapmakta olduğumuz işin zorluk seviyesi ve becerilerimizin yakın durumda olduğu ve her beceri seviyesinden yeni bir zorluk seviyesiyle karşımıza çıkan, bizi bu diyagramda yukarıya doğru taşıyan aktiviteler.

Whatsapp
+90 548 853 335
Sevgilerimizle...

AKIŞ KURAMINDA BENLİK
Benlik. Bilincin içeriğini oluşturan önemli olgulardan biridir. Benlik dikkatin odak noktasında yer alır ve bilinç yoluyla algılanabilen her şeyi içerir; tüm hatıralar, eylemler, arzular, zevkler ve çekilen acılar vardır içinde. Her şeyden önemlisi, benlik, kişinin yıllardır yavaş yavaş ortaya koyduğu amaçlar hiyerarşisini temsil etmektedir. Bir siyasi eylemcinin benliği onun kendi ideolojisinden ayırt edilememektedir. Bir bankacının benliği de, onun yatırımlarıyla bütünleşmiştir. Benlik, bilincin diğer bütün içeriklerini ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini sembolik olarak gösterir. Benlik, amaçlar yönünde dikkati kontrol etmekte, dikkat ise, odaklandığı konularda benliğin içeriğini belirlemektedir. Yani benlik ile dikkat ya da psişik enerji arasında dinamik bir ilişki vardır. Bilinç, mutlak kurallara bağlı doğrusal bir sistem olmayıp içinde döngüsel bir nedenselliğin (causality) olduğu bir sistemdir. Bu nedenle benlik ile dikkat arasında dinamik bir etkileşim vardır ve birbirlerini belirleyici olmaktadırlar (Csikszentmihayi, 1990; 1993).
Benlik ve dikkat, bilincin kontrol edilmesinde önemli olgulardır. Deneyim, psişik enerjiyi ya da dikkati kullanma biçimine bağlı olarak değişmektedir. Benliğin içeriğini oluşturan amaçlar veya niyetler ise dikkatin hangi noktada odaklanacağını belirlemektedir. Eğer geliştirmek istenen bir durum varsa ona dikkat etmek gerekmektedir. İnsan, dış dünyada var olan olaylarla da gelişim gösterebilir. Piyangoda büyük ikramiye kazanmak, doğru insanla evlenmek ya da adaletsiz sosyal sistemin değişmesine yardımcı olmak gibi.
Yazının devamını bekleyin😉
Kış dönemi tüm online eğitimlerimiz ile ilgili bilgi ve kayıt için bize ulaşabilirsiniz.
Whatsapp
+90 548 853 335
Sevgilerimizle...

Histerik kişilik bozukluğu nedir?

Histerik (Histirionik) kişilik bozukluğu olan bireyler genel olarak şöyle tanımlamak mümkün:
Histeri (hysteria) veya isteri, psişik ve motor bozukluklar, özellikle duygusal reaksiyonlarda taşkınlık, ani sinirlenme, hareket bozuklukları, geçici kişilik değişimi ve günlük hafıza kaybı gibi çeşitli sistemlere ait psikosomatik şikayetlerle belirgin psikonevrotik bozukluktur.
Histeri ayrıca, doğrudan psikanalizin de kökeninde yer alır, Freud, Charcot’nun görüşlerine dönmüş ve histeriyi, hastanın bilinçaltına ittiği, çoğunlukla cinsel kökenli, daha derin bir bozukluğu bedenine yansıttığı sürece çok kolay tanınabilen bir nevroz olarak betimlemiştir. Freud, dönüşme (hasta ruhsal yıkımını bedensel bozukluklara dönüştürür) ve korku (fobi) histerisi olarak iki büyük isteri biçimi ayırt etmiştir.
Histerik Kişilik Bozukluğu olan bireyler genellikle ilişkilerinde yaşadığı bazı sorunlar ya da başka psikiyatrik bozukluklar nedeniyle uzman yardımı isterler. Bireysel ya da grup psikoterapisi ve ilaç tedavisinden fayda görebilirler.
Kış dönemi tüm online eğitimlerimiz ile ilgili bilgi ve kayıt için bize ulaşabilirsiniz.
Whatsapp
+90 548 853 335
Sevgilerimizle...

Duygusal bir bağımlılık, vücudun kendi kimyasal tepkilerine bağımlı hale gelmesidir. Kimi insanların acıdan beslendiğini ve mutlu olduğunu düşünmemizin nedeni budur. Onlar, keder ve üzüntü duygusuna bağımlıdır, çünkü bu duygulara alışıktırlar.  Hatta, keder onlara bir çeşit güven duygusu verir.

Bu duygular genellikle 3 farklı kategoride kendini gösterir:

1. Öfke (öfke, düş kırıklığı, asabiyet, duygusal patlamalar vb.)

2. Keder / üzüntü (çaresizlik, depresyon vb.)

3. Korku (kendinden şüphe duyma, kaygı, endişe vb.)

İster bağımlılığı tetikleyen duygu korku, ister öfke ya da üzüntü olsun, bu kişiler sosyal ve iş ilişkilerinde problemler yaşayabilirler. Uygun olmayan davranışlarda bulunabilirler.

🍀ALGI 🍀
Algı, psikoloji ve bilişsel bilimlerde duygusal bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelir. Algı, duyu organlarının fiziksel uyarılmasıyla oluşan sinir sistemindeki sinyallerden oluşur. Örneğin, görme gözün retinasına düşen ışıkla, işitme kulağa gelen ses ile oluşur. Algı bu sinyallerin sadece pasif bir şekilde alınması değildir. Öğrenme, dikkat, hafıza ve beklenti ile şekillenebilir. Algı, bu "yukarıdan aşağıya etkileri" kapsadığı gibi duyusal girdinin "aşağıdan yukarıya" işlenmesini de içerir."Aşağıdan yukarıya işlemler", basitçe, düşük seviye bilgi kullanılarak daha yüksek seviyede bilginin (örneğin şekiller ile nesne tanımada) oluşturulmasıdır. Yukarıdan aşağıya işlemler ile kastedilen, kişinin kavram ve beklentilerinin algıyı etkilemesidir. Algılama, sinir sisteminin kompleks işlemlerine dayanır, ancak bilinçsel farkındalığın dışında gerçekleştiği için çoğu zaman kişilere zahmetsizce gerçekleşir gibi gelir.

Deneysel psikolojinin, 19. yüzyılın sonlarına doğru yükselişinden beri psikolojinin algı anlayışı çeşitli teknikleri birleştirerek ilerledi. Psikofizik, fiziksel nitelikleri değişen girdinin algı üzerine etkisini ölçerken, Duygusal nörobilim algının arka planındaki beyin mekanizmalarını inceler. Algı sistemleri (işledikleri bilgi açısından) hesaplamalı olarak
Sevgilerimizle...
Sırlar Akademisinde
Eğitmen
Uzman Astrolog

🦉Simila similibus curantur.
🦉Benzer benzeri iyileştirir.
www.sigmundenstitu.com
www.sirlarakademisi.com
Sırlar Akademisi YouTube kanalımız abone olmayı unutmayın
Eğitimlerimiz ile ilgili bilgi ve kayıt için WhatsApp: 0548 853 335

Gerçek bilgimizdeki tüm boşluklar hala projeksiyonlarla doldurulur. Diğer insanların ne düşündüğünü veya gerçek karakterlerinin ne olduğunu bildiğimizden hâlâ eminiz. Bazı insanların kendimizde bilmediğimiz tüm kötü niteliklere sahip olduklarına ya da elbette asla bize ait olamayacak tüm bu kusurları uyguladıklarına ikna olmuş durumdayız.

Kendi gölgelerimizi çok utanmadan yansıtmamak için yine de son derece dikkatli olmalıyız; hala öngörülen illüzyonlarla doluyuz. Tüm bu projeksiyonları geri çekebilecek kadar cesur birini hayal ederseniz, oldukça kalın bir gölgenin bilincinde olan bir birey elde edersiniz. Böyle bir adam kendisini yeni sorunlar ve çatışmalarla helak etmiştir. Kendi başına ciddi bir sorun haline geldi, çünkü artık şunu ya da böyle yaptıklarını, yanlış olduklarını ve onlara karşı savaşılması gerektiğini söyleyemez.

"Toplanma Evi"nde yaşıyor.

Böyle bir adam, dünyada yanlış olan her şeyin kendisinde olduğunu bilir ve sadece kendi gölgesiyle başa çıkmayı öğrenirse, dünya için gerçek bir şey yapmış demektir.

Günümüzün devasa, çözülmemiş toplumsal sorunlarının en azından sonsuz küçük bir bölümünü omuzlarında taşımayı başardı.

Bu problemler çoğunlukla çok zordur çünkü karşılıklı projeksiyonlarla zehirlenirler. Kendini ve tüm ilişkilerinde bilinçsizce taşıdığı karanlığı bile göremeyen bir insan nasıl doğru görebilir?

- C.G. Jung, Psikoloji ve Din: Doğal Bir Sembolün Tarihi ve Psikolojisi, CW 11, par. 140.

* Buluşma Evi - bilgenin tapınağı veya 'Öz Koleksiyon'un evi, bir içgörü ve anlayış yeri. (Jung, CW 12, par. 294)

Sevgilerimizle...
Sırlar Akademisinde
Eğitmen
Uzman Astrolog

🦉Simila similibus curantur.
🦉Benzer benzeri iyileştirir.
www.sigmundenstitu.com
www.sirlarakademisi.com
Sırlar Akademisi YouTube kanalımız abone olmayı unutmayın
Eğitimlerimiz ile ilgili bilgi ve kayıt için WhatsApp: 0548 853 335

Özdeğer eksikliği insanın BENLİĞİ ile bağlantısının kesilmesi, koruma kalkanları ve baskılayıcı unsurlarla yaralı hale gelmesidir.

Özdeğerlilik duygusu eksik olduğunda insan kendini diğer insanlardan daha düşük, güvensiz, çekinik davranma, hayattan istediğini alamama gibi durumlarla karşılaşmaktadır. Kendimizle ilgili iyi ya da kötü, memnun ya da memnun hissetmemizle ilgili duygu durumudur. İnsan; kendi iç konuşmaları ile “yeterince iyi değilim”, “yeterliyim”, “yetersizim”, “iyi bir yazarım/ mühendisim/ doktorum, yaptıklarımdan memnunum” tarzı bir iç değerlendirme ya da dışarıdan beklenen onaylamalarla kendi özdeğerini oluşturur.

“Birinin kendisini insan olarak değerli bulması, kendine saygı duyması, kendini değerlendirmesi” diye geçmektedir. Bazen özsaygı (self-esteem) ile de aynıymış gibi tanımlansa da, özdeğerlilik gerçekte insanın yaradılıştan gelen insan olma değerinin farkına varmasıdır.

Çocuklukta çok bilinçli bir aile ve toplumda yetişmediğinizde özdeğerinizin yaralanması ve ÖZBENLİĞİNİZ ile kopuk bir hayat yaşamanız muhtemeldir. Bunun neticesinde yaralı çocuklar ve yetişkinliklerde yaralı benlikler ortaya çıkmaktadır.
Sevgilerimizle...
Sırlar Akademisinde
Eğitmen
Uzman Astrolog

🦉Simila similibus curantur.
🦉Benzer benzeri iyileştirir.
www.sigmundenstitu.com
www.sirlarakademisi.com
Sırlar Akademisi YouTube kanalımız abone olmayı unutmayın
Eğitimlerimiz ile ilgili bilgi ve kayıt için WhatsApp: 0548 853 335

Her gün taktığımız sosyal maskenin altında gizli bir gölge yanımız var: genellikle görmezden gelmeye çalıştığımız dürtüsel, yaralı, üzgün veya izole bir taraf. Gölge, duygusal zenginlik ve canlılık kaynağı olabilir ve onu kabul etmek, iyileşmeye ve otantik bir yaşama giden bir yol olabilir.

- Connie Zweig ve Steven Wolf, Romancing the Shadow: A Guide to Soul Work for a Vital, Otantic Life

Tanım olarak, gölgenin doğası saklanmaktır. Bizim için kabul edilemez olan, saklanan veya reddedilen, saklanmak istediğimiz, kendimiz hakkında bilmek istemediğimiz her şey gölgedir.

Gölge, farkındalığın sınırlarının dışında saklanır. Sonra kendiliğinden patlar.

Kişisel gölge, kendimize zarar veren veya başkasını inciten bir şey yaptığımızda beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan parçamızdır. Daha sonra, aşağılanmış, utanmış ve suçlu hissettiğimiz için etrafta olduğunu biliyoruz.

20'li yaşlarındaki genç bir kadın, tanımadığı erkeklerle çok hızlı bir şekilde korunmasız seks yaptığı bir dizi kısa ilişki yaşadı. Sonrasında çok harap olmuş, şok ve kendinden nefret dolu hissediyor. "Nasıl yapabilirim? Bunu geçen sefer gördüğümü sandım. Bir daha asla yapmayacağımı sandım. Bunu neden yaptığımı gerçekten anladığımı ve bir daha asla olmayacağını düşündüm. Ve işte buradayım. . İnanamıyorum."

Bu onun gölgesi, cinsel gölgesi, ona korkunç acı ve keder getiren şekillerde hareket ediyor.

Kişisel gölge, evcilleştirilemeyeceğini, kontrol edilemeyeceğini hisseden parçamızdır. Örneğin, yükselen öfke dürtüleriyle çocuklarıyla mücadele eden ve bağıran, hatta çocuğa vuran birçok ebeveyn.

Sonra kendi kendilerine, "Aman Tanrım, bunu yaptığıma inanamıyorum. Ben kimim?" diyorlar. Bu gölge.

Örneğin, bir bağımlılıkta gölge patlayabilir. Ama bir projeksiyonda patlak verirse, bir partiye girme, tamamen yabancı birini görme ve kendi kendinize, "Bu kadına dayanamıyorum! Nasıl böyle davranabilir?" deme deneyimine sahip olabilirsiniz. Bu senin gölgen konuşuyor.

Orada gizli bir parçanızdan bir mesaj var. O anda kendi psişenizle ilgili bilgiler vardır ki, onu keşfetmeye başlamazsanız, açılmamış bir mektup gibidir - oradaki mesajı kaybedersiniz.

Ama gölge çalışması yapmaya başlarsanız ve kendinize sorarsanız, "Bu kişi hakkında dayanamadığım şey nedir, bu benim için kabul edilemez?" mesajı alacaksınız.

Çoğumuz daha bilinçli bir kişilik, ego ya da persona, yani kibar, cömert, kibar, şefkatli yaşarız. Daha spiritüel, daha bilinçli, daha farkında olma hevesimizde olan şey, sadece yukarı çıktık.

Ve bazılarımız, helyum balonları gibi, dağların tepesinde, gökyüzünde süzülmeye bırakıldı.

Alt dünyalarla, tutkular, içgüdüler, seks, arzu ile teması kaybettik. Buda'nın öğrettiği gibi, arzuyu yanlış yaptık ve takıntılarımızdan ve arzularımızdan kurtulmak istedik.

Çocukken gölge oluşması doğal ve kaçınılmazdır. Kişiliğin daha bilinçli yanıyla birlikte gelişir. Bilinç ve bilinçaltı, aydınlık taraf ve karanlık taraf, biz ailelerimizde, okullarımızda ve kiliselerimizde geliştikçe, neyin kabul edilebilir neyin kabul edilemez olduğunu öğrendikçe birlikte gelişirler.

Gölge, milyonlarca ince jest ve tonlamayla iletilir. Kendi içinizde onların farkına varmaya başladığınızda, omzunuzun üzerinden atalarınıza bakabilir ve bu kalıpların nereden geldiğini görebilirsiniz. Ailenin gölgesi tek çözüm ama orası biraz iş yapabileceğimiz bir yer. Etkileme araçlarımızın içinde olan bir alan.

Gölgeyi bir sonraki nesle aktarmayı bıraktığımızda, onları kurtarabilir ve zinciri kırabiliriz. O zaman onu da iletmezler.

Carl Jung'un gerçek katkılarından biri, gölgenin her türlü yaratıcı, olumlu içeriği içerdiğine dikkat çekmekti. Müzikte yetenekli bir çocuk olsaydınız ve gitar çalmayı veya bir senfoni bestelemeyi hayal ettiyseniz, ancak ebeveynleriniz akademik olarak performans göstermenizi ve hukuk fakültesine gitmenizi ve aile hukuk firmasına katılmanızı istediklerini hissettiyse, müzikal yeteneğiniz gölgede kaldı. Belki de orta yaşta, müzik çalma fantezisinin şiddetli bir şekilde ortaya çıkışına sahipsiniz. Orta yaşta bu yaratıcı gölge tarafından ele geçirilen bazı insanlar evliliklerini bırakabilir. Kariyerlerini bırakabilirler.

Yani gölgenin karanlık ya da olumsuz olarak popüler anlayışına rağmen, orada uykuda yatan inanılmaz potansiyeller, hediyeler ve yetenekler de var.

Önemli olan gölgeden kurtulmak değil. Önemli olan bilinçdışını ortadan kaldırmak değil. Buradaki nokta, gölge karakterler dediğimiz şeyin, bilinçdışının patlayan ve bizi yıkıcı veya kendi kendine zarar veren davranışlara yönlendiren yönlerinin giderek daha fazla farkına varmaktır.

Carl Jung, gölgeyle çalışmanın temeli olarak "karşıtların gerilimini tutmaktan" bahsederdi. Ama bunu kendi hayatında denediyseniz, ne kadar zor olduğunu bilirsiniz. İnsanlarla olan yakın ilişkilerinizde, birilerini doğru, birilerini yanlış yapmak yerine karşıt bakış açılarının gerilimini tutabiliyorsanız, gerçekten evrimsel bir adım atıyorsunuz demektir.

Gölge çalışması yapmaya ve orada saklanan karakteri ortaya çıkarmaya başlarsanız ve size ne söylediğini, ortaya çıktığı anda ne hissettiğinizi görürseniz, onunla ilişki kurmanın bir yolunu bulursunuz.

Çekici kalitesini kaybeder ve sizi çok fazla sürmez.

Geri çekilirken, benliğin sesini, kendi sezgisel bilgeliğinizin sesini, doğru eylemin ne olduğunu bilen parçanızı yeniden duyabilirsiniz. Jung, kendi karanlığımıza biraz ışık tutabilirsek, dünyadaki daha büyük karanlığın bir kısmını ortadan kaldıracağını söylerdi.

- Connie Zweig, Gölgeyi Aydınlatan

Bu alıntı, genel radyo dizisi "Insight & Outlook"tan uyarlanmıştır. Gölgeyi Aydınlatmak: Connie Zweig ile Söyleşi, Scott London. İngiliz "Kindred Spirit" dergisinin Ağustos 1998 sayısında yer aldı.

Kış dönemi tüm online eğitimlerimiz ile ilgili bilgi ve kayıt için bize ulaşabilirsiniz.
Whatsapp
+90 548 853 335
Sevgilerimizle...

Bir zamanlar, köylerin gürültüsünden kaçıp sığındığı bir mağarada yaşayan tuhaf bir yaşlı adam varmış. Bir büyücü olarak ünlenmişti ve bu nedenle ondan büyücülük sanatını öğrenmeyi ümit eden öğrencileri vardı. Ama kendisi böyle bir şey düşünmüyordu.

Sadece bilmediğini öğrenmeye çalışıyordu, ama emin olduğu, her zaman oluyordu.

Meditasyonun ötesinde bir şey üzerinde çok uzun bir süre meditasyon yaptıktan sonra, içinden bir parça kırmızı tebeşir alıp mağarasının duvarlarına her türlü diyagramı çizmekten başka bir çıkış yolu bulamamıştı. bilmediği şey neye benzeyebilir. Birçok denemeden sonra çembere çarptı. "Doğru," diye hissetti, "ve şimdi içinde bir dörtgen var!" - bu da onu daha da iyi hale getirdi.

Öğrencileri merak içindeydi; ama tek anlayabildikleri, yaşlı adamın bir şeyler çevirdiğiydi ve onun ne yaptığını bilmek için her şeyi verirlerdi. Ama ona sorduklarında: "Orada ne yapıyorsun?" cevap vermedi. Sonra duvardaki diyagramları keşfettiler ve "İşte bu!" dediler. - ve hepsi diyagramları taklit ettiler. Ama bunu yaparken, farkına varmadan tüm süreci alt üst ettiler: bu sonuca yol açan sürecin kendisini tekrar etme umuduyla sonucu beklediler. O zaman da böyle oldu, bugün de böyle oluyor.

Teknik dönüşüm süreçlerine ek olarak, doğal dönüşümler de vardır. Tüm yeniden doğuş fikirleri bu gerçek üzerine kuruludur. Doğanın kendisi bir ölüm ve yeniden doğuş talep eder.

Simyacı Demokritos'un dediği gibi: "Doğa doğada sevinir, doğa doğaya boyun eğdirir, doğa doğaya hükmeder." Beğensek de beğenmesek de, bilsek de bilmesek de başımıza gelen doğal dönüşüm süreçleri vardır. Bu süreçler, düşünceli herhangi bir kişinin kendisine kendisine gerçekte ne olduğunu sormasını sağlamak için kendi başlarına yeterli olabilecek önemli psişik etkiler geliştirir.

Masalımızdaki yaşlı adam gibi, o da mandalalar çizecek ve onların koruyucu çemberine sığınacak; sığınak olarak gördüğü kendi seçtiği hapishanenin şaşkınlığı ve ıstırabı içinde tanrılara benzer bir varlığa dönüşür.

Mandalalar doğum yerleridir, en gerçek anlamıyla doğum kaplarıdır, bir Buda'nın canlandığı nilüfer çiçekleridir. Lotus koltuğunda oturan yogi, kendini bir ölümsüze dönüştüğünü görür.

Doğal dönüşüm süreçleri kendilerini daha çok rüyalarda duyurur. Başka bir yerde [Psikoloji ve Simya, Kısım 2] bireyleşme sürecinin bir dizi rüya-sembollerini sundum. İstisnasız yeniden doğuş sembolizmi sergileyen rüyalardı. Bu özel durumda, uzun süredir devam eden bir içsel dönüşüm ve başka bir varlığa yeniden doğuş süreci vardı.

Bu "diğer varlık", içimizdeki diğer kişidir - ruhun iç arkadaşı olarak daha önce tanıştığımız, içimizde olgunlaşan daha büyük ve daha büyük kişilik.

Bu nedenle, bir ritüelde tasvir edilen arkadaşı ve yoldaşı bulduğumuz zaman içimizi rahatlatırız; buna örnek olarak Mithras [İran sözleşme ve karşılıklı yükümlülük tanrısı] ile güneş tanrısı arasındaki dostluk verilebilir. Bu ilişki bilimsel akıl için bir muammadır, çünkü akıl, bu şeyleri anlayışsız görmeye alışmıştır. Ama duyguya izin veriyorsa, anıtlarda gösterildiği gibi, güneş tanrısının arabasında yanına aldığı arkadaş olduğunu keşfederdik.

Bu, yalnızca bir içsel gerçeğin dışsal yansıması olan iki insan arasındaki bir dostluğun temsilidir: Doğanın kendisinin bizi değiştirmek istediği ruhun o iç arkadaşıyla - aynı zamanda olduğumuz ve olduğumuz diğer kişiyle - ilişkimizi ortaya çıkarır. yine de hiçbir zaman tam olarak ulaşamaz.

Biz, biri ölümlü, diğeri ölümsüz olan ve her zaman birlikte olsalar da asla tam olarak bir olamayacak olan Dioscuri çiftiyiz. Dönüşüm süreçleri onları birbirine yaklaştırmaya çalışır, ancak bilincimiz dirençlerin farkındadır, çünkü diğer kişi garip ve tekinsiz görünür ve kendi evimizde mutlak efendi olmadığımız fikrine alışamayız.

Her zaman "ben" olmayı ve başka bir şey olmayı tercih etmeliyiz. Ama o iç dost ya da düşmanla karşı karşıyayız ve onun bizim dostumuz ya da düşmanımız olup olmadığı kendimize bağlı.

Sesini duymak için deli olmaya gerek yok. Aksine, hayal edilebilecek en basit ve en doğal şeydir. Örneğin, kendinize "o"nun cevabını verdiği bir soru sorabilirsiniz. Tartışma daha sonra diğer konuşmalarda olduğu gibi devam eder. Bunu sadece "çağrışım yapmak" veya "kendi kendine konuşmak" olarak veya muhataplarına aliquem aliurn internum, "içeride belirli bir başkası" olarak atıfta bulunan eski simyacıların kullandığı anlamda bir "meditasyon" olarak tanımlayabilirsiniz. Ruhun dostuyla yapılan bu konuşma [konuşma] biçimi, Ignatius Loyola tarafından Exercitia Spiritualia'nın tekniğine bile kabul edildi, ancak yalnızca meditasyon yapan kişinin konuşmasına izin verilirken, içsel tepkilerin olduğu gibi aktarıldığı sınırlayıcı koşulla. yalnızca insandır ve bu nedenle reddedilmelidir. [Aziz Ignatius tarafından yazılan bir dizi Hıristiyan meditasyonu, tefekkür ve dua olan Spiritüel Alıştırmalarda, bir konuşma konuşması Mesih ile aşina bir şekilde konuşmaktan ve iletişim kurmaktan başka bir şey değildir]. Bu durum günümüze kadar devam etmiştir.

Artık ahlaki veya metafizik bir önyargı değil, - daha da kötüsü - entelektüel bir önyargı. "Ses", kadranı olmayan bir saatin eserleri gibi, akılsızca takip edilen ve anlamsız ve amaçsız bir şekilde devam eden "ilişkilendirme"den başka bir şey olarak açıklanır. Ya da "Bu sadece benim düşüncelerim!" deriz. Daha yakından bakıldığında, bunların ya reddettiğimiz ya da hiç bilinçli olarak hiç düşünmediğimiz düşünceler olduğu ortaya çıksa bile - sanki ego tarafından görülen psişik her şey her zaman onun bir parçasını oluşturmuş gibi!

Doğal olarak bu melez, bilinçdışında çözülmeye karşı korunması gereken ego bilincinin üstünlüğünü sürdürme yararlı amacına hizmet eder. Ancak bilinçaltı, saçma sapan bir fikrin bir saplantı haline gelmesine izin vermeyi veya hiçbir şekilde sorumluluk almak istemediğimiz başka psikojenik semptomlar üretmeyi seçerse, utanç verici bir şekilde çöker.

Bu iç sese karşı tavrımız iki uç arasında gidip gelir: ya seyreltilmemiş saçmalık ya da Tanrı'nın sesi olarak kabul edilir. Arada değerli bir şey olabileceği kimsenin aklına gelmiyor.

"Öteki", bir yönden egonun diğerinde olduğu kadar tek taraflı olabilir. Ve yine de aralarındaki çatışma gerçeği ve anlamı ortaya çıkarabilir - ancak ancak ego diğerine haklı kişiliğini vermeye istekliyse.

Elbette bir kişiliği var, tıpkı delilerin sesleri gibi; ancak gerçek bir konuşma, ancak ego, tartışmanın bir ortağının varlığını kabul ettiğinde mümkün olur.

Bu herkesten beklenemez, çünkü sonuçta herkes exercitia spiritüalya için uygun bir konu değildir. Kişi yalnızca kendi kendine konuşuyorsa veya yalnızca diğerine hitap ediyorsa, buna konuşma konuşması da denilemez.

- C.G. Jung, Yeniden Doğuş Üzerine, CW 9i, pars. 233-237.

Heykelcikler: Francesco Righetti

AİLEDİZİMİ UYGULAMALI KOÇLUK EĞİTİMİ
28 AĞUSTOS/4 EYLÜL İZMİR 👇

Aile Dizimi Terapisi Eğitimi’nin Amacı

Kök ailedeki psikolojik dinamikleri anlamak,

Geçmişteki aile içi travmalar ile yüzleşmek,

Atalardan ve aile üyelerinden üstlenen ve bireye ait olmayan enerjileri, yükleri, rolleri, sorumlulukları onlara geri vererek özgürleşmeyi sağlamak.

Korkular, zayıflıklar, özgüven sorunları, öfke, kin, soğukluk ve katılık gibi duygular yerini kendine güvene, güçlü duruşa ve kararlılığa; sıcaklık ve derin bir içsel huzura verir.

Aile Dizimi Seans Sürecinde Halihazırda hayatta olmayan aile bireylerimizin yaşadıkları, şu anki hayatımız üzerindeki etkisini fark ederiz, kötü etkilerinden arınırız ve Kendi potansiyelimize ulaşırız.

Anne/ Baba olma ve rol karmaşalarının yarattığı etkileri çözmek

Seçilen temsilciler ve kolektif bilinçaltından gelen bilgiler ve duygularla tıkanıklık yaratan sorun bulunur ve çözülür.

Aile Dizimi Terapisi Eğitimi İçeriği

Aile kurumu

Aile sistemi yaklaşımı

Bert hellingerin hayatı

Aile dizimine giriş

Aile dizimi terapisinin tarihçesi

Bağlar ve ilişki

Bağlanma türleri

Dengeleyici anne baba-çocuk ilişkisi

Evlilik ve ilişkilerin doğası

Kuşaklar arası travma

Alma-verme dengesi

Kutsal Düzen

Sevgi Düzeni

Sıra/düzen

Hastalıkların ailevi kökenleri

Aile enerjileri

Çözümler ve kabullenilmiş

Ailenin Kadersel Yapısı

Ruhun hareketleri

Kilitlenme ve kilitlenmeyi çözmek

Ait olma ,dışlanma, suç ve kurtuluş

Kolektif vicdan

İmajinasyon

Terapötik Koşullar

Terapötik Beceriler

Kamp süresi 6 gece 7 gün
Eğitim ücretine konaklama dahildir.
Eğitim sonrasında katılım sertifikası verilecektir.
Kamp İzmir dedir .
Bilgi ve kayıt için WhatsApp 👇
🦉Whatsapp +90548 853 3345

Sevgilerimizle...
🦉Simila similibus curantur.
🦉Benzer benzeri iyileştirir.

www.sirlarakademisi.com
Sırlar Akademisi YouTube kanalımız abone olmayı unutmayın
Sevgilerimizle...
Sırlar Akademisinde
Eğitmen

İki çocuk bütün sabahı donmuş bir göl üzerinde kayarak geçirdi. Ama sonra aniden buz kırıldı ve çocuklardan biri suya düştü. Akım onu birkaç metre uzağa çekti, çocuk bir buz tabakasının altında kalmıştı. Onu kurtarmanın tek yolu, o buz tabakasını kırmaktı.
Arkadaşı yardım istemek için bağırmaya başladı. Kimsenin gelmediğini görünce hızlıca bir kaya aradı ve olabildiğince sert bir şekilde buza vurmaya başladı.
Bir delik açana kadar tekrar tekrar vurdu, sonra kolunu suya soktu, arkadaşını tutup dışarı çekti.

Birkaç dakika sonra, çocuğun bağırışlarını duyan komşular sayesinde itfaiyeciler geldi. Çocuk olanları anlatınca, küçücük bir çocuğun böylesi kalın bir buz tabakasını kırabilmesine şaştılar.
“Küçücük elleriyle buzu kırmasının imkânı yok. Bu imkansız, gücü yetmez. Bunu nasıl yaptı?” diye sordular birbirlerine. Yakınlarda yaşlı bir adam, konuştuklarını duyunca itfaiyecilerin yanına geldi. Yaşlı adam, “Çocuğun bunu nasıl yaptığını biliyorum” dedi. “Nasıl?” diye sordular şaşırarak.
“Ona yapamayacağını söyleyecek kimse yoktu yanında.”😊
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun. Tüm miniklerimizi sevgiyle kucaklıyor, kanatlarına özgüveni, hayal etmeyi ve kendilerine inanmalarını yüklememizi diliyoruz.❤️😊❤️