Simitçi Mıstık Gallery

Mısır'dan 1866'da Antalya'ya göçen,Kaleiçi'nde üç simit fırını açan Mustafa Dağtekin,Antalya'lıyı koşma ve simit ile tanıştırdı.Adı galeride yaşamaktadır.

01/06/2024

17/08/2023

Trajik bir şekilde hayatına son veren Leh yazar ’nin mızdı . 2019 yılında vizyona giren siyah beyaz sinema versiyonu da merak edenler için önemli bir film . 2.Dünya Savaşı sonlarında muhtemelen Polonya köylerinde ailesinden ayrı kalmış Yahudi bir çocuğun,hayatta kalabilmek için sonu gelmez yolculuğuna tanık oluyoruz. Çocuk savaşın dört yılı boyunca sarı saçlı açık tenli mavi gözlü ,köylüler arasında, esmer karakaşlı karagözlü olarak Çingene ve Yahudi denerek ayrıksı yabancı şeklinde kodlanıp ,bu insanların batıl inançlarından ve cehaletinden ,şiddet ve işkencelerine maruz kalır. Bu cehennemde ölüm kalım mücadelesi içinde roman boyunca adı belirtilmeyen çocuk bir kuş yakalayan kuşçuyla mutlu ve eziyet görmeden yaşıyorken ,kitaba adını veren boyanan kuşun hikayesini yazarın ağzından okuyalım ; Uzun uzun ve günlerce düşündükten sonra en güzel kuşlardan birini seçerdi. Kuşu bileğine bağladıktan sonra ,bir sürü garip bir şeyi birbirine karıştırıp kokulu bir boya elde eder, değişik renklerde kutu kutu hazırlardı bu boyadan . Sonra kuşun başını ,kanatlarını ,boynunu ebemkuşağı renkleriyle bezer ,tüylerine bir demet yabani çiçeğin göz kamaştırıcı parlaklığını verirdi. Sonra ormanın içlerine yürürdük birlikte. Epey ilerledikten sonra Lekh durur ,kuşun bileğinden çözüp bana verir ve ayaklarından tutarak sallamamı isterdi .Boyalı kuş söylenir durur ,bağrışına gelen bir sürü kuş ,tepemizde dönmeye başlardı. Onlara ulaşmak isteyen tutsak debelenir ,bütün gücüyle öter ,boyalı boynunun içinde kalbi delice atardı .
Tepemizde yeteri kadar kuş toplandığına inanırsa, Lekh bir işaretle tutsağı koyvermemi isterdi .Bulutların üstündeki küçük ebemkuşağı mutlu ve özgür ,yükselip kardeşlerinin gürültücü sürüsüne katılırdı . Diğerleri bir süre şaşkın bakarken ,benzerini göremedikleri kuş , boşu boşuna kendilerinden biri olduğuna onları inandırmaya çalışırdı .Parlak renklerin iyice şaşırttığı kuşlar onu kuşkuyla inceler ,sonra birbiri ardından saldırıp boyalı tüylerini kagalayıp yolmaya koyulurlardı . Tüysüz ve kan içinde kalan zavallı kuş havada duramaz ,düşerdi . Aynı sahne sık sık tekrarlanır ,kurbanlarımızı hep ölü bulurduk…

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 13/07/2023

1951'de ilk defa basılan , 1953 ‘te ilk defa yayınlanan bilimkurgu romanı , Baskıcı bir gelecek toplumunun anlatıldığı bu kitap aynı zamanda distopya olarak da sınıflandırılmış. Eser, kitapların itfayeciler tarafından yakıldığı, insanların sadece televizyonda beyin yıkayıcı şovlar izlediği ve kitap bulundurup düşünen insanların yok edildiği bir gelecekte geçmektedir. Kitap adını, kağıdın 451 Fahrenheit'ta tutuşması gerçeğinden almaktadır.
Kitap müstehcen ve küfürlü bazı ifadelerden dolayı çeşitli ABD'deki çeşitli okullarda ve kütüphanelerde yasaklanmış.
1966 yılında filmi çekilmiş. Dünyanın İnsanları'' adı ile vizyona girmiş .Birleşik Krallık-Fransa ortak yapımı olarak çekilmiş. 2018 yılında vizyona giren ikinci film ise Amerikan yapımı. 1953 yılının tüketim toplumunda kadının ancak kocasının gölgesinde, güzel çocukları ile ilgilenen, ev işlerini modern makineleri ile yapan ,ev işi dışında ancak sekreterlik yapabildikleri 1950 ‘li yılların başı . O yıllarda ,TV yayını ile kitap okumayı bırakan yeni Amerikan toplumunun kültürel yoksulluğu ve ülkeyi yönetenlerin toplumu şekillendirme biçiminin, sonucunda , kötü bir senaryosunu okuyoruz bu distopyada .Okuduklarımızın bize bu günkü güzel ülkemizden bazı manzaraları hatırlatıyor olması da ilginç.
Kitaptan; “Bir kadın kitaplar uğruna yanabiliyorsa, kitapların içinde bir şeyler olmalı.”“Kitaplar bir tür depo gibidir ve biz onlarda unutacağımızdan korktuğumuz şeyleri saklarız. İçlerinde büyülü bir şey yoktur.” “Yaktığın kitapları okuduğun oluyor mu?”
Montag güldü. “Bu kanuna aykırı!”
“Ah. Elbette.”
“İyi bir iş. Pazartesileri Millay, çarşambaları Whitman, cumaları da Faulkner kitaplarını yakıp kül ederiz; sonra da külleri yakarız. Resmi sloganımız bu.”
Biraz daha yürümelerinden sonra kız, “Çok eskiden itfaiyecilerin yangınları başlatmak yerine söndürdüğü doğru mu?” diye sordu.
“Hayır. Evler hep yangına dayanıklıydı, inan bana.” 
“Tuhaf. Bir keresinde duyduğuma göre, çok eskiden evler kazayla yanarmış ve itfaiyecilere alevleri söndürmek için ihtiyaç duyarlarmış.”

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 15/06/2023

bizlere ve estetik ile ilgili bir çok açıklamalarda bulunuyor bu kitapta : “Bütün sanatlar aslında kullanışsızdır” ve “Bütün sanatlar aslında yüzeyseldir” derken bu eser içerisinde en önemli karakterlerden birinin bir ressam olduğunu unutmayalım. Sanatçının elinden çıkmış ustalık eseri saydığı -yaratıcısının eseri olan - kitabında baş karakterin ideal olan dünyasının bir yansıması olan kopyasıdır bu yağlı boya resim. Wilde kitabı için, , diyor ve ekliyor: “Basil Hallward ben olduğumu sandığım kişidir, Lord Henry, dünyanın ben sandığı kişidir, Dorian Gray ise benim olmak istediğim kişidir.” Dorian Gray’in Portresi, Oscar Wilde’ın yayımladığı tek roman olma özelliği taşıyor. Romanın beyaz perdede pek çok uyarlamaları var. 1910 yılına ait kısa metrajlı bir Danimarka yapımı, en ünlüsü ise MGM’nin 1954 tarihli versiyonu. Bu filmin başrollerinde Hurd Hatfield, George Sanders ve en iyi yardımcı kadın oyuncu kategorisinde Oscar’a aday gösterilen Angela Lansbury oynamış. Halen daha bu kitabın bizleri düşündürüp üzerinde konuşmamızı sağlamadı mükemmel.

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 18/05/2023

Gömülü Dev Kazuo Ishiguro’nun İngiltere'de 2015 yılında yayımlanan yedinci romanının kaynağının 1950’lerde çekilen Western filmleri ile Masaki Kobayashi sineması olduğunu belirten yazarın fantastik kitabıyla 2023 ‘de karşılaştık . Okuma listemize öneren sevgili ı da andık bu akşamki toplantımızda .1500 yıl önce İngiltere’de kayıp oğullarını aramak üzere zorlu bir yolculuğa çıkan yaşlı çift Axl ve Beatrice ‘in kültürlerinin kendi geçmişleriyle yüzleşmek yerine unutmayı seçmelerinin sonuçlarının hikayesi biraz da … Eser, Türkçeye Roza Hakmen tarafından çevrilerek ,orijinal dili İngilizce'de yayımlanışından bir ay sonra Türkçede yayımlanmış . 2017 yılında İsveç Akademisi, ödül gerekçesinde “büyük bir duygusal güce sahip romanlarında, dünyayla bir bağlantımız olduğu yanılsamasının altında yatan dipsiz uçurumu açığa çıkaran” bir yazar olarak tanımladı. kitabtaki kurguda baş at olarak hep var.
savaş konuları etrafında döner. eder. Hafıza konusundan büyülendiği konusunda hiç şüphe yoktur. 10 yıllık bir aradan sonra yazdığı Gömülü Dev’de de hafıza konusu ön plandadır. Gömülü Dev, yaşlı bir çift olan Axl ve Beatrice’in yıllardır görmedikleri ve çok az hatırladıkları oğullarının köyüne yolculuklarının hikayesidir. Bulundukları topluluktaki herkesi etkileyen gizemli, bulaşıcı bir unutuşa neden olan sis yüzünden oğullarını bile zor hatırlamaktadırlar. Unutmanın normal, hatırlamanın ise çok zorlu olduğu bir yerde yaşamaktadırlar. Sonunda, tekrar hatırlamaya başlarlar ve hayatları farklı bir yola girer.‘Günden Kalanlar’, 1993 senesinde James Ivory tarafından sinemaya uyarlanmış.2005 senesinde yayımlamış olduğu ‘Beni Asla Bırakma’ isimli romanı, aynı sene Time tarafından "İngilizce Yazılmış En İyi 100 Roman" arasında gösterilmiş . 2010 senesinde yönetmen Mark Romanek tarafından beyaz perdeye aktarılmış. Guillermo del Toro kitabını aynı biçimde bir filme uyarlamaya hazırlandığını açıkladı.

05/05/2023

1983 yılından beri mezunlar günü kutlaması ve töreni gerçekleşen cumhuriyetimizden daha eski geçmişi olan tarihi lisemizin mezunu olmaktan gurur duyuyoruz. Mezuniyet Töreni ve Mezunlar Buluşmamıza katılan tüm mezunlarımıza teşekkür ediyoruz. Desteklerini esirgemeyen ve öğretmenlerimize ve okulumuzda görev yapan tüm arkadaşlara teşekkür ederiz.

01/04/2023

Antalya Lisesi 1978-1979 Mezunumuz ve Antalya Lisesi geçmiş dönemde Edebiyat Öğretmeni Sevgili Hümeyra Gürkan bu sabah erken saatlerde hakkın rahmetine kavuşmuştur. Kendisini sevgiyle anıyoruz. kitap klübü üyemiz Türk kadınının aydın yüzünü temsil eden çok yönlü çağdaş Atatürkçü edebiyat öğretmenimize Allahtan Rahmet diliyoruz . Başımız sağ olsun. 2 Nisan Pazar günü Muratpaşa Camiinde kılınacak öğle namazı sonrasında Andızlı Mezarlığına defnedilecektir . Işığı bol olsun.

01/04/2023

Kitap klübü üyemiz Sevgili Humeyra Gurkan ı sevgiyle anıyoruz. Allah rahmet etsin

Antalya Lisesi 1978-1979 Mezunumuz ve Okulumuzun geçmiş dönemde Edebiyat Öğretmeni Sevgili Hümeyra Gürkan bu sabah erken saatlerde hakkın rahmetine kavuşmuştur. Kendisini sevgiyle anıyoruz. Türk kadınının aydın yüzünü temsil eden çok yönlü çağdaş Atatürkçü edebiyat öğretmenimize Allahtan Rahmet diliyoruz . Başımız sağ olsun. 2 Nisan Pazar günü Antalya Muratpaşa Camii öğle namazı sonrası Andızlı Mezarlığına defnedilecektir . Işığı bol olsun.

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 20/02/2023

Fransa’da edebiyat ödüllü ’nin ilk 1960 da yayımlanmış izler taşıyan romanı . Oğlunun olağanüstü bir adam olacağını ulu orta her yerde söylemesinin ,yazarı boğduğunu anlasak da ,kitapda oğlu için her şeyi yapabilecek bir annenin aşkını sayfalarca yeniden canlandırıyor olduğunu görüyoruz. 1936 ile 1937 yılları arasında para ödemeden 1000 ila 1500 arası kuruvasan yediğini ve bunu devletin verdiği yüksek öğrenim bursu gibi düşünmekle vicdanını rahatlattığını anlatan yazar ,kitabında annesinin kendisini yetiştirmek için harcadığı para ve cabayı destanlaştırmış adeta. Özellikle annesiyle olan eşsiz ilişkisini bu romanda anlatmak isteyen yazar bunu gerçekten başarmış . Hem annesine verdiği sözü tutarak hem de hayata karşı kazanmış olduğu başarıları ile
İlk bölüm Romain'in farklı yaşlarda çocukluğundaki anekdotları , İkinci bölümde , Romain'in Fransa'daki ergenliğini ,hukuk öğrenimini ,kısa hikayelerini ,savaşa pilot olarak katılmasını okuyoruz. Üçüncü bölümde kendisine düzenli olarak mektup yazan Mina'nın her zaman desteğiyle savaşta geçirdiği yılları anlatıyor . Büyük bir yazar, kaptan ve diplomat olarak ona verdiği sözü tutmayı başarmış yazarın annesine olan tutkusu bu kitap ille dile gelmiş . Merak edenler okumalı . Ülkesinden çok uzakta ,doğduğu topraklardan kopmuş, olarak yaşadığı yeni uygarlığa kendini kabul ettirmiş tüm başarılı insanlar için örnek bir insan hikayesi. 6 Şubat ‘tan beri acılı günlere tanık olduğumuz bu zorlu gün ve gecelerde sevdiklerinden ayrı düşmüş , ölümü zamansız tatmış ,deprem ile onarılmaz yaraları olan insanlarımızla birlikte bir daha bu tür bir afet ile bu facialara tanık olmamak en büyük dileğimiz . Yine okuyarak ,sanatın iyileştirici özelliğini kullanarak,acılarımızdan ,üzüntülerimizden,yaşanan bu kederlerden kurtulmaya çalışmaktan başka çaremiz yok.

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 01/12/2022

'ın on iki öyküsünü bir araya getiren sıradan basit yaşamlarında yaşama tutunmaya çalışan ama her defasında batağa saplanan karakterlerle okuru ordan oraya çarpıyor adeta .Bu insanlar kendi geçmişinde olduğu gibi lise eğitimini tamamlayamadan hamile sevgilisiyle erken yaşta evlenip baba olan her türlü basit işte çalışıp evini geçindirmeye çalışan işten yorgun eve gelince televizyonu izlerken soğuk içilen biranın verdiği basit sıradan mutluluklar yetmeyince ,günün her saatinde ya da sabah uyanır uyanmaz başlıyor içki içmek karakterindeki öykülerinde. Çok içtiği için karısıyla arası bozulan J.P., kayın biraderlerince bir kliniğe yatırıldığında, özlediği karısını ve eski anılarını özlemle geçmişi hatırlayarak, anlatmaya başlıyor ;Nereden Aradığım ‘da .Sıkıntılı çaresiz çırpınışlarla sürdürülen sıradan, basit hayatların bazen daha da acımasızca acı çektiği yaşam öyküleri bunlar .
 "Küçük, İyi Bir Şey" benim en beğendiğim öykülerinden biri oldu , nedense . Belki de doğum günü pastasını yapan fırıncının acılı yıkılmış durumdaki anne babaya kendi hüzünlü yalnızlık ve umutsuzluk hikayesini anlatırken, bir yandan da taze kahve ve fırından yeni çıkmış sıcak, tarçınlı rulo pasta ikram etmiş olması trajedinin umutla iyileşebileceğini bir yandan bana hissettirdiğindendir . Pastacının dediği gibi "Yemek yemek böyle bir zamanda küçük, iyi bir şeydir."  
kaldırıp baktı. gerçekleştiği için başardıklarına inanan kadın ve erkek hikayeleri.
Amerikan aileleri öyle büyülü reklamlardaki gibi değil bu hikayelerde sıradan ve sorunlu insanları anlatıyor bize yazar . Kitabın son hikayesi olan Katedral ‘de kendi yaşamından izler de var sanki .Kısa hikayeler ustası, edebiyatta minimalizmin kurucusu, kirli gerçekçilik akımının babası” gibi ünvanları olan Amerikalı şair ve öykücü .

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 10/10/2022

7. Kaleiçi Festivaline Simitçi Mıstık Gallery olarak Antalya Resimleri sergisi, Büyük-küçük felsefe söyleşi ve atölye çalışmaları , canlı suluboya performans atölye çalışmaları gerçekleşecek, bekliyoruz.

Photos from Aliv - Antalya Lisesi ve Mezunları Vakfı's post 03/07/2022

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 22/06/2022

Ane Riel’in .riel 2016 ‘da En İyi İskandinav
Gerilim Romanı dalında The Glass Key ödülünü kazanan kitabı Danimarka ‘da adıyla 2015 de yayınlanmış .Kitap ülkemizde 2021 Haziran ayında aracılığıyla tarafından basılmış . Sevgili dostumuz .tekelioglu ‘nun Danca aslından çevirdiği kitap biraz da bize O’ndan kalan son hediye belki de . Antalya ‘da olduğu zamanlarda üyemiz olarak bizlerle birlikte uzun masamıza oturup ,okuduğumuz kitaplar hakkında konuştuğumuz 13 Ağustos 2020 ‘de geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı . Arkadaşımızı özlemle anıyoruz .
7 Yaşındaki hiç okula gitmeden, akranlarıyla bir araya gelmesi anne babası tarafından engellenen,henüz bebekken beşiğinden düşerek ölen ikiz erkek kardeşi Carl ‘ı kendisine hayali oyun arkadaşı yapan Liv kitabın baş kahramanı . Jutland Yarımadası ‘nda Korsted şehrine hızlı adımlarla yürünürse 45 dakikalık bir mesafe ile arası olan Hovedet adasında sadece 3 kişilik aileleriyle yaşadıklarını ,bizlere bazen kitabın kahramanı Liv kendi ağzından , bazen de masalsı anlatımıyla yazar kalemi eline alarak yapıyor . ilkin çocuk kitapları yazan yazar bir çocuğun gözünden,yaşadığı, insandan ve hijyenden uzak anti sosyal ,doğa ve hayvan dostu sürdürülen bu münzevi ailenin yaşantısını birazda Liv ‘in artık yataktan kalkamayan , son zamanlarda içi eşya ile istiflenmiş evin koridorundan çıkamayacak kadar şişmanlamış Maria’nın kızına yazdığı mektuplarla anlatıyor okura . biriktirme hastası olabileceğini düşündüğümüz Jens Haarder ‘ın eski işe yaramaz hurdaları toplama alışkanlığı ,belki de vakitsiz ölen babası Silas’la olan özel bağının kopmasının oluşturduğu travma sonucuydu. Babası Silas ‘ın ani ölümüyle yaşadığı travmadan kurtulmanın yoluydu eskileri biriktirmek .Babası Jens tarafından erkek gibi savaşçı ve avcı olarak yetiştirilen bu kız çocuğu Liv ve ailesinin hikayesi Danimarka’da geçiyor. Sanıyorum 1980 li yıllar olmalı , henüz mobil telefonun , internetin olmadığı postacıların mektup getirdiği yıllar .

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 31/05/2022

2022 yılının 5.si olan Mayıs ayı kitabımız “Babam beni istememiş” diye okumaya başladığımız romanın kahramanı Salim’in Zanzibar’daki çocukluğundan başlayarak ilerleyen hikayesi merakla bizi okumaya itiyor …. Londra’daki dayısının yanındaki öğrenciliğinde işler ters gidince tek başına Avrupa’daki yeni hayatına tutunması bizi mutlu eder . Kitabın en başında çocukluğundan beri açıklayamadığı ,ailesinin sırrını sonunda birlikte çözüyoruz . 
İlk bölümde Salim’in Zanzibar’daki hayatından kesitler yer alıyor. 70’li yıllar. Mutluluğu anlayamadığı bir nedenle buruklaşan ailede büyüyen Salim, babası Masud evi terk edip bir meczup gibi yaşamayı seçtiğinde yedi yaşında.Annesi Saida’ dan ne de babasından ayrılık hikayesini öğrenemeyen ,çocuk aklıyla babasına öfke duyar . Dayısı Amir’in Londra’da okuması için yaptığı davet ile 17 yaşında tıpkı yazarın kendisi gibi, O da “Gidip dünyanın geri kalanını görmek, şaşaalı Londra yaşamını tecrübe etmek için sabırsızlandığımı fark ettim.”der Zanzibar'dan uzakta olmanın, geride bıraktığı dünyadan okuyup yazdığı Swahili dilini annesi ve kızkardeşi için yazdığı mektuplarında kullandığını , kültüründen her geçen gün biraz daha uzaklaştığını hissetmenin üstesinden gelmenin zorluğu ile mücadele ederken , iki ülkeli ama yurtsuzluğu Salim’e zor gelir . Yeni ortamına ayak uydurmak için kendisine yeni bir kimlik inşa ederken , bu gün ile geçmişteki varlığını sürekli tartar ,ancak hangi tarafın ağır bastığına karar veremez.
Uzaklaşıp yabancılaştığı ülkesinde sömürgeciliğin yol açtığı sorunları ; kimlik buhranı, farklı etnik kökenli insanların evliliğinden doğan sorunları, Avrupa’da yaşayan siyahilerin yaşadığı sorunları, Afrika’da yerleşmemiş devlet düzeni, hikâye anlatma ve edebiyat sevgisi, göçmenlik, yersiz yurtsuzluk, acıların dilsizliği (suskunluk), aile içi çatışma, yalnızlık, kuşak çatışması, çarpık din algısı, melezleşme, yabancılaşma kavramlarını satır aralarında hikayesi içinde görmek mümkün.

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 27/04/2022

kitabında gençliğini ve mesleki kariyerini Bastiani Kalesinde askerliğe adayarak,en büyük hayali büyük bir savaş görerek kalesini savunmak olan Giovanni Drogo'nun görev ile ödev bilincinin yanında ruhsal yapısını da ayrıntısıyla görüyoruz .1940 yılında tam da 2. dünya savaşı yıllarında yayınlanmasına rağmen ,kitabın konusu 19. yüzyılda gerçekte var olmayan bir yerde geçiyor. Hiç bir askerin ilk görev yeri olmasını istemeyeceği ,şehir hayatından uzak ücra yerdeki bu ilk görevinden doktorun sağlık raporu ile ilk birkaç ayda başka yere tayin edilebilecekken hızla geçen 4 yılı orada geçirir . Ayrılamadığı kalesi ve subay arkadaşlarının ,kendinden gizli tayin dilekçesi verdiğini öğrendiği zaman ,tayin hakkını da yitiren teğmen ömrümün 30 yılını orada geçirecektir .Askerlik ve erkek dünyasında yalnız tek başına sadece sınırı ve vatanı korumak adına ne zaman geleceği belli olmayan düşman saldırısı için her an tetikte beklemek belki de erkeklerin daha kolay anlayabileceği bir şey. Doğrusu İnsan ömrünün kısacık hayatında yaşayıp mutlu olmak ,üretken olmak ,aile kurmak,mutluluğunu paylaşmak yerine yalnız ,tek başına geçip giden zamana karşı adeta bir tutsak gibi bir kalede hayatını tüketmesi ve bunun hikayesi …

Watch this reel by 1866smgallery on Instagram 25/03/2022

Watch this reel by 1866smgallery on Instagram 1866smgallery • Original Audio

23/02/2022

Memleketimi sevmek için elimde ne kaldı? sorusuyla yola çıkan yazar Karadenizlilerle, Abhazlarla, Ermenilerle fakat daha çok Adapazarlılarla ilgili kısa hikayeleri yazmış bu kitapta . Kitabı okurken bir yandan Antalya ile ilgili unuttuğumuz anılar ve bunları neden kayıt altına almadığımız ,hatta lise ve üniversite yıllarında tuttuğumuz günceleri yazmayı neden bıraktığımızı kendi kendimize sormamıza neden oldu .
Soy ağacı defterimiz niye yok? diye düşündük biraz da .
yazar olarak kendi hayat tecrübesini, memleket ve memleketlilik duygularını, gözlemlerini, gazetecilik yaptığı yıllarda biriktirmiş olduğu insan hikâyelerini, duyarak dinleyerek öğrendiği yabancıların ya da yakınlarının hikâyeleriyle okuru buluşturmuş . Okurken toplumun sosyolojik yönünü de bize göstermiş bir yerde .

27/01/2022

aracılığıyla merak ettiğimiz soruları yanıtladı .

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 29/12/2021

Dünyada salgın hikayelerinden belki de yalın bir dil ve basit anlatımıyla ,virgül ve nokta dışında yazım kuralları olmayan yegane kitap ve kitaplarının ustası Aralık ayı yazarımızdı.
Saramago, başyapıtı Körlük'ün devam kitabı olan ile bir kez daha ilk kitap üzerinde düşünmemizi sağlıyor.
Sadece boş oylar, 4 yıl önceki meydana gelen açıklanamaz körlüğe benzer bir sorun olarak görülmekle kalmadığını , her iki durumda da sorunu beyaz renkle temsil edildiğini üstelik Körlük ‘teki roman karakterlerini de İkinci devam kitapta da görüyoruz.Doktorun karısı, dört yıl önce kör olmayan ,bilinen tek kişi, bir şekilde, bu kitlesel boş oy verme ile ilgili olabilir mi? Çaresizce suçlayacak bir günah keçisi arayan hükümet de tam böyle düşünüyor , ilk kez kör olan adamın ihbar mektubundan sonra.
Davaya mesleki sorumlulukları ile ,doğru bildiği şeyler arasında kalan bir polis şefi , müfettiş olarak görevlendirilir .
İkinci kitapta hiç kadın karakterinin bulunmadığı hükümet görevlilerinin ,bu defa insanlık dışı davranışlarına ürpererek tanık oluyoruz .
Yazar, basının kamuoyunu yanlılaştırmak için hükümete nasıl hizmet ettiğini ve hükümetin tarafsız ,adil ve sansürsüz haber kanallarını durdurduğunda nasıl ciddi sonuçlara yol açabileceğini gösterir bize .
"Doğduğumuzda, bu dünyaya geldiğimizde ,sanki ömür boyu sürecek bir sözleşme imzalamış gibi oluruz ,fakat günün birinde , bunu benim adıma kim imzaladı ,diye sorabiliriz , gelebilir ve kendimize bunu benim adıma kimin imzaladı diye sorabiliriz , ben bu soruyu kendime sordum" diyen ( sayfa 304 )komiser gibi sıkça bunu hatırlamalıyız belki de ... çevirisiyle 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi bir yazar

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 17/11/2021

Hiç tanımadığı ,cenazesiyle 20 yıl sonra tanıştığı babası Aslem’in ölümü üzerine babasının sırlarının peşinden Kuzey’e giden oğul Rinda biraz da kendi kuzeyini bulmak için çıkar bu yolculuğa .Kuzey yolculuğunda edindiği yeni dostlarla ,Safali’ye varınca kendine takma ad ile seslenilmesine ihtiyaç duymaz.Ama tıpkı hiç hatırlamadığı babası Aslem gibi solak olan Rinda’ya ,Şahmaran Bahçesinde “ Solak “der, yazarın kendi rüyasında küçük bir beyaz tilki olarak hapsolmasına neden olan Sarı Nine . Solak’a kuzeye giderek , Loriya’yı bulup küpenin tekini ona vermesini , böylece gökyüzü kapısı açıldığında Loriya‘nın oradan geçerek oluşturacağı etki ile dünyanın, belki de ,kadınlara, masumlara, yoksullara yeni bir soluk olacak bu yeni çağına ulaşacağını anlatır .Kalplerin ışığının çoğalıp ,kötünün karşısında iyiliğin cesaretinin artacağını söyleyen bu yaşlı Şahmaran Kadını kendi eski âdetlerinden olan kelime türetme işini uygulayarak , oğul ile baba,kendi ile öteki arasında gidip geldiği için bu ruh haline karşılık “ asri “kelimesini seçer . “Hem kim olduğunu bilmeyenlere, hem de birden fazla kişiliği hissedenlere dair bir kelime olacak”diyerek.

Rinda’nın Kuzey hikayesinin karakterlerinin alışık olmadığımız isimleri ilkin bizi şaşırtır .
Burhan Sönmez bu ilk romanında çocukluğunda annesinden dinlediği doğunun gizemli ve hüzünlü aşk masallarından, gönlü temiz kardeşlerin iyilik ve kötülük hikayelerinden,binbir gece masallarından , Şahmaran Kadınlarından ,Sümer Destanı Gılgamış ‘tan , Zerdüşt’ten Mesnevi’den ,gökyüzünden ve yıldızların dilinden ,Anadolu türkülerinden, efsanelerinden büyülü bir dünya yaratmış biz okuruna .Yazar Rinda’yı babasının izinden, bu zorlu dünyanın içinde dolaştırırken kendi rüyalarında hapsolmuş, masal kahramanı küçük beyaz tilki gibi unutulup görmezden gelmeye direnmek için, kendi iç hesaplaşmasındanda bahsetmiş yer yer .Anlattığı bu zamansız hikayelerle ;kadınların toplum içindeki yerini , anneliği , babalığı , bilgeliği , doğunun gizemli masalları ve söylenceleri eşliğinde, ustalıkla, mistik bir dille aktarmış bize romanında.

Watch this reel by 1866smgallery on Instagram 05/10/2021

https://www.instagram.com/reel/CUokXHUtzq3/?utm_medium=copy_link

Vladimir Nabokov'un 1930'ların başlarındaki Berlin film dünyası hakkında sert bir yorum içeren 1932 tarihli “Karanlıkta Kahkaha” romanındaki baş kahramanın ahlaki körlüğüyle karşılaşırken ,kitabın son bölümünde gerçekten kör olması biz okurlar için çok ironik . Toplumda "zengin, saygın, mutlu" bir sanat eleştirmeni ve resim uzmanı olan Albinus'un, 16 yaşındaki baştan çıkarıcı Margot'a aşık olup, karısını ve küçük kızını acımasızca terk ettiği andan itibaren,kendi felaketinin izini sürdüğünü görüyoruz bu süreçte ... Bir sinema yer göstericisi olan Margot'un en ufak bir yeteneği olmadığı halde ,sinema oyuncusu olma hayalini gerçekleştirmesine yardım eden, Albinus'u soymak için gerçekte ilk aşkı olan Makyavelist sevgilisi Rex ‘ i kullanıyor olduğundan habersizdir Albinus.“Karanlıkta Kahkaha”, kitabında yazar görme eylemini ahlaki gerçeklerin görülmesiyle eşitliyor adeta.. Zina ve ölüm kavramlarının arasındaki bu ilişkide Tolstoy'un “Anna Karenina”sından yararlanan yazar , Dorianna Karenina adındaki film yıldızı karakterine Rex’in oyuncuya hiç Tolstoy ‘u okuyup okumadığının sorusunun cevabı Bebek Oyuncağı mı? Hayır . Olacaktır .

Bir zamanlar, Almanya’nın Berlin ketinde Albinus adında bir adam yaşardı. Zengindi, saygındı, mutluydu; günün birinde gencecik bir metres uğruna karısını terk etti; sevdi sevilmedi ve yaşamı felaketle son buldu.
Öykünün hepsi bu kadar. Biz de hiç üstünde durmayabilirdik, eğer anlatmaktan keyif alıp kâr elde edebileceğimizi bilmeseydik. Üstelik, her ne kadar bir insan yaşamının özeti, yosunla çerçevelenmiş olarak, bir mezar taşının üstüne kolayca sığarsa da, ayrıntılar her zaman hoşa gider.

“Albinus adındaki orta yaşlı varlıklı ,yıkılmaz görünümlü acemi otomobil sürücüsü,korkak ,sersem ahlaki değerleri gözleri görmeyen entelektüelin, aşkından öldüğü -dünyaya gözlerini açtığı ândan itibaren itilmiş olan ezik ,sömürgen zayıf -çelimsiz ergen Margot için ,sıkıcı tekrarlarla dolu aile hayatını mahvedişine her sayfada merakla tanıklık ederken kitap elimizden düşmüyor.Nabokov’un Berlin’de burjuva evliliği yerin dibine sokan ,adeta kara mizah gibi hikayesinin satırları bana kahkaha attırmadı hiç .Filmini izlediğim Lo**ta kitabı ile edebiyat ve sinemada çığır açan yazar burada, sanat çevresinde alaycılığı ile ün yapmış bohem ressam Rex ile, Albinus ve Margot’u buluşturuyor. Albinus’un eşi Elisabeth, kayınbiraderi Paul, seçkin sanat camiasından isimler de var .(Rex’in, “Tolstoy’u okudunuz mu?” diyerek iğnelediği ünlü film oyuncusu Dorianna Karenina gibi)
Bu romandaki en komik edebi ima, sinema aktristi Dorianna Karenina (Tolstoy’un Anna Karanina’sındaki )gibi benzer bir adı vermesi , ama o oyuncunun asla "Bebek Oyuncak" (Tolstoy) okumamış olmasıdır...”

Watch this reel by 1866smgallery on Instagram 23 Likes, 0 Comments - Simitçi Mıstık Gallery () on Instagram: ““Albinus adındaki orta yaşlı varlıklı ,yıkılmaz görünümlü acemi otomobil sürücüsü,korkak ,sersem…”

01/10/2021

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 01/09/2021

Çok gözönünde olmadan eser verdiğini bildiğimiz fantastik geçmişten masalsı hikayelerle harmanlandığı atmosferde yepyeni bir anlatım ve dil ile kendi yarattığı dünyasından ,kahramanlarıyla okuyucusunu sürprizlerle dolu olarak maceradan maceraya koşturduğunu görüyoruz.1990 sonrasında çağdaş Türk romancılığında tamamen kendine özgü bir yerde olan kitap 2015’te İlban Ertem'in çizimleriyle çizgi roman olarak yayınlanmış.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nin yenilenmiş biçimi ,meddah tarzı anlatımın örneği , kutsal kitapların parodisi gibi yakıştırmalar var.
Dünya bir düştür diyen düş görücü Uzun İhsan Efendi Arap İhsan ‘ın yaşadığı şeyleri düşünde görürken Rendecar ‘ın düşünüyor olmasından
Varolduğu sonucunu çıkararak , ben de düşünüyorum o halde varım diyor 45. sayfada . Arap İhsan ‘ın yaşadığı şeyleri düşünde görür . . tiplemesiyle kendini de katarak gerçek ile düş arasındaki kurmacayı oyunsu bir anlatıma sokar .Okura bu defa bizim bildiğimiz zaman diliminden seslenerek; “Ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim? Galata’da, Yelkenci Han’ı bitişiğinde ikȃmet eden Uzun İhsan Efendi mi yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra, İzmir’de oturan mahzun ve şaşkın adam mı? ” diye soru sorar .
Düş görücü Uzun İhsan ,dünya bir düştür der. Arap İhsan ‘ın yaşadığı şeyleri düşünde görür . Rendecar ‘ın düşünüyor olmasından
varolduğu sonucunu çıkararak, ben de düşünüyorum o halde varım ,der .Sayfa 237 sayfa 22-23 çocuk Düşünüyorum öyleyse varım . Sayfa 45 Baba oğul ilişkisini görüyoruz; sen kimsin ben kimim 47 sayfa .
Aslında düş atlası puslu kıtalar atlası, sayfa 50 .Bünyamin elinde tuttuğu kitap aslında okuduğumuz içinde macerayı anlatan bu kitaptır. Erkeklerin dünyasında gizli bir karakter olarak karşımıza çıkardığı büyük efendi Ebrehe’nin gerek görünüşü, gerekse bulunduğu pozisyonu ,otoriter ve güçlü ,bilginin peşinde olan kötü karakteri ile iktidar peşinde koşması, onun erkeksi çirkin karakterini anlatır . Ebrehe’nin bu okura yansıtılan çirkinliği onun gerçekte var olan dişiliğini kitabın sonuna dek saklamaktadır.

Photos from Simitçi Mıstık Gallery's post 26/07/2021

Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın belki de en mühim özelliklerinden biri Doğu ile Batıyı, iki kültürü de çok iyi bilmesi ve bildiklerini okurlarıyla paylaşmış olması , onu çağının ötesinde anlaşılmamış bir yazar haline getirirken ,yazdıklarının eleştirilmemesi , kitaplarının satılmamasına kendi deyimiyle diyor... Kendisine Kırtıpil Hamdi diye ad takmışlar ,Adalet Cimcoz kendisine ‘Hamdicik’ demiş bir keresinde. Onunla da arası bozulmuş , bozulmasına yine de Adalet Cimcoz en yakın arkadaşı olmuş.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın popülaritesi bugünlerde artarak devam ediyor . Bunda, 2008’de yayımlanan Tanpınar günlüklerinin katkısı çok .Akademik çalışmaların yanı sıra sanatçılar, Tanpınar metinleriyle akrabalıklar kurararak metinler ürettiler. Sefa Kaplan’ın Geç Kalan Adam, Nazlı Eray’ın Aydaki Adam Tanpınar romanları .Murat Koç’un Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Son Savunması -Her şey Bana Karşı ... 2020 yılında Selim İleri’nin kaleminden çıkan Yaşadınız Öldünüz, Bir Anlamı Olmalı Bunun ise Tanpınar’a dair kitapların arasında daima ayrıcalıklı bir yerde duracak kuşkusuz.

Want your museum to be the top-listed Museum in Antalya?
Click here to claim your Sponsored Listing.

Videos (show all)

Erdal Öz  @canyayinlari  ndan 1. Baskısı 1987 yılında çıkan #havadakarsesivar isimli hikaye kitabının 10. Baskısından ya...
#bertoltbrecht in 1938-1939 yıllarında Kaleme aldığı 12 sahneden oluşan #cesaretana  ve çocukları adlı epik tiyatro oyun...
#keşkebugünkendimlekarşılaşmasaydım Gitmesi gereken , saat 10.00 daki, sorgusu için bindiği tramvayda , kendi geçmişine ...
#auschwitzkütüphanecisi 2012 yılında İspanyol yazar Antonio Iturbe, Kraus’un deneyimlerinden ilham alarak #thelibrariano...
I. Bölüm’de  son Buzul Çağı’nın sonuna kadar çok hızlı bir yolculuk yapılarak insan evrimi ve tarihi anlatılıyor.II. Böl...
#mehmeteminerşan #kaleiçifestivali #antalya #kaleiçi #oldtown @mehmeteminersan ve Mustafa Köseoğlu karma resim sergisi g...
#mustafaköseoğlu #antalyaresimleri #kaleiçifestivali Simitçi Mıstık Gallery karma resim sergisi @mustafakoseogluart resi...
#serkankaraismailoğlu , lisans eğitimini biyoloji, lisansüstünü de fizyoloji alanında tamamlamış. Beyin cinsiyeti üzerin...
Geçen ay okuduğumuz #sahildekafka kitabın çevirisini bizlere kazandıran @hcanerkin Hüseyin Bey ile bizden kaynaklanan kö...
Memleketimi sevmek için elimde ne kaldı? sorusuyla yola çıkan yazar Karadenizlilerle, Abhazlarla, Ermenilerle fakat daha...
#hakangünday @elifgunday aracılığıyla merak ettiğimiz soruları yanıtladı . #yeraltıedebiyatı #hakangünday #zamir #distop...

Category

Telephone

Address


Kılınçarslan Mahallesi Tabakhane Geçidi Sok. 2 Katlı Sit. No1/Muratpaşa Antalya
Antalya
07100

Opening Hours

Tuesday 13:00 - 16:00
Wednesday 13:00 - 16:00
Thursday 13:00 - 16:00
Friday 13:00 - 16:00
Saturday 14:00 - 17:30
Sunday 17:00 - 19:00

Other Art Galleries in Antalya (show all)
Pegah paint Pegah paint
11
Antalya

art

Uluslararası Bilgi Platformu Uluslararası Bilgi Platformu
1407
Antalya, 07100

Aysemercan_art Aysemercan_art
Antalya, 07100

Sanat, resim sanatı, güncel sanat, deneysel sanat üzerine araştırmalar, uygulamalar...

DKare Sanat Atölyesi DKare Sanat Atölyesi
Zerdalilik, 1408. Sk. No:22, Muratpaşa/Antalya
Antalya, 07100

Asil Argun Art Gallery Asil Argun Art Gallery
Elmalı Mah. Hasan Subaşı Caddesi Osman Yenal Apt. 6 Sokak No:1/B
Antalya, 07040

Dariya Art Studio Dariya Art Studio
Delphin Imperial Hotel Kundu
Antalya, 07110

Her türlü malzeme için boyama sanatı yapıyoruz.Sizin için değerli olan her şeyi sanata dön?

Özgün Sanat Galerisi- Tuval ve Şövale Atölyesi Özgün Sanat Galerisi- Tuval ve Şövale Atölyesi
45. Sokak Kışla Mahallesi Turanlı Apt. 14/B
Antalya, 07000

Manolya&Epoxi. art Manolya&Epoxi. art
Antalya, 07500

Manolya&Epoxi.art Manolya&Epoxi.art
Belek
Antalya, 07500

Epoxi

Mystical Art Gallery Mystical Art Gallery
Şirinyalı Mahallesi , 1538. Sokak Güler Aprt. No:4/2
Antalya

Lavi Resim Sanat Atölyesi Lavi Resim Sanat Atölyesi
Yeşilbahçe Mahallesi , 1450 Sk. , No:48/A Hayriye Yiğitbaşı Apt. , Muratpaşa
Antalya, 07070

"Bir çocuk gibi resim yapmayı öğrenmek bütün ömrümü aldı.” (Picasso)

Kristal Vitray Sanatevi Kristal Vitray Sanatevi
Cebesoy Caddesi No:124/A
Antalya, 07100

Güngör METAN 1979 yılında İstanbul'da başlayan vitray sanatcılığını 1988 yılından iti