Gönül Vakfı
1992 Yılında hayırseverler tarafından "İçinizden hayra çağıran, İyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun..." ayetinin ışığında kuruldu.
Yâ Rabbî!
Gönüllerimizi îman muhabbetiyle
tezyîn (süsle) eyle!
Bizleri, küfür ve isyânın çirkinliğini görerek bunlardan gereği gibi sakınanlardan eyle! Nebevî (peygamber) ahlâk ile ahlâklanarak canlı bir Kur’ân hâline gelebilmeyi ve ihsân kıvâmında fazîlet timsâli (örneği) bir hayat yaşamayı cümlemize nasîb eyle! Muhabbetinden gönüllerimize hisseler ihsân eyle! Âmîn
Yâ Rabbî!
*Bizleri, Sen’in kerem ve muhabbetinle dolu “Kullarım!” hitâbına ve Habîb’inin de “Kardeşlerim!” iltifâtına lâyık eyle!* Arkamızdan bize duâ edecek ve iki cihanda da göz nûru olacak hayırlı nesiller yetiştirebilmeyi lutfeyle!..
Âmîn!..
Yâ Rabbî!
*Vatanımızı, milletimizi Kur’ân’sızlık, îmansızlık ve ahlâksızlıktan muhâfaza buyur!*
Şu fânî âlemde, Kur’ân-ı Kerîm’in gerçek ihtişâmına bürünerek bir cennet hayâtı yaşamayı ve feyizli Kur’ân neslinin devâmına medâr olacak hizmetlerde bulunabilmeyi cümlemize nasîb eyle!..
Âmîn!
*Rabbimiz, bütün güzel niyetlerimizi rızâsıyla te’lîf eylesin.*
Amel-i sâlih defterlerimizi güzel tecellîlerle doldursun. Kalbine indirilen vahiylerle canlı bir Kur’ân olan *Rasûlullâh’ın rûhâniyettinden gönüllerimize feyz u bereket yağdırsın.*
Tâ ki bizler de, O’nun ümmeti olarak aynı fazîletlerden bir nasîb alabilelim.
Amin…
*Rabbim, kalbimi ve aklımı en çok Sen'inle meşgul kıl. Kalbim en çok Sen'le huzur bulsun. Derdimi ilk paylaştığım Sen ol. En yakın dostum Sen ol. Çünkü beni Sen yarattın ve ben tek başıma Sana döneceğim. Hesap günü gelmeden önce, bütün kötülüklerimi bağışla. Allahım zalimleri kahreyle mazlumlara zafer garantili yardım eyle! (amin) Cumanız hayırlara vesile olsun inşaallah
Brezilya'daki uçak kazası sabotaj mı? İçinde 8 kanser doktoru vardı Brezilya'da düşen ve 62 kişinin ölümüne yol açan uçakta 8 kanser uzmanı doktor olduğu öğrenildi. Hayatını kaybeden doktorların aşı ve kanser konferansına katılmak için seyahat ettikleri ifade edildi.
ÖZLEDİM!
Herkes bir Kâbil olmuş,
zulmün bataklığında...
Hak uğruna can veren,
Hâbil'ler'i özledim.
Dünya putlarla doldu,
ulûhiyet kayboldu.
Bu çirkef şirk içinde,
İbrahim'i özledim.
Zulüm dünyayı sardı,
her tarafta bir Câlût ;
Câlût'lara son veren,
Dâvûd'ları özledim.
Yönümüzü şaşırdık,
ele yalvarır olduk.
Süleyman'a yol veren, Hüdhüd'leri özledim.
Yaşanmıyor dünyanın,
bu rahmet kıtlığında...
Rahmeti unutulan,
Muhammed'i özledim.
Bir sömürü düzeni,
kuruldu dünyamızda...
Âdil Ömer Fârûk'un,
kamçısını özledim.
"Hilâfet" kaldırıldı,
"Saltanat" oturtuldu.
Saltanata "yok!" diyen,
Hüseyin'i özledim.
Keyifte müslümanlar,
tebliği unuttular.
Endülüs sahilinde,
Tarık Bin Ziyad'ı özledim.
Kudüs kurtulmuş idi,
Haçlıların zulmünden...
Siyonist durduracak,
Selahattin özledim.
Amerika doymuyor,
insan kanı içmeye...
Zulmüne isyan eden,
"Apaçi"yi özledim.
Emperyalist deyince,
İngiliz akla gelir.
Onlara karşı duran,
Jeanne d'Arc'ları özledim.
Köle oldu efendi,
benliğinden soyuldu.
Efendilere emîr,
köle Zeyd'i özledim.
Nâmert bir savaş sardı müslümanın yurdunu...
Uçağa sapan atan,
çocukları özledim.
Ahlâksızlık zirvede,
hayâ ise yok oldu.
İffetin bânileri Meryem'leri özledim.
İmânda taviz vermek maharet oldu.
Şimdi iman için doğranan Sihirbazı özledim.
Dünyam darmadağınık ne ak belli ne kara...
"Sûr" sesleri geliyor,
ben vuslatı özledim.
Prof.Dr.İhsan Süreyya Sırma/19 Temmuz 2024
Yıkılmadık Kıyamdayız
Savaşın dehşetinin paylaşımı gerekli diyenlere ben de bir fotoğraf önermek isterim. Bu fotoğrafta bombardımanla yıkılmış binalarının önündeki bir yıkıntı öbeğinin üzerindeki iki Gazzeli hanımefendi bir yandan bebekleriyle oynarken bir yandan da sohbetlerini sürdürüyorlar. Sanki her şey yolundayken hava almak için gidilen piknikte gibiler. Hanımefendilerin giyim kuşamlarına ve tesettürlerine özenmeleri onların zorluklarla nasıl baş edileceği konusunda çok iyi bir eğitim aldıklarını gösteriyor. Büyüklerinin zor zamanlarda nasıl ayakta kalınması gerektiği konusunda verdikleri eğitimi çocuklarına öğretmeye ve böylece ümidi yeşertmeye devam ediyorlar. Onlar “Evladın mı var derdin var” demeyip “Evladın mı var ümidin var” diyen annelerdenler...
Bir zamanlar oturdukları binaları bombalayan zalimlerin asıl amacı, o yöredeki insanların kalbine korku salıp boyun eğdirmektir. Bu hanımefendiler vakarlarıyla, “insanların yaptıkları yıkılır ama müminleri yıkmak kolay değildir” duruşuna sahipler. Onlar, savaşta kendilerine dayatılan yolu kaderleri olarak görmemiş, tercihlerini yılmadan görevlerini yerine getirmekten yana kullanmış, savaşanların arkasını kollamayı ve yeni erleri hazırlamayı kader birliği saymışlardır. Zira Gazzeli kadınlar çocuklarını iki kez taşımayı göze almışlardır. Biri hamile kaldıklarında, diğeri şehit olduklarında tabutlarına omuz verirken...
Toprağın üzerindeki betonlaştırmayı gelişmişlik olarak göstermeye çalışanlar için hayatın sonu sanılan bir yıkılmışlık onların gündeminde değil. Zira her yıkılmışlık arkasında iki tip insan bırakır. İlki oluşan yıkıntının nedenini bulup bir daha onu yapmamaya ant içenlerdir. Bunlar, korkuları azdırarak travmaya çevirenler tarafından bir sürüye dönüştürülmeye adaydırlar. 6 Şubat Maraş depremi sonrasında yöre halkının durumu gibi
İkinci tip insanlar, yıkıntının ne getirdiği ile ilgilenenlerdir. Her yıkıntı, sonrasında neyin önemli neyin önemsiz olduğunu tüm çıplaklığıyla gösterir. İşte fotoğraftaki hanımefendiler çocukların iyi ve sağlam karakterli yetiştirilmesinin ve zorluklara rağmen paylaşarak mücadelenin sürdürülmesinin önemini idrak etmişler
Ülkemizde yıllar içinde bayraklaştırılan, sırasıyla, top mermisi taşıyan Nene Hatun, Kemalist muallime, parkalı solcu bacı, siyah tesettürlü mücahide tiplemeleri zulme karşı direnişin simgeleridir. Bir toplumun can damarlarını kesmek isteyenler, o yöredeki kadınları, tüketici, namusunu önemsemeyen, üretilen sanal korkularla sinmiş hale getirmeye çalışırlar.
Fotoğraftaki hanımefendiler, her şeye rağmen toprağını terk etmemiş ve Batı’ya kaçmak isterken botta endişe içinde dua ederken resimlenmemişler. Onlar, sürdürülen soykırım sonrasında toplumun tekrar inşa edilmesi için gerekli tüm donanıma sahip görünüyorlar. Aynı bir kiraz çekirdeğinin içinde bütün kiraz ağacının yazılımının var olması benzeri. Siz o çekirdeği toprağa değil de çöpe atarsanız, son ümidinizi yitirdiğinizden gâvurun sisteminin havarisi olmayı izzet sanırsınız.
Batılılar ayıplarını örtmek ve hedef saptırmak için düzenledikleri küresel kampanyalarda milyonlarca fotoğrafın arasından birini seçip onu zihinlere kazırlar. Kupkuru bir çölde çömelmiş çelimsiz bir zenci çocuğun önündeki kırıntıların hemen yanında ölümünü bekleyen bir akbaba fotoğrafı, Afrika’da yaşanan açlığa işaret etmektedir. Basra körfezinde petrol atıklarına bulanmış bir karabatak, çevre kirliliğine dikkat çekmektedir. Buzullardan ayrılmış buz adacığı üzerindeki yalnız bir kutup ayısı, küresel ısınmayı gündeme getirmektedir.
Peki, biz, ümmetin çocuklarına ait, parçalanmış ceset fotoğraflarını paylaşarak hangi kampanya ile neye dikkat çekiyoruz? Ümitleri yeşerterek mücadele azmimizi artıran bir fotoğrafımızın olmaması, sizi de hüzünlendirmiyor mu? Uluorta paylaştığımız, boğulmuş Aylan bebeğin cesedinin fotoğrafı, izzetimizin mi yoksa zilletimizin mi göstergesidir?
Umre yapanlar, Safa ve Merve tepeleri arasında say ederken yeşil ışıklarla belirlenmiş yere geldiklerinde koşmaya başlarlar. Bu, çocuğuna su bulmak için bir o tepeye, bir bu tepeye koşturan Hacer’in aziz hatırasını unutturmamak içindir. Kocası tarafından çölde terk edilmiş bir annenin çırpınışlarının ibadetimizin bir parçası kılınması sizce de düşündürücü değil mi?
Bu fotoğraftaki vakarlı kıyamın simgesi annelerin adları, Hacer ve Sâre olmalı... Kucaklarındaki bebeklerin birini adı İsmail diğerinin adı İshak olmalı...
Olmalı ki annelerin kıyamı Musa’yı, Meryem oğlu İsa’yı, Muhammed’i müjdelesin
Şevket Hüner / 3 Zilhicce 1445
Bir Musa, bir Asa bir de Harun
Kuran’da en çok ismi geçen ve peygamberimize örnek gösterilen Musa’nın (as) Firavun’u ürküten, büyücülerinin hidayetine sebep olan ve denizi ikiye yaran asasının hikâyesi söyle başlar;
(Allah) “Nedir o sağ elindeki ey Musa?" dedi. Musa “O, benim
asamdır, ben ona dayanırım, onunla koyunlarıma ağaçtan yaprak silkerim. Onu başka
hususlarda da kullanırım.” dedi. (Allah) “Onu (elinden) bırakya Musa,”.dedi. Musa,
asasını yere bıraktı. Bir de ne görsün; o hızla kıvrılıp giden bir yılan oluvermişti.(Allah)
“Tut onu! Korkma, biz onu eski hâline çevireceğiz!” buyurdu. (Tâhâ/17-21)
Bir yumrukta adam deviren Musa (as), hiçbir zaman asasının, sahte bir ilaha karşı
silaha dönüşeceğini düşünmemişti.Hele hele şerrinden emin olmak için memleket değiştirdiği
çocuk katili Firavun’a, elindeki asa ile meydan okuyacağını aklının ucundan bile geçmemişti.
Üstelik asasını zulme karşı koyma aracı olarak görmediği için kendisini güçsüz hissediyordu.
Onu ürküten bir araca dönüşen asası ile yola çıktığında eksiklileri geldi aklına... Çocuk
katilinin, muhaliflerine yaptığı işkenceleri hatırlayınca göğsü daraldı. Kendine emanet edilen
mesajın ciddiyetine halel getirmemek için hangi kelimeleri seçeceği ve nasıl bir duruş
sergileyeceğini düşününce kanter içinde kaldı. Mamafih konuşurken teklemesinin alay konusu
edebileceği aklına gelince, iyice endişeleri arttı. Ama bahanelerin arkasına saklanmayı
kendine yakıştıramadı. Eksiklerine ve endişelerine rağmen onu görevlendiren Allah’a sığındı
“Musa “Rabbim!” dedi, “Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimden
düğümü çöz. Ki sözümü iyi anlasınlar. Yakınlarımdan birini bana yardımcı ver. Kardeşim
Harun’u. Onunla gücümü pekiştir. Onu da görevime ortak et. Ta ki seni bol bol tesbih
edelim..”. (Tâhâ/25-33)
Eline ürküten asasını, yanına da kardeşini alarak yola çıktı. Allah’ı tüm kemal
sıfatlarla tesbih etmenin yolu çocuk katili, sahte ilah Firavun’u tövbeye davet etmekti.
Firavun’u, Rab olmadığını kabul ve ilan etmeye ikna etmeliydi. Ki bu da işini daha da
zorlaştırıyordu.
Mekke’de inen bu ayetlerin, Resulullah’a (sav) nasıl bir gönül aydınlığı verdiğini ve
nasıl bir strateji üretmesine sebep olduğunu bilmiyorum. Ama bildiğim, tüm imkânsızlıklara,
elindeki kıt kaynaklara rağmen, O’nun yanındaki bir avuç sahabe ile topluma zulmedenlerin
bile hidayete ermesi için kanter içinde mücadelesine devam ediyor olmasıdır.
Örgütlü kötülüklerin kaynağı olan şeytan ve avenesine karşı Allah, hiç beklemedikleri
hatta küçümsedikleri yerlerden ümitler devşirir. Aslında bütün peygamberlerin ve onların
izinden gidenlerin, şeytanileşmeyle mücadelesinin hikâyeside bu minvalde gerçekleşir...
İşte 1938 yılında Filistin'in Britanya Mandası olarak yönetildiği dönemde Askalan
yakınlarındaki El-Cura'da köyünde bir çocuk dünyaya geldi. Adını Ahmet Yasin koyan
babası, onu 3 yaşında yetim bıraktı. İsrail terör devletinin kurulmasının ardından yaşanan
1948 Arap-İsrail Savaşı'nın ardından o da binlerce Filistinli gibi mülteci konumuna düştü ve
Gazze Şeridi'ndeki Curat Şams bölgesine sığınmak zorunda kaldı.1952 de bir yüzme faaliyeti
sırasında kafasının üzerine düştü ve boyun kemiği kırıldı. Boynundan aşağısı felç oldu. Buna
rağmen Lise eğitiminin ardından Kahire'deki El-Ezher Üniversitesini bitirip Gazze'de
öğretmenlik yapmaya ve camilerde vaazlar vermeye başladı. Felçli olmasına aldırmadan
sürdürdüğü gayretli tutumu onu Gazze İslâm Enstitüsü’nün başına gelmesine neden oldu.
Evlendi ve 11 çocuğu oldu.
Doktor Abdülaziz El Rantisi ile birlikte Filistin'in bağımsızlığı için mücadele veren
Hamas'ın kurdu.Musa’nın asasından aldığı ilhamla taşlarla ve sapanlarla İntifada hareketini
başlattı. Hamas örgütü ile birlikte yaptığı faaliyetler nedeniyle 1989'da tutuklandı ve
işkenceye uğradı. Ramallah Cezaevinde 8 yıl yattı. 1997'de Ürdün'de yakalanan iki Mossad
ajanıyla takas edilerek serbest bırakıldı. 22 Mart 2004 sabahı, namazdan dönerken bir İsrail
helikopteri Şeyh Ahmed Yasin ve iki korumasının üzerine füze attı. Yoldan geçen 9 siville
birlikte şehit edildi. Kendisini şehit eden İsrailli teröristler de Musa (as) yolundan gittiklerini
iddia ediyorlardı ama aslında onlar çocuk katili Firavunun bugünkü temsilcileriydiler...
Zulmün apaçık işlendiği, bebeklerin planlanarak katledildiği, tüm canilerin yaptığı
örgütlü kötülüklerle göz göze gelindiği bu günlerde, insan haysiyeti ve yeni nesillerin
müdafaası adına elimizde ne varsa onunla mücadele mi edeceğiz yoksa bahanelerin arkasına
sığınıp sanal âlem üzerinden laf yarıştırarak tatmin mi olacağız?
Ya da
Bir Musa, bir asa bir de Harun olmayı göze alsak da bitse şu kahreden atalet...
Gökyüzünde İsa ile
Tur Dağı’nda Musa ile
Elindeki asa ile
Çağırayım Mevlam seni
Yunus Emre
Şevket Hüner /20 Cemaziyülevvel 1445
Click here to claim your Sponsored Listing.
Videos (show all)
Category
Website
Address
Hacıbayram Mahallesi Güvercin Sk. No: 35
Ankara
06540
Ankara
Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği / Pink Life LGBTI+ Solidarity Association
Öztürk Sokak
Ankara, 06291
Herkes Bağlum'a ait elinde bulunan fotoğrafları yayınlayabilir.
GMK Bulvarı Özveren Sokağı Nu: 2/2 Demirtepe Metro Durağı (A101 Mağazası Üzeri) Kızılay/ANKARA
Ankara, 06570
Millî Düşünce Merkezi Resmî Facebook Sayfasıdır. http://www.millidusunce.com
Güvenevler Mahallesi, Güz Sokak, No: 3/C Çankaya
Ankara, 06690
Ayrancı Semt Evi, Türkiye Komünist Partisi'nin mahallelerde kurduğu aydınlanma ve dayanışma merkezlerindendir.
Ankara
Faaliyetlerini bağımsız olarak yürüten sendikaların, meslek derneklerinin içinde yer alabilecekleri sürdürülebilir bir üst yapıyı kurmayı hedeflemiş ve bunu gerçekleştirmeyi amaç e...
Ankara, 06630
Ümmetin Yetim Ailelerine ve Yoksullarına ''BİR LOKMA'' Ulaştırmayı Amaçlayan Gönüllü M?
Pk. 335 Yenişehir/Ankara
Ankara, 06420
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği' nin Resmi Hesabıdır. "Herkes Yasa Önünde Eşittir ve Ayrım Gözetilmeksizin Yasanın Korunmasından Eşit Olarak Yararlanma Hakkına Sahiptir..."
Cevizlidere Mahallesi Mevlana Bulvarı, Ankara TEKMER Yıldırım Kule, No: 221/123
Ankara, 06520
Girişimci ve Yatırımcıların Buluşma Noktası
Mithatpaşa Caddesi No:21/10 Kızılay
Ankara
Ulaştırma Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası