Uzman Psikolog M. Mert Mutlu

Evlilik öncesi dikkat edilmesi gereken bu önemli hususlar, çiftlerin uzun vadeli bir ilişki kurabilmeleri ve birbirlerini daha iyi anlayabilmeleri için oldukça değerlidir. Karşılıklı saygı, benzer hayat görüşleri, aile yapılarının uyumu, inanç yapısındaki benzerlikler, cinsel uyum ve sevgi bağı, sağlıklı bir evlilik için temel unsurlardır.

Özellikle belirtmek gerekir ki karşılıklı saygı en temel taşlardan biridir. Saygı, çiftlerin birbirlerinin farklılıklarını anlamalarına ve kabul etmelerine yardımcı olur. Bu, çatışmaların daha sağlıklı bir şekilde çözülmesine ve ilişkinin sürdürülebilir olmasına katkı sağlar.

Evlilik için doğru zamanın seçilmesi de kritiktir. Kişinin kendi yaşamını kurmuş olması, sorumluluklarına dengeli bir şekilde yaklaşabilmesi, aile kurma niyetiyle karar alabilmesi önemlidir. Evlilik öncesinde birbirlerini daha iyi tanımak, değerleri ve hedefleri paylaşıp paylaşmadıklarını anlamak için çiftlerin birbirleriyle iletişim kurmaları ve açıkça konuşmaları önemlidir.

Evlilik kararı almadan önce içsel bir değerlendirme yapmak da büyük önem taşır. Neden evlenmek istendiği, ideal bir eşin nasıl olması gerektiği gibi soruları sormak, çiftin kendi duygusal hazırlığını anlamalarına yardımcı olabilir.

Son olarak, mükemmeli aramak yerine birbirlerinin eksikliklerini kabul edip birlikte büyümeye odaklanmak, evlilikteki uzun vadeli başarının anahtarıdır. Herkesin birbirinden farklı olduğunu ve bu farklılıkların zenginlik kattığını unutmamak önemlidir.

Evlilik öncesi danışmanlık almak da çiftlere yardımcı olabilir. Uzman desteği, çiftlere iletişim becerileri, çatışma yönetimi ve ilişki dinamikleri konusunda rehberlik ederek daha sağlıklı bir evlilik için temel atılmasına yardımcı olabilir.

Evlilik için ideal yaş konusu, birçok faktörün etkileşimine bağlı olarak değişebilen kişisel bir tercihtir.

📌Bazı araştırmalar, evlenmenin genellikle 20'li yaşların sonlarından 30'lu yaşların ortalarına kadar olan dönemde daha sık gerçekleştiğini göstermektedir. Bu dönemde bireyler genellikle eğitimlerini tamamlamış, kariyerlerine başlamış ve daha olgun düşünce kapasitesine sahip olmuşlardır. Ancak, bu genel bir eğilimdir ve bireylerin kişisel yaşam koşulları, kültürel beklentiler ve değerleri bu konuda belirleyici olabilir.

📌İdeal evlilik yaşını belirlemede biyolojik, psikososyal ve ekonomik faktörlerin göz önünde bulundurulması önemlidir. Biyolojik olarak, bireylerin duygusal ve zihinsel olgunluğa erişmeleri genellikle 20'li yaşların ortalarına kadar sürer. Ancak, bu süreç kişisel ve kültürel farklılıklar nedeniyle değişebilir.

📌Evlilik kararı, sadece yaş faktörüne dayalı olarak değil, aynı zamanda ortak değerler, hedefler ve uyumluluk gibi diğer önemli faktörleri de içermelidir. Bu nedenle, evlilik için uygun yaş, bireyin kendi yaşam koşulları ve değerleri dikkate alınarak belirlenmelidir.

Kendini gerçekleştiren kehanet kuralı, bir bireyin kendi inançlarına dayalı olarak davranışlarını seçmesi ve bu davranışlarının sonucunda inandığı şeyin gerçekleşmesine neden olması prensibini ifade eder. Bu kural, bireyin olumlu veya olumsuz beklentilerinin, davranışlarını ve yaşantısını nasıl etkileyebileceğini açıklar.

📌Bir birey, kendine güvenen, başarıya odaklı ve pozitif bir tutum sergilediğinde, bu olumlu enerji çoğu zaman olumlu sonuçlara yol açar. Olumlu bir kehanetle hareket eden kişi, daha fazla fırsat bulma, başarı elde etme ve olumlu ilişkiler kurma eğilimindedir. Bu durum, kişinin kendisine güveni arttıkça, başarıya olan inancını daha da pekiştirebilir.

📌Benzer şekilde, bir birey olumsuz bir beklentiye sahipse, bu beklenti doğrultusunda davranabilir ve bu davranışlar olumsuz sonuçlara yol açabilir. Örneğin, bir kişi iş görüşmesine başlamadan önce "Zaten bu işi alamam" düşüncesiyle hareket ederse, bu düşünce motivasyonu düşürebilir ve iş görüşmesinde başarısız olmasına neden olabilir.

📌Kendini gerçekleştiren kehanet, sadece bireyin düşünce ve inançlarına odaklanırken, dış etkenlerin etkisi göz ardı edilemez. Ayrıca, bu kehanetleri fark etmek ve değiştirmek de mümkündür. Bireyler, olumlu düşünce alışkanlıkları oluşturarak veya olumsuz inançlarına meydan okuyarak kendilerini değiştirebilirler.

Romantik ilişkilerin şekillenmesinde, bireyin ebeveynleriyle olan ilişkisi büyük bir etkiye sahip olabilir. Ebeveynlerden alınan örnekler, ilişki dinamiklerini, beklentileri ve duygusal tepkileri etkileyebilir.

⏳Aile Modellemesi
Bireyler genellikle ebeveynlerinin ilişki modelini benimserler. Ebeveynler arasındaki sevgi, saygı ve iletişim tarzları, çocuğun gelecekteki ilişkilerini etkileyebilir. Eğer ebeveynler arasındaki ilişki sağlıklı ve destekleyiciyse, bu olumlu bir model olabilir. Ancak, olumsuz bir ilişki modeli, bireyde sorunlu ilişki davranışlarına yol açabilir.

⏳Bağlanma Stilleri
Ebeveynlerle olan bağlanma biçimi, romantik ilişkilerdeki bağlanma stilini şekillendirebilir. Güvenli bağlanma biçimi geliştiren bireyler, ilişkilerinde daha sağlıklı ve güvenilir bağlar kurma eğiliminde olabilirler. Güvensiz veya kaçınan bağlanma biçimleri ise ilişki sorunlarına neden olabilir.

⏳İletişim Becerileri
Ebeveynlerden öğrenilen iletişim becerileri, romantik ilişkilerde büyük bir rol oynar. Eğer bir birey, açık iletişimi, empatiyi ve duygusal ifadeyi ebeveynlerinden öğrenmişse, bu becerileri romantik ilişkilerinde de başarıyla kullanabilir. Ancak, zorlukları açıkça ifade etme veya empatik olma konusunda ebeveyn modeli eksikse, bu durum ilişki sorunlarına yol açabilir.

Sınır koymak, kişisel alanı korumak ve sağlıklı ilişkiler kurmak için önemli bir beceridir. Ancak, bu konuyla ilgili birçok yanlış inanç bulunmaktadır.

🌟"Sınır Koymak Egoistçe Bir Davranıştır":

Aslında sınır koymak, kişinin kendi ihtiyaçlarına saygı göstermesini ve sağlıklı bir denge kurmasını sağlar. Egoizmle değil, kendi sınırlarını koruma ve başkalarına saygı gösterme amacıyla yapılır.

🌟"Sınır Koymak Diğerlerini Reddetmektir":

Sınır koymak, diğerlerini reddetmek değil, kişinin kendi ihtiyaçlarını ifade etmesini sağlar. Sağlıklı bir sınır, ilişkileri güçlendirebilir.

🌟"Sınır Koymak, Sevilmemize Engel Olur":

Tam tersine, sağlıklı sınırlar, kişinin kendine saygısını göstermesini sağlar. Sevgi ve saygı içeren ilişkilerde, sınır koymak sevilmenize engel değildir.

🌟"Sınır Koymak Kaba Bir Davranıştır":

Sınır koymak, kaba olmak değil, kişinin kendini koruması ve sağlıklı sınırlar çizmesidir. Nazik ve açık iletişimle sınır belirlemek mümkündür.

🌟"Sınır Koymak İlişkileri Bozar":

Aksine, sağlıklı sınırlar, ilişkilerin daha dengeli ve karşılıklı saygı temelinde ilerlemesini sağlar. İlişkilerde şeffaflık ve anlayışı artırabilir.

🌟"Her Şeyi Kabul Etme, İyi Bir İnsan Olmanın Göstergesidir":

Her şeyi kabul etmek, kişinin sınırlarını ihmal etmesine ve kendi ihtiyaçlarından vazgeçmesine neden olabilir. Sağlıklı bir şekilde sınır koymak, kişinin kendi refahını önemsemesidir.

🌟"Sınır Koymak İnsanları Kaybetmeye Neden Olur":

Sağlıklı sınırlar, ilişkileri daha derin ve sağlam hale getirebilir. Kişi, kendi değerlerine ve ihtiyaçlarına uygun ilişkiler kurabilir.

Sınır koymak, kişinin sağlıklı bir yaşam sürmesi ve mutlu ilişkiler kurabilmesi için önemlidir. Yanlış inançlardan arınmak, bu beceriyi geliştirmeye yardımcı olabilir.

"Sevginin Beş Dili," psikolog Gary Chapman tarafından ortaya atılan bir konsepttir. Bu teori, insanların sevgi ve sevgi ifadesini beş farklı dilde ifade ettiğini savunur. Her bireyin bu dillerden bir veya birkaçını daha çok benimsediği düşünülür.

🌟Sözlü Onay:

Bu dilde olanlar, sözlerle ifade edilen sevgi ve olumlu sözleri değerli bulurlar. Övgü, teşekkür etme ve sevgi dolu sözler bu kişiler için anlam taşır.

🌟Hediyeler:

Hediyelerle sevgi ifade edenler, alınan bir hediye aracılığıyla sevildiklerini hissederler. Bu, maddi değeri olmayan bir düşünce ve çabanın simgesi olarak algılanır.

🌟Hizmet:

Bazı insanlar, sevgiyi eylemlerle gösterirler. Yardım etmek, bir işi yapmak veya bir sorunu çözmek gibi eylemler, bu kişiler için anlam ifade eder.

🌟Zaman Ayırma:

Bu dilde olanlar, sevdikleriyle kaliteli zaman geçirmeyi önemserler. Birlikte olmak, paylaşımda bulunmak ve birbirlerine odaklanmak bu kişiler için anlam taşır.

🌟Fiziksel Temas:

Fiziksel temasla sevgi ifade edenler, dokunma, sarılma, ellerini tutma gibi fiziksel temasın önemini vurgularlar.

Yeme bozuklukları, bireyin beslenme alışkanlıklarını, vücut algısını ve duygusal ilişkisini etkileyen ciddi bir mental sağlık sorunudur. Yeme bozuklukları, anoreksiya nervoza, bulimia nervoza, tıkınırcasına yeme bozukluğu gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.

🌟Aile üyeleri ve yakın arkadaşlar, destek ve anlayışlarıyla bireyin iyileşme sürecinde önemli bir rol oynayabilirler.

🌟Yeme bozuklukları genellikle duygusal sorunlarla ilişkilidir. Duygusal refahı artırmak için terapi, meditasyon veya yoga gibi tekniklere başvurmak faydalı olabilir.

🌟Kendi bedenini ve duygusal durumunu anlamak, kendine karşı empati göstermek önemlidir. Mükemmeliyetçi beklentilerden uzaklaşmak da bu süreçte yardımcı olabilir.

🌟Kendini olduğu gibi kabul etmek, beden imajını olumlu bir şekilde değerlendirmek ve kendi değerini bilmek iyileşme sürecine katkıda bulunabilir.

🌟Zorlu durumlarla başa çıkma stratejileri geliştirmek, stresle baş etmek ve olumlu başa çıkma mekanizmalarını benimsemek önemlidir.

🌟Sağlıklı sınırlar koymak, kendine düzenli aralıklarla bakım yapmak ve kişisel gelişime odaklanmak, yeme bozukluklarıyla başa çıkma sürecini destekleyebilir.

🌀 Zihninizde dolaşan tekrarlayan düşüncelerle mi boğuşuyorsunuz? Obsesif Kompulsif Bozukluk, bu yoğun içsel labirenti içeren bir mücadele olabilir. Ancak bilin ki, bu labirentte yalnız değilsiniz. Profesyonel destekle, bu zorlu yolda ışık görebilir ve hayatınıza renk katabilirsiniz.

Detaylı bilgi ve destek için bir uzmana başvurmayı unutmayın. ”

Yas, kayıplarla baş etmenin kişisel bir sürecidir. Elisabeth Kübler-Ross'un belirttiği beş aşama genellikle insanların kayıplarını kabul etme ve onlarla başa çıkma yollarını tanımlar.

🌟İlk aşama genellikle inkar ve şok içerir. Birinin kaybını kabul etmek zordur ve bu aşamada genellikle “Bu olamaz, bu bir rüya olmalı” gibi duygular hakim olabilir.
🌟İkinci aşama öfke ile karakterizedir. Kaybın haksız olduğunu düşünme veya nedenler arama durumu söz konusudur.
🌟Üçüncü aşama pazarlık aşamasıdır. “Keşke şunu yapsaydım” ya da “Ne olursa olsun onu geri getir” gibi düşünceler bu evreye denk gelir.
🌟Ardından, depresyon aşaması gelir. Bu aşama genellikle derin bir üzüntü ve acı içerir.
🌟Son aşama ise kabullenme aşamasıdır. Kişi, kaybı kabul eder ve ona uyum sağlamaya başlar.

Bu aşamalar insanların hissettiği duyguları sıralamaz, tam tersine, insanlar farklı aşamalarda farklı duyguları aynı anda hissedebilirler. Bu süreç, her birey için farklı olabilir.

Hashtagler:

Bazen ilişkilerde karşılıklı anlayış, sevgi ve destek yerine, insanı olumsuz etkileyen durumlar yaşanabiliyor. Bu durum toksik bir ilişkinin işareti olabilir.

İlişkide şu belirtileri gözlemlemek işaretlerden bazılarıdır:

🌟Sürekli bir gerginlik ve tartışma havası, hiçbir anlaşmazlığın çözüme kavuşmadığı sürekli bir döngü, bu durum ilişkinin toksik olduğunu gösterebilir.
🌟Duygusal manipülasyon, bir tarafın diğerini kontrol etmeye çalışması veya sürekli suçlama ve manipülasyon yapması da ciddi bir belirti olabilir.
🌟İlgi eksikliği veya tam tersi, aşırı bağımlılık, ilişkide dengesizlik oluşturabilir.
🌟Sürekli eleştiri ve olumsuzluk hissi de bir diğer işaret.
🌟Bu durum kişinin sürekli olarak küçümsenmesi veya aşağılanması olarak ortaya çıkabilir.
🌟Kişisel sınırların ihlali, özsaygının kaybı ve kendi değerinin fark edilememesi de toksik bir ilişkinin belirtisidir.

Bu belirtileri tanımak ve fark etmek, sağlıklı bir ilişki dinamiği geliştirmek adına önemlidir. Ancak bu belirtiler farklı ilişki türlerinde farklı şekillerde kendini gösterebilir. Böyle durumlarda destek almak, sağlıklı bir adım olacaktır.

Bağlanma stilleri genellikle üç ana kategoriye ayrılır:

1. **Güvenli Bağlanma:**
- İlişkilerde rahatlık ve güveni yansıtan bir stil.
- Duygusal ihtiyaçları karşılandığında, yakınlık ve bağlılık gösterme eğilimindedirler.

2. **Kaçıngan Bağlanma:**
- Bağımsızlık ve mesafe arayışını yansıtan bir stil.
- Duygusal bağımlılıktan kaçınma eğilimindedirler, duygusal ihtiyaçlarını bastırabilirler.

3. **Kaygılı Bağlanma:**
- Yoğun duygusal bağlılık ve endişe içeren bir stil.
- İlişkilerde sürekli onay arayabilirler, duygusal dalgalanmalar yaşayabilirler.

Bu stiller her bireyde farklı kombinasyonlarda bulunabilir ve genellikle çocukluk dönemindeki ilişkilerden etkilenir. Bağlanma stilleri, kişilerin duygusal tepkilerini ve ilişki dinamiklerini anlamalarına yardımcı olabilir.

Narsistik bir partnerle başa çıkmak oldukça zorlayıcı olabilir.

Fakat bunun için bazı yardımcı adımlar mevcuttur:

🌟Öncelikle, kendi sınırlarınızı çizmek ve bunları korumak önemli. Bu tip ilişkilerde sınırlar belirlemek oldukça gereklidir.
🌟Empati ve anlayış göstermek, narsisistik davranışların nedenlerini anlamaya çalışmak, iletişimi geliştirebilir.
🌟Destek aramak da çok önemli. Arkadaşlarınızdan, ailenizden veya bir terapistten destek almak, duygusal olarak zorlu bir ilişkide destek bulmak anlamına gelir ve iletişim duygularınızı dengede tutmanıza yardımcı olabilir.
🌟Kendi değerinizi korumak, kendinize sevgi ve saygı göstermek, bu tarz bir ilişkide kendi sağlığınızı korumanın bir yolu olacaktır.

Bu adımlar kolay olmayabilir. Herkesin yaşadığı ilişki deneyimleri farklıdır. Fakat, kendinize zaman tanımak ve bu süreci anlamak önemlidir. Ve tabii, profesyonel destek aramak isteyebilirsiniz. Zira bu tarz durumlarla baş etmek destek gerektirebilir.

🌿Çocukluk yaralarımız, yetişkinlikteki davranışlarımızı şekillendirir. İçsel iyileşme yolculuğumuzda, geçmişteki izleri fark edip kabul etmek önemlidir. Belki de bugünkü duygusal reaksiyonlarımız, o zamanlardan gelen yaralardan kaynaklanıyor olabilir.

🌿Kendimizi anlamak ve iyileştirmek adına geçmişle yüzleşmek, güçlü bir adımdır.

Çocukluk yaralarımız, yetişkinlikteki davranışlarımızı şekillendirir. İçsel iyileşme yolculuğumuzda, geçmişteki izleri fark edip kabul etmek önemlidir. Belki de bugünkü duygusal reaksiyonlarımız, o zamanlardan gelen yaralardan kaynaklanıyor olabilir.

Kendimizi anlamak ve iyileştirmek adına geçmişle yüzleşmek, güçlü bir adımdır.

🌿Kişilerarası ilişkilerde bağımlılık, başkalarının onayına, sevgisine veya dikkatine aşırı derecede ihtiyaç duyma ve bu ihtiyaçları karşılamak için kişinin kendi değerini sıkça başkalarının görüşleriyle ölçme durumunu ifade eder.

🌿Bu durumu anlamak için belirtiler arasında sürekli başkalarının onayını arama, tek başına olma korkusu, aşırı fedakarlık yapma ve bağımlı ilişkilerde kalma eğilimi bulunabilir.

🌿Uzman yardımı, bu konuda farkındalık kazanmak ve sağlıklı ilişkiler geliştirmek için önemli olabilir.

🌿Kişilerarası ilişkilerde bağımlılık, başkalarının onayına, sevgisine veya dikkatine aşırı derecede ihtiyaç duyma ve bu ihtiyaçları karşılamak için kişinin kendi değerini sıkça başkalarının görüşleriyle ölçme durumunu ifade eder.

🌿Bu durumu anlamak için belirtiler arasında sürekli başkalarının onayını arama, tek başına olma korkusu, aşırı fedakarlık yapma ve bağımlı ilişkilerde kalma eğilimi bulunabilir.

🌿Uzman yardımı, bu konuda farkındalık kazanmak ve sağlıklı ilişkiler geliştirmek için önemli olabilir.