Psikiyatrist Dr.Tuba Coşkun

Bilinçten kopan ve ifade bulmaya çalışan düşünceler vardır..Bilindışı istekler her zaman tetiktedir, her an kendilerini ifade etme yollarını bulmaya hazırdır. -Freud

“Arzunun hazzında da, kaygının acısında da aşk bütüne olan taleptir. Doğması da, devam etmesi de bütünün fethedilmeyen bir kısmı olmasına bağlıdır... Sadece tamamen sahip olmadığımızı severiz.” Marcel Proust

“Sorunlarımla yüzleşmek benim için biraz zor doktor”

Doğayı ve tarihi koru, içindeki kötülüğün farkına var, davranışlarını anlamlandırmaya çalış, dış gerçekliğe değil içsel süreçlerine odaklan, mutluluk değil huzur ara.. geçmiş ve gelecek değil olduğun an ile ilgilen, yaşamak dediğin aldığın keyif kadar..

Tuba Coşkun

“İnsan derin bir anlam duygusu bulamayınca zevkle oyalanır.”
Viktor E. Frankl

“Biz, hastanın unutulmuş yıllarını yansıtan bir resmin peşindeyiz; öyle bir resim ki hem güvenilir olacak hem de hiçbir önemli öğeyi dışarıda bırakmaya­ cak... [Psikanalistin] giriştiği kurgulama işi, arkeologun yıkılmış ve toprak altında kalmış bir iskan ala­nını ya da bir yapıyı ortaya çıkarmak için yaptığı kazı çalışmalarını andırır. Arkeoloğun binanın duvarlarını ayakta kalabilmiş temellerden yeniden kurması, sütunların sayısını ve yerini zemindeki çöküntülerden çıkar­ması ve duvar süslemeleriyle resimlerini enkaz yığınıyla birlikte toprağa karışmış kalıntılardan kurgulaması gibi, analist de kendi sonuçlarını analiz edilenin
davranışlarından, bellek kırıntılarından ve çağrışımlarından çıkarır.“

Freud,1938

İnsan doyuma, bütünlüğe ulaşmaya çalışıyor gibi görünse de, ulaşmamak için elinden geleni yapacaktır, çünkü kaygı doyuma ulaşamamaktaki özlemden değil, ulaşmaktaki korkudan kaynaklanır.

“Kaygıyı yaratan, ana rahmine duyulan özlem değil, ona olan yakınlıktır.“ Lacan

Eriyen kar suyundan beslenen bir çiçeğe de tutanabilir insan, sevgilinin bir sözüne de, baharda tomurcuklanan dallara da, karıncanın yükü sırtlanışındaki azmine de..
İsterse patlayan mısırdan şekiller de uydurur, gökyüzündeki bulutlardan mesaj da alır, bir kedinin mırıltısında uykuya dalmak için ninni de duyar kulağı..
Tepeden tırnağa ıslandığı yağmurdan sığınacağı bir tente arar, en çok zorlandığı askerlik anılarını gülerek anlatır, yaklaştığı gerçeklikte doğum öyküsünü bebeğinin gülücüğüyle unutmaya çalışır.
En sonunda ‘insanız herşey insan için der’ bitirir hikayelerini.. içi yanar ama ‘nasip değilmiş’ der, en olmadığında ‘kader buymuş’ belki..bir neden bulur insan.. başka türlü başetmesi de beklenemezdi (!)..
Gün geçer unutur, gün geçer yok sayar, gün geçer anar, biraz da ağlar.. sonra dört yapraklı bir yoncadan, eline gelen uğur böceğinden uğur arar.. insan ruhu kendi yaralarını yapar, kendi sarar..

Tuba Coşkun

Toprağın üzerinde narin ayaklarıyla ilerler, ağzına attığı lokma henüz kursağından geçmemişken bakışlarıyla sağı solu kolaçan eder. Ufak bir çalı sesinde kalbi hızlıca atmaya başlar. Ürkek tavrı, küçük yapısı, kahvenin aynı gibi görünen farklı tonlarıyla tüyleri, incelen gagası zarifliğinin bazı kısımlarıdır.
Hem bu kadar ürkek, hem kararlı şekilde girişken, hem de bu kadar sevimli olmayı aynı anda mümkün kılar serçeler.
Dünyadaki her şeyin kendinden büyük olduğuna aldırmaksızın yuvadaki yumurtalarının derdindedir, küçük göğüs kafesinin altında hızlıca atan kalbi.
Yavrusuna bir lokma yem götürebilmişse, açtığı kanadının altına alıp yavrularını uyuyabilir. Bir kediye karşı cesareti, kışın ağacın dallarından başka bir annenin şefkatle attığı ekmeği gözlemesi, yuvadan uçabilsin diye ayrılmayı göze almasıyla anneliği de saklar ufak bedeninde.
Annelik bu sebeple doğum yapmak değildir, dünyadaki cesareti, şefkati, merhameti, sevgiyi, koşulsuzluğu barındırabilmektir göğsünde.
Bir anne, bedeninde can bulduğunda değil, yüreğinde can bulduğunda anne olur.
Yüreğinde anneliği taşıyan herkesin anneler günü kutlu olsun..

Tuba Coşkun

“Ruhsal dinginlik ancak iç çatışmalar indirgenmişse, dolayısıyla kendine ve başkalarına duyulan güven yerleşmişse gerçekleşebilir. Böylesi bir ruhsal dinginlik yoksa, birey güçlü zulmedilmişlik duygularına kapılıp, dıştan gelecek her harekete karşı koyma tehlikesi yaşar.”
Melanie Klein , Ruhsal Sağlık Üzerine

Herkese sevdikleriyle birlikte nice mutlu sağlıklı bayramlar dilerim 💜

En güzel pozlar habersiz, en içten sözler filtresiz, en iyi zamanlar saatsiz, en heyecanlı karşılaşmalar beklentisiz mi olur?
İnsan habere, filtreye, saate, beklentiye neden ihtiyaç duyar? Gerçekten ne kadar uzaklaşırsa o kadar mutlu, gerçeğe ne kadar yakınlaşırsa o kadar kaygılı oluyor.. Gerçeğinden uzaklaşıp yalanını seviyor, sonra da o yalanda kaybolup gidiyor..
Hakikatini arama yolculuğunda kaldırdıkça filtrelerini, kalıyor adeta savunmasız bir bebek gibi.. O bebeği her şeyiyle kabullenecek ve bütünleştirebilecek biri (anne) varsa bu sefer karşısında, değişiyor kendiliği..
Kendiliğinizi etkileyen güzel insanlarla ve güzel coğrafyalarla karşılaşmanız dileğiyle..

Tuba Coşkun

Amatör Psikiyatrist Lucy öneride bulunuyor;
“Sızlanmayı bırak ve hepimiz gibi duygularını ye”

“Acıya karşı en korunmasız olduğumuz zaman, sevdiğimiz zamandır; en çaresiz olduğumuz zaman ise, sevdiğimiz nesneyi ya da onun sevgisini yitirdiğimiz zamandır.”
S.Freud Uygarlığın Huzursuzluğu

Tamir etmediğimizi tekrar ederiz.”
Christine Langley Obaugh 💜

Bakışlarının değdiği yerde arka plânda Fransızca şarkılar çalan bir kadın, ellerini uzattığında pamuk şekerlerin konduğu bir çocuk, saçlarının güneş parlamasına çiçek polenlerinin eşlik ettiği bir genç kız, denizin mavi tonlarında derinlere dalabilmek..
En iyi tatların buluşması, güvenle kendini bıraktığında tutacak bir elin varlığı, soğuk bir suyun içindeki tüm sıkıntıyı alıp götürmesi, birkaç ışıkla bakışın mutluluk yaşatması..

Zihninde yaşadığınla dış gerçeğin uyuşmamasına “büyümek” diyorlar.. kaybetmek, her oyunun mutlu sonla bitmeyeceğini bilmek, hayâli oyun arkadaşının hiç gelmeyeceğini kabul etmek..
Bugün bir yaş daha aldım, kazandıklarımla, kaybettiklerimle, kazanacaklarım ve kaybedeceklerimle.. Olmak istediğim her şeyi olamadım, yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamadım. İstediğim bütün yetenekleri geliştirmem mümkün olmadı..Ama halâ istiyorum.. Yaşamak istemek demekse olası bütün deneyimlerin her bir rengini, tonunu ve her çeşidini yaşamak istiyorum..

Tuba Coşkun

“İnsan hiçbir şeyden vazgeçmez, yalnızca ikâmeler yaratarak bir şeyin yerine başka bir şey daha koyar.’’

Ricoeur,1965 Boyalı Kuş’un Kanat Sesleri

Bir bebeğin anne memesini tutmaya çalıştığındaki heyecanı gibidir aşk..Kaldırım taşları arasından çıkan çimenin azmini, güneşi takip eden ayçiçeğinin ilgisini, sıcak bir ülkeye göç eden bir kuşun bilmediği diyarlar için umudunu içerir.

Yağan karın şehri sessizliğe bürüyüp büyülü göstermesi gibi kapatır gözleri hayali..Soğukta üşüyüp de bir sobanın sıcaklığını düşler gibi, dışarıda top oynayan bir çocuğun eve gitmek istememesi gibi geçirir zamanı..

Gün biter, güneş gider, kuşlar göçer ve eve gitme zamanı gelir tüm çocukların.. Hiçbir oyun sonsuza dek sürmez.. Bebek büyür, meme gider, süt biter, tutku başka şeylere yönelir..

Ama bir kış günü pencereden bakarken yine de özler insan aşkı..sessizlikte ses olur yüreğine değer..rüyalarına girer.. öyle güzel bir duygudur ki onu kaybetme korkusu olsa bile her anı yaşamaya değer..

Herkesin arzu ettiği aşk nesnesini bulabilmesi dileğiyle 🖤
(14 Şubat için, yazılarımdan )

Hayatın zorluklarına karşı herkesin farklı bir savunma mekanizması var. ♥️

“İnsanın kendisine karşı tamamen dürüst olması, daima iyi bir egzersizdir.’’ S.Freud,1987

Mutlu, huzurlu, arzu ettiğiniz gibi bir sene geçirmeniz dileğiyle..

Tuba Coşkun

#2023 #2024

Kişi karşıdakini kendi gibi bilir,
İnsan insanın aynasıdır gibi genellemelerin altta yatan sebebi bu olsa gerek 😊

Yaşam, ancak ne yaptığınız üzerine düşünüyorsanız yaşamaya değer. Sorgulanmamış bir varoluş insanlar için doyurucu değildir. Sokrates

Terapi odasına sızan ebeveynler vardır 😜😅
Görsel kaynak:

Çanakkale savaşı esnasında 28 Haziran 1915 tarihinde Gelibolu yarım adasının orta yerindeki tepeler eteğinde Türklerin ZIĞINDERE adını verdikleri yerde açık hava hastanesi vardı. Ağaçların altında da kurulmuş beyaz çadırlar, içinde yaşayan on binlerce asker. Kimisi yaralı, kimisi hasta. Sağlık görevlileri sürekli koşturuyor.
   -İngiliz savaş gemilerinin açtığı ateş sonucu İçlerinde esir alınmış düşman askerleri de olan 20 bin civarında hasta asker hayatını kaybetti.

Düşman saldırıları 5 Temmuz 1915 tarihinde bittiğinde  geride bıraktıkları manzara tarih belgelerine “ insan cesetleri tarlası” olarak yazıldı.  Sağlık hizmetleri alan savunmasız 18.000 asker hiçbir savaş kuralına uymayan saldırganların attığı bombalar, mermilerle son nefesini vermişti. Zığındere’nin suları kurumuştu, ama derenin her karış toprağında insan kanı su olup akmıştı. Çam ağaçları, ardıç ağaçları şahitti yaşananlara. Zığındere’ye uzanan toprak yolun kıyısında bulunan selvi ağacı da yaşanan vahşete dayanamadı, üzüntüsünden gövdesindeki damarlar kıvrılmaya başladı. SARGI BEZİ şeklini aldı. Yaşanan olaylar hiç unutulmasın insanlar bana bakarak sargı yeri ve Zığındere’de yaşananları hep hatırlasın diye.

Fakat yıl 2023, tüm Dünya masum çocukların, kadınların, savunmasız hastaların, yardım etmek isteyen doktorların ölümüne şahitlik etmekte..

Yüreğimiz sargı bezi gibi burkulsa da, tanıklığı dile getirmekten öteye varmıyor elimiz..
Savaşın her türlüsüne, savaş suçu işleyenlere yazıklar olsun.

(cezmiyurtseverin yazısından alıntı yapılmıştır)

Savaş bir halk sağlığı ve ruh sağlığı sorunudur.

Savaşsız, sömürüsüz, eşitlikçi, tüm hakları ile insanların güven içinde yaşadıkları, terörün ve şiddetin olmadığı sağlıklı bir gelecek dileği ile..

*M.Coetzee, Barbarları Beklerken, Çev. Dost Körpe, Can Yayınları, ocak 2015, s. 90.

Her iki tarafta uzanan sütunlar.. Güneşin ısıttığı kaldırım taşları üzerinde bir eliyle eteklerini toplayarak, bir eliyle çocuğunun elini tutarak yürüyen bir kadın.. At arabaları şehrin ortasından akan nehir boyunca yan yolda ilerlemekte..Yapılacak tiyatro gösterisi için hazırlanan gençlerin elleri yüreklerinde..Hamamda akan suya sırlar da dökülmekte..

Zaman geçer, tiyatro gösterisi biter.. Sahne ve dekor kaldırılır.. Oyuncular değişir.. Akan sular akmaz, duyulan sesler duyulmaz olduğunda anlar insan hiçbir şeyin kalıcı olmadığını..

Bir ruhsal gezintide rastlar insan kendi kalıntılarına.. Bazı sütunlar eksik olsa da tanır tarihini.. Bir söz eklenir bütünler sahneyi..Tekrar tekrar kurulan sahneler insana kendini gösterir.. Tribünlerde seyirciler olsa da bu kişinin oynadığı oyun kendinedir..Tarih denilen kişinin kendisidir..

Tuba Coşkun

Bazen kendini bir matruşka gibi hissedersin ☺️
Kaynak : By Dan Piraro, Bizarro

Olmak istediğim her şeyi olmam, yaşamak istediğim bütün hayatları yaşamam mümkün değil. İstediğim bütün yetenekleri geliştirmem mümkün değil. İstememin nedeni ne peki? Hayatımda, olası bütün zihinsel ve fiziksel deneyimlerin her bir rengini, tonunu ve her çesidini yaşamak istiyorum. Sylvia Plath
Her kelimesine, anlatmak istediğine gönülden inandığım bir söz, yerimize dile getirdiğin için teşekkürler Sylvia Plath :)