Çocukla Sinema

Çoğu çocuğun kısa bir dönemine eşlik eden hayali arkadaş kavramı sık sık filmlerde de işlenir. “Hayali”de de filmin adından da anlaşılacağı üzere, bir çocuğun hayali arkadaşı ana karakterlerden biri.

Erkek çocuğu Rudger, Amanda’nın hayali arkadaşıdır. Bir kitapçı dükkanı işleten dul annesiyle birlikte yaşayan Amanda büyümektedir. Dolayısıyla yakında hayali arkadaş meselesi son bulacaktır. Rudger ile sık sık Amanda’nın hayali ülkesinde maceradan maceraya koşuyorlardır. Ancak bir gün hayatlarına tanımadıkları bir adam ve onun yanında başka bir hayali çocuk daha girer. Adının Kiraz Kuşu olduğunu söyleyen adam yanındaki kızla birlikte çocukların hayali arkadaşlarını arayıp onları yiyordur. İkinci saldırı sırasında Amanda’ya bir araba çarpar, hayali arkadaşlığı bitmek üzere olan Rudger kaybolmadan önce hastaneye kaldırılan Amanda’ya ulaşmak ister. Zinzan isimli konuşan bir kedi onu Hayalikent’e götürür. Rudger onun iyileşmesi için kaybolmayı göze alacaktır.

Studio Ghibli’nin eski çalışanlarının da kurucuları arasında olduğu Studio Ponoc’un ilk filmi “Mary ve Cadı Çiçeği”ydi. Ghibli filmlerini andıran fantastik filmler yapacağı daha bu ilk yapımdan da belliydi. “Hayali”de Rudger ile birlikte yaratıcı fikirlerle donatılmış bir evrene giriş yapıyoruz. Hikaye oldukça heyecanlı ama bazen de korkutucu. Kiraz Kuşu adlı adam ve yanındaki hayali kız birkaç sahnede korkunç görünüyorlar. Finalde de korkunç bir dev yılan kahramanlarımızı tehdit ediyor. Rudger birkaç kere yenilme tehlikesi geçiriyor.   

Amanda’nın babası ölmüş, böylece Rudger o gün gelmiş yanına. Bunun anlatıldığı bölüm çok hüzünlü. Ayrıca bir sahnede Rudger’e en çok yardım eden bir karakter Kiraz Kuşu tarafından öldürülüyor. Rudger, hastanedeki Amanda’ya ulaşabilmek için onun yakın arkadaşının kız hayali arkadaşı olmayı kabul ediyor.

Gerçek arkadaşlığın değeri, başkasını önemsemek, empati kurmak, kararlılık, mücadele ve metanetli olmak gibi faydalı temalara değiniyor film.

Netflix filme 10+ vermiş. Ama 10 yaş üstündeki hassas çocuklar için bile yukarıda sıraladığımız nedenlerden dolayı dikkatli olmanızda fayda var. ()

2010 yapımı ilk Çılgın Hırsız filmi eğlence dozunu mesaj verme misyonunun önüne koyan, aslında gayet de komik ve aksiyonu bol sahnelerle dolu bir filmdi. Ancak sonraki devam filmlerinde ve Minyonlar’a ayrılmış diğer filmlerde eğlence olsun diye yapılan şiddet içerikli esprilerin dozu giderek arttı.

Bu dördüncü filmde Kötülük Karşıtı Birliği (KKB) için çalışan emekli süper hırsız Gru, evlat edindiği üç kız çocuğu ile artık karısı olan Lucy ve yeni bebekleriyle huzurlu bir düzen içindedirler. Ancak Gru eski lisesinin yeniden toplanma partisinde, okul yıllarında sürekli sürtüştüğü Maxime Le Mal ile yeniden karşılaşınca her şey tepetaklak olur.

Bu zoraki hikayede aradan geçen onca zaman içinde hiçbir karakter büyüyüp gelişmemiş. Bir tek hikayeye yeni bir bebek eklenmiş. Yine Gru’nun karşısına onun eski hallerini hatırlatan zevzek bir düşman çıkıyor. Aile saklanmak için daha normal bir mahallede dikkat çekmeden yaşamaya çalışıyor ama komşu evin ergen kızı Gru’ya şantaj yaparak onu yine hırsızlığa zorluyor! Filmin önemli bir bölümü bu hırsızlığa ayrılmış ve kimse bunun yanlış bir şey olduğunu söylemiyor. Lucy de hiçbir fikir sahibi olmadığı bir mesleğe bürünerek kuaförlük yapmaya çalışıyor. Bu yüzden bir kadının saçlarının ve bütün dükkanın yanmasına sebep oluyor. Kadının Lucy’i kovaladığı sahneler ise Terminatör filmlerine gönderme yapıyor ve hayli ürkütücü. Üstelik de kadın son derece haklıyken canavar gibi gösteriliyor! Çocukların büyük olanı Margo yeni okulunda zorbalık görüyor, ama film bu konuda en ufak bir çözüm önermiyor. Zaten üç çocuk bu hikayede oldukça geri planda kalmışlar. Komşu evdeki ergen kızla yapılan soygun sahnesinde de küçük çocuklara korkutucu öğeler olabilir.

Minyonlar ise bildiğiniz gibi, yine birbirlerini sağa sola fırlatarak türlü eşyalarla birbirlerine saldırarak tuzaklar kuruyorlar. Yani çizgi film şiddeti oldukça fazla...

Önceki filmleri çoluk çocuk izlemiş aileler yer yer eğlenebilirler ama küçük çocukların anksiyetelerini tetikleyici, pozitif mesaj konusunda hiç kendini yormayan bir film olmuş dördüncü film. ()  
 

Japon sinemasında büyük kalabalık şehirleri işgal eden dev canavarlara ‘kaiju’ denir. Ultraman de 1960’larda yaratılmış ve daha çok bu ‘kaiju’larla çarpışan bir Japon süper kahramanı. Şimdiye dek her türlü dizisi, filmi, video oyunları ve çizgi romanları yapılmış durumda. Hatta Netflix yapımı ve şimdilik üç sezondan oluşan bir animasyon dizisi de mevcut. Ancak bu dizi şiddet sahnelerinden dolayı 13+ bir yapımdır.

Biraz daha küçük çocukların da izleyebileceği ama yine de içinde bir miktar şiddet sahnesinin olduğu “Ultraman: Rising” ise daha çok bir aile filmi olarak tasarlanmış. 

Kibirli bir beyzbol yıldızı olan Ken Sato, babasından Ultraman görevini devralmıştır. Aslında bu işi babası kadar tutkuyla yapmıyordur. Zaten annesi esrarengiz bir şekilde kaybolduğundan beri babasıyla da görüşmüyordur. Bir akşam savaştığı dev bir canavarın koruduğu bir küreye sahip çıkmak zorunda kalır. Kürede canavarın iri boyutlardaki kız yavrusu vardır. Ken annesiz kalmış bu 6 metrelik yavrunun bakımını üstlenmek zorunda kalır. Ama bu göründüğünden çok daha zordur! Bu arada askeri bir ekip de bebeğin peşindedir.

Film dizisindeki canavar savaşlarından ziyade sorumluluk almak, aile fertleri arasındaki iletişim, başka birini önemsemek gibi güzel temalarla hem anlamlı hem de heyecanlı bir macera sunuyor. Filmin başlarında Ken Sato oldukça kibirli, kendini beğenmiş bir genç adamdır. Ama olaylar ilerledikçe sorumluluk almayı öğrenir ve iyi bir baba olmak için birinin gerçek biyolojik babası olmanın şart olmadığını da anlar!

Tokyo şehrine saldıran ‘kaiju’lar çok vahşi, saldırgan ve yıkıcılar. Bu sahnelerde roketler atılıyor, binalar yıkılıyor. Finalde de gece yaşanan büyük ve gürültülü bir kavga sahnesi var... Ana karakterler birçok kez ölüm ve sakatlanma tehlikesi geçiriyorlar. Finalden önce ana karakterlerden biri bir süre ölmüş sanılıyor. Robot da olsa sevilen bir karakter ölüyor. Bu tip hassasiyetleri olan çocuklar için dikkatli olmalı. Ayrıca Ken birkaç sahnede içki içerken görülüyor. Netflix doğru bir şekilde filme 10+ sınıfı vermiş. ()

Aynı okula giden farklı yaşlardaki dört kardeş; Deniz, Derya, Ali ve Yaz’ın kendilerine ait gündelik sorunları vardır. Ali sınıfındaki bir kıza kendisini beğendirmeye çalışıyordur. Deniz okulun müzik grubuna seçilemeyince özgüvenini yitirmiş ve artık müzikle uğraşmıyordur. Derya öğrenci temsilcisi olmayı her şeyden çok istiyordur. En küçükleri Yaz da evin maskotu gibidir adeta.

Kardeşler anne ve babalarının esrarengiz yok oluşları sonucunda onların aslında gizli ajan olduklarını ve bir operasyon sırasında esir düştüklerini öğrenirler. Ebeveynleri TeknoStar adlı bir teknoloji kuruluşu için çalışıyorlardır. Burada dünyanın geleceğini etkileyecek çok önemli teknolojik buluşlar yapılıyordur. Çocuklar ebeveynlerinin kayboluşlarını araştırırlarken evin gizli bir odasını ve bu odada saklanan üstün teknoloji bir süper bilgisayar olan TAOZ 4000’i bulurlar. Çocuklarla iletişime geçen TAOZ, anne-babalarını bulmalarına yardım edecektir. İzlemeleri gereken bir yol haritası ve bulmaları gereken bazı ipuçları vardır bu kurtarma operasyonu için.

Ebeveynlerinin ajan olduklarını öğrenen kardeşlerin hikayesi çok yeni bir hikaye değil elbette, daha önce birkaç farklı yorumla izlediğimiz bir hikaye. En başta birbirleriyle sorunları olan bu kardeşlerin önlerindeki bu büyük problemi çözme çabaları her zaman ilgiyle izlenmekte. “Kardeş Takımı”nda da kardeşlerin birbirleriyle daha iyi geçinmeleri ve dayanışma içine girmeleri için önlerine ortak bir amaç çıkmakta. Onlar da bu süreç içinde hem heyecanlı bir macera yaşarlar ve anne-babalarını birlikte kurtarırlar hem de kendi özgüvenlerini kazanırlar, dayanışmayı öğrenirler. Hikaye kardeşliğin gücünü, kardeşler arası yardımlaşmanın ne kadar değerli olduğunu anlatmakta ve bu da değerli bir mesaj.  

Filmde yaşı küçük hassas çocukları korkutacak hiçbir detay yok. Çocukların doğada kamp yaptıkları iki geceye dair kısa sahneler dışında tüm hikaye gün ışığında geçiyor hatta. İçinde şiddet ya da gerilim içeren hiçbir sahne de bulunmuyor. Kötü adamın bile komik olduğu bir macera bu. Çocuklara eşlik eden TAOZ 4000 adlı bilgisayarı da Yekta Kopan kendine has enerjisiyle seslendirerek filmin eğlencesini arttırmış. ()

Çocuklarının iyiliğini ve mutluluğunu önemseyen; sevgi dolu, merhametli ve vicdanlı bütün babaların babalar günü kutlu olsun! İşte Çocukla Sinema’nın 2024 model Babalar Günü film listesi...

Her zaman olduğu gibi bu filmlerin hepsine dair detaylı incelemelerimizi cocuklasinema.com sitemizde bulabilirsiniz....

ergenlik başlangıcı ve fazla kaygılı çocuklar konusunda yapılmış en iyi filmlerden biri...
2015 yapımı ilk “Ters Yüz” filmi çocuk seyircisini hiç küçümsemeyen, zekasına güvenen kompleks bir hikayeye sahipti. İkinci filmde Riley’i artık 13 yaşında ergenlik çağının başlarında izliyoruz. Yakında liseye başlayacaktır ve ailesiyle, arkadaşlarıyla, en çok da kendiyle ilgili çatışmalar içine girmeye başlamıştır. Artık yeni duygular idare merkezinde kendilerine yer açarlar; bunlar gıpta, utanç, bıkkınlık ve kaygı. Bunlar arasında kaygı –tabi ki kaygılı bir mizaca sahip olduğu için- daha öne çıkar ve idareyi ele geçirmeye başlar. Riley’nin kendi benliğini oluşturma çabası, çevresiyle ve yeni arkadaşlarıyla uyum sağlamaya çalışması sırasında yaşadığı duygu değişimlerinde kendisini en çok gösteren şey ‘kaygı’dır tabii ki. Onun bu yaşına kadar hep pozitif bir kız olmasını sağlayan ‘neşe’nin işi bu durumda her zamankinden daha zordur.
Ters Yüz 2, ilk filmdeki gibi çok zor bir meselenin altından ustalıkla kalkan bir senaryoya sahip. Ergenliğin başlarındaki bir kız çocuğunun benlik merkezini oluşturması, kendini tanıması, sınırlarını öğrenmesi, duygusal savrulmalarını idare edebilmesi, öz güvenini kurması ve her şeyden önemlisi kaygılarını idare etmeyi öğrenmesi... Bunlar çocuklar için yapılan herhangi bir içerikte o kadar da kolay anlatılabilir meseleler değiller. “Ters Yüz 2”, ilk filmde kurduğu dünyayı aynen devam ettirmekte çok başarılı. Elbette bunu yaparken ilk filmdeki orijinalliğe artık alışık bir seyirciyle karşı karşıya olduğunun farkında. ‘Sır kasası’ gibi parlak bazı fikirler eklemeyi ihmal etmemişler. Konuyu psikolojinin temellerine bağlı olarak doğru bir şekilde anlatabilmek de önemli; bu yüzden hikayenin bazı kısımları küçük çocuklar için kompleks gelebilir. Korkutucu imgeler ya da onları kötü etkileyecek görsel unsurlar yok ama anlatılan meseleler küçük çocuklar için bir parça ağır kaçabilir.
Eğlenceli kısımlarının ilk filmin bir tık altında kalmış gibi hissetsek de, filmin meselesi ve çok yaratıcı bir şekilde anlattığı şeyler o kadar değerli ki, özellikle 7 yaş üstü çocukların iki filmi de izlemelerini çok tavsiye ederiz. ()

Polonya’da popüler bir çocuk kitabından uyarlanmış komik, duygusal ve hayli de anlamlı bir aile filmi olan “Masal Bitti Ben Büyüdüm” bekar annesi tarafından el bebek gül bebek büyütülmüş Waldek adlı çocukla tanıştırıyor bizi. Waldek kendisini e-spora vermiş. Saatlerini bilgisayar başında geçirmekten dolayı da biraz kilolu. Annesi Teresa’nın fedakarlıklarla yarattığı konfora alışmaktan dolayı tembelleşmiş, biraz da mızmız bir çocuk. Ait olduğu oyun takımının iyi bir oyuncusu olunca yaşadığı bazı akran zorbalıklarından kurtulacağını düşünüyor.

Annesi birkaç günlüğüne kanser tetkikleri için bir hastaneye yatacağını oğlundan saklar. Bu süre zarfında teyzesi Mariola’yı da Waldek’e göz kulak olması için çağırır. Bu Waldek’in hiç hoşuna gitmez, ‘çılgın teyze’ annesinden farklı olarak Waldek’e her işini kendisinin yapması gerektiğini söyler ve bolca hareket etmesi için de ona zorla bisiklet kullandırtır. Sağlıklı beslenmesi için de yemek düzenini değiştirir.

Waldek’in bir gün canına tak edince hastaneye annesinin yanına kaçar. Orada annesinin gerçek hastalığını öğrenince çok üzülecektir. Ama çılgın teyzesi, iki çok yakın arkadaşı ve diğer bazı yaşadıkları aklını başına getirecektir.

Waldek’in teyzeye en başta deli kadın diye hitap etmesi ama sonra onu anlaması çok doğru bir tonda işleniyor. Annesinin kanser hastası olması en başta biraz endişelendirse de bir şekilde tatlıya bağlanıyor. Waldek artık büyümesi gerektiğini, annesinin fazla kaygıyla da karışık sağladığı avantajlar yüzünden hiç sorumluluk almadığını farkediyor. Bunu farkedince korktuğu gibi hayatı daha zorlaşmıyor, tam tersine güzelleşiyor. Bu tema çocuk ve aile filmlerinde sıkça gördüğümüz bir tema değil doğrusu. Waldek’in yeni tanıştığı ve etkilendiği kız da oğlanları kızlara karşı nazik olmaya yönlendiriyor.

Sadece Waldek’in en yakın arkadaşı Staszek biraz yaşından erken uyanmış bir oğlan. Kızlara çok bakıyor ve kendince küçük kurlar yapmaya çalışıyor. (Bu sahnelerden birinde yüzme salonunda jakuzide öpüşen bir çift görünüyor)

Waldek’in dedesine gidildiği bölüm biraz düşürüyor tempoyu ama genelde iyi çekilmiş akıcı bir film. () 

“Genç Deniz Canavarı Ruby”, ergenlik sorunlarıyla boğuşurken kendi olmayı kabullenemeyen bir genç kızın hikayesini anlatıyor...

16 yaşındaki Ruby Gillman, sıradan bir hayat yaşamak istese de aslında bir deniz canavarıdır. Okulu Oceanside Lisesi’ne uyum sağlamayı her şeyden çok istiyordur. İyi arkadaşlıkları olsa da daha fazlası için okul balosuna gitmesi şarttır fakat annesi buna izin vermemektedir. Hoşlandığı çocukla da arkadaş olmaktan öteye gidemeyen Ruby, annesinin ona yalan söylediğini anladığı zaman çok öfkelenir ve varlığından yeni haberdar olduğu anneannesinin yanına, okyanusa güçlerini öğrenmeye gider. Fakat Ruby fark etmeden çok tehlikeli bir arkadaşlık kurmuştur. Hem kendini hem de ailesini tehlikeye atar.

“Genç Deniz Canavarı Ruby” , “Kırmızı” ve “Luca” gibi büyümek temalı filmleri seven çocuklar için de güzel bir tercih olabilir. Ruby’nin annesi ile arasındaki gerginlik zaman zaman ergenlik dönemindeki çoğu gencin yaşadığı genel sorunlar. Film, aileden izin alamamak, ebeveynlerin çocukları korumak için yalana başvurması, ilk aşk heyecanı gibi birçok genel konuyu içermekte. Ruby anneannesiyle tanışıınca, deniz canavarı olmasının yanısıra okyanusu koruması gereken bir prenses olduğunu da öğrenir. Bir ergene yüklenen fazla sorumluluk filmde çok güzel işlenmiş. Zamanla özünü kabul etse de, ailesi de onun kendi yolunu çizmesi gerektiğini anlıyor bir noktadan sonra. Ruby’nin ailesine karşı çıkarak aslında aile düşmanı olan deniz kızıyla arkadaşlık kurmasıyla; çocuklara insan tanıma konusunda bazen büyüklerin tecrübelerine güvenmek gerektiği de öğütlenmiş.

Görsel açıdan oldukça göz dolduran film, genel anlamda eğlenceli ve akıcı bir animasyon. Zaman zaman romantik sahnelerin olduğunu,  deniz kızı ile savaştığı sahnenin küçük hassas çocuklar için korkutucu anlar içerebileceğini de belirtelim. 

Film ülkemizde 6A (6 yaş ve altı çocuklar aile eşliğinde izleyebilir) olarak sınıflandırılmıştı. Türkçe dublaj seçeceği ile Prime Video’da izlenebiliyor. * Su Karacan ()

“Alfa Kurt” bizi 20.000 yıl öncesinin Avrupa’sına götürüyor. Bozulmamış bir doğa, medeniyetin henüz uğramadığı toprakların uçsuz bucaksızlığında, henüz ilkel çağın insanları kabileler halinde yaşıyorlardır. Bir kabile şefinin ergen yaşlarındaki oğlu Keda, ilk kez evinden uzakta savaşçılarla birlikte ava katılır. Annesi aslında onun henüz avlanmaya hazır olmadığını çünkü çok duygusal bir çocuk olduğunu düşünüyordur. Zaten Keda da yolda yaşanan birkaç tecrübede tek besin kaynakları olan hayvanları çok da kolay avlayabilen bir kabile üyesi olmadığını kanıtlar.

Büyük av sırasında geçirdiği bir kaza babasıyla birlikte diğer erkeklerin onu öldü zannetmesine neden olur. Keda çok uzun ve zorlu bir yolculukla yaralı olarak eve dönmeye çalışacaktır artık. Bu uzun, tehlikelerle dolu ve öğretici yolculuk sırasında ona saldıran vahşi kurtu yaralayınca ikisi arasında farklı bir ilişki başlar. Artık birbirleri için av değil, birbirlerini hayatta tutmaya çalışan iki dost olurlar.

Kimi hareketleri CGI efektlerin desteğiyle tamamlanmış olsa da vahşi kurtun Keda ile arasında yaşananlar oldukça inandırıcı görünüyor. Özellikle av sahnesinden başlayarak filmin şık bir görsellikle donatılmış olduğunu söylemeliyiz. Hayli sert koşullarda süregiden bu zorlu yolculuk izleyenlere de heyecanlı anlar yaşatıyor. Son yarım saatinde yani ikilinin kar fırtınasında kaldığı kısımlar ve tüm final, baştaki sertlikten uzaklaşılarak oluşturulmuş.

Genç izleyiciler için güzel mesajlarla dolu film. Birbirleriyle empati kuran iki vahşi arasında geçmekte bütün hikaye.

Keda’nın film boyunca tutarlı bir şekilde gelişen cesaret, empati ve hayatta kalma içgüdüsü çocuklar için pozitif bir örnek oluşturacaktır. Bugünün dillerinden çok farklı bir dilde konuşan ilkel insanların nasıl yaşadığını da meraklı gözlerle izleyebilirler.

Heyecanlı bir aile filmi olarak tanımlanabilecek “Alfa Kurt”u Netflix’te Türkçe altyazılı izlyebilirsiniz... () 

İşte yine çocuklarınızla birlikte izleyebileceğiniz harika filmlerden oluşan bir liste... Kararlılıkla ve sağlıklı bir azimle amaçlara yürümek üzerine pozitif mesajlarla dolu 5 güzel film...
✌🎬
Ana karakterlerinin kararlılıkla bir amaca yöneldikleri ve hedeflerine ulaşmak için azimle çalıştıkları filmler çocuklara gerçek hayatlarında da doğru ilham kaynaklığı yapabilmekteler. Yaşamak türlü zorluklarla mücadele etmek demektir. Bu filmlerdeki ana kahramanlar da bu zorlukları aşmak için kararlı bir şekilde çaba göstermekteler.

Böyle hikayelere sahip filmlerden küçük bir demet hazırladık size. Uygun yaşlardaki çocuklarla ailece izlerseniz bazen duygusal, bazen heyecanlı anlarla dolu harika vakit geçireceksiniz.
Hepsini görebilmek için sayfaları kaydırınız lütfen...⬅️

Her zamanki gibi bu filmler hakkında daha detaylı bilgilere ve bu filmlerin aslında ne anlatmak istediğini çocuklarınızla konuşmak için edinebileceğiniz ipuçlarına cocuklasinema.com adresimizden ulaşabilirsiniz...
+ +

Popüler bir çocuk kitabı serisinden uyarlanmış olan ''Yıldız Unicorn Thelma'' en büyük hayali önemli bir şarkıcı olmak olan midilli Thelma'nın hikayesini anlatıyor. Bir kaza sonucu bir ‘unicorn’a (mitolojik tek boynuzlu at) benzeyen Thelma, bu yanlış anlaşılmayı bir fırsat olarak görür. Bu sayede sesini dünyaya duyurmayı başaracak olsa da işler pek de hayal ettiği gibi gitmeyecektir.

İsmi gibi yıldız bir seslendirme kadrosuna sahip bir animasyon bu. Özellikle Thelma karakterini sesiyle gönlümüzde taht kuran Gülçin Ergül tarafından seslendirilmesi çok hoşumuza gitti.

“Yıldız Unicorn Thelma”, aslında günümüzün en önemli sorunlarından biri olan öz güven eksikliğini çocuklara masalsı bir müzikal ile anlatan eğlenceli bir animasyon. Thelma dış görünüşü yüzünden arka planda kalmaktan sıkılmış çok yetenekli bir midilli aslında. En yakın arkadaşları onu olduğu gibi seviyor ama Thelma başkalarının eleştirilerini o kadar ciddiye alıyor ki potansiyelinin farkında bile değil.

Thelma'nın unicorn sanılmasının sebep olan boya ve sim, son dönemlerde makyajın ve estetiğin sahteliğini tekrar gün yüzüne çıkarıyor. Sosyal medyanın kötü yanlarını çocuklara anlatmak için biraz fazla fazla argo kullanılmış. Bu yüzden filmdeki bazı sahnelerin ebeveyn tarafından çocuklara açıklanmasının yararlı olacağını düşünüyoruz. Bunun yanı sıra filmde engelli bireylere yer verilmesi de çok anlamlı olmuş.

Ek olarak yapay zekanın müzik sektöründeki kaliteyi nasıl düşürdüğünü de göstermişler.

Filmin müzikleri akılda kalıcı ve hoş bir ritme sahip, bu yüzden sadece çocuklar değil her yaştan insanın izlerken keyif alacağını düşünüyoruz.

Film bir kaç şarkısı dışında Türkçe dublajlı izlenebiliyor. Netflix, filmi 7+ olarak sınıflandırılmış. Bizce de gayet makul bir sınıflandırma. * Su Karacan ()

Birçok çocuğun bir dönem hayali arkadaşı olur. Çocukların yalnızlık duygularıyla başa çıkma yöntemlerinden biridir bu. Sosyalleştikçe, gerçek arkadaşlar geldikçe ve tabi ki büyüdükçe de bırakılırlar. Çoğu çocuk da unutur sonradan.

“Hayali Arkadaşlar” tamamen bu fikir üzerine kurulmuş bir film. Biraz da Pixar’ın ünlü animasyonu “Sevimli Canavarlar”ı çağrıştırıyor. Çocuklara yoldaşlık yapan hayali arkadaşlara filmde IF diyorlar. Türkçe çevirisinde HARK demişler. Hark’lar işleri bitince sahipsiz kalıyorlar. Başka çocukların hayali arkadaşları olarak yerleştirilmeleri gerekiyor.

Annesini daha küçükken hastalık yüzünden kaybetmiş ve şimdi 12 yaşındayken de babasının birkaç gün içinde olması gereken kalp ameliyatı yüzünden çok endişeli olan Bea, büyükannesinin apartmanında çok özel bir şey keşfeder: Herkesin hayali arkadaşlarını görebiliyordur. Hayali arkadaşları başka çocuklar için organize etmeye çalışan Calvin adlı bir adam, bu işi çok iyi beceremiyordur. Bea ona yardım etmeye karar verir.

“Hayali Arkadaşlar”ın arkasında müthiş yetenekli, şahane sinemacılar var. Kamera önünde Ryan Reynolds ve John Krasinski gibi sevimli oyuncular, renkli ve samimi tasarımlarla gerçekleştirilmiş türlü varlıklar, onları seslendiren birbirinden ünlü isimler var. Hikaye de oldukça dokunaklı. Büyümek, sevdiklerimizi kaybetmemize rağmen hayata tutunmaya devam etmek, hayal dünyamızdan hiç vazgeçmemek üzerine bazen komik bazen de çok duygusal virajlar alıyor film.

Ancak bu çaba küçük çocukları çok da ilgilendirebilecek bir şekilde bir araya getirilmemiş pek. Dengesiz bir durum var, bazı sahneler çok güzel ve eğlenceli ama bazı yerleri de biraz fazla yavaş. Calvin’in bir yağlıboya tablodan çıktığı sahne ya da Tina Turner’lı konser sahnesi neşeli ve güzel. Ama bu sahneler hem çok az hem de küçük çocukların katılabileceği türden eğlenceli değil. Filmin duygulu olması eğlenceli olmasından daha çok önemsenmiş. Bea neden bu hayali arkadaşları görebiliyor o bile açıklanmıyor pek.

Yer yer eğlenceli ve duygusal tonları olsa da çok akılda kalıcı ama ille de ailece sinemada bir film izleyelim derseniz mutsuz da etmez. ()

Fantastik edebiyatın ünlü yazarlarından Mary Stewart’ın 70’li yıllarda yayımlanmış romanından uyarlanmış, 2017 yapımı şahane bir animasyon.

10 yaşında ve biraz meraklı bir kız olan Mary, yaz tatilini teyzesinin sayfiyedeki evinde geçirmektedir. Bir gün ormanda karşısına çıkan Tib ve Gib adlı kediler onun hayatında çok büyük değişikliklere yol açacaktır. Onlar sayesinde sihirli bir çiçeği bulan Mary, bulutların arasında saklı bir cadı okulunun sihirli kapılarından içeri girer. Kızıl saçlarından dolayı okul müdiresi ona en muteber cadılardan biri olduğunu söyleyerek okulu gezdirir. Mary ve yanındaki Tib okulda birtakım aksilikler hissetseler de akşam eve dönerler. Aslında Mary’nin bulduğu çiçek okuldan bir öğrenci tarafından kaçırılmış ve ormana saklanmıştır. Müdire hanım kötü bir amaçla kullanmak için aradığı çiçeğin Mary’de olduğunu anlamıştır ve arkadaşı Peter’ı kaçırarak Mary’den çiçeği okula getirmesini ister. Mary, Peter’ı kurtarmak için Tib’le birlikte tekrar cadı okuluna girmek zorundadır.

Miyazaki filmlerinin bazılarında çalışmış, Studio Ghibli filmlerinden bazılarını yönetmiş Hiromasa Yonebayashi’nin filmi “Mary ve Cadı Çiçeği”, Miyazaki’nin filmlerini de andırıyor doğrusu. Aslında filmin ilk yarısı Harry Potter filmlerini yoğun bir şekilde çağrıştırıyor.

Hikayenin kahramanı Mary o kadar güzel ve sempatik yaratılmış bir karakter ki insan peşine takılıp gidiyor doğrusu. Vicdanlı, merhametli, sözünün eri iyi bir kız çocuğu... Cesur kararlar alıyor ve arkadaşını kurtarmak için kendisini hiç de hakim olmadığı bir dünyanın içine atıyor. Kendine güveni, yardımseverliği, cömertliği ve cesaretiyle örnek bir film karakteri.

DİKKAT: Müdire hanımın beklenmedik yerlerde ve şekillerde Mary’nin karşısına çıkıyor olması bazı hassas çocukları biraz ürkütebilir ama film 8+ yaşlar için heyecanlı, fantastik bir macera. ()

Şeker Fareler Koleji’ne giden ve bilime çok meraklı olan Peri, Fiko, Neco ve Mika’dan oluşan dört fare arkadaş akıl hocaları Mercan Dede’nin de yardımıyla bir zaman makinesi icat etmişlerdir. İlk bölümde bilim sınavında öğretmenlerine sunacakları icatlarının çalınmış olduğunu farkederler. Hemen yeni bir makine daha yapıp icatlarını çaldığını düşündükleri eski arkadaşları Tonti’yi yakalayacaklardır. Ancak Tonti çaldığı makineyle 1632 yılına gitmiş ve Hezarfen Ahmed Çelebi’nin yerine geçmiştir. Ekip yeni makineyle o tarihe gidip bu olayı engeller. Finalde Tonti’nin, öğretmenleri olan Profesör Tahsin için çalıştığını anlarız.

Sonraki her bölümde de Tonti bir şeyleri değiştirerek tarihi sürekli sabote ederken kahramanlarımız da her seferinde tarihte yolculuk yaparak onun bozduklarını düzeltmeye çalışırlar.

Benzer yapımlarda olduğu gibi; Şeker Fareler ekibinin en küçüğü Mika genelde fazla endişeli ve biraz da anksiyetesi yüksek çocukları, Neco da midesine düşkün ve azıcık da sarsak çocukları temsil etmekte. Ekip çalışması ve aynı amaç için dayanışmanın önemi gibi temalar işleniyor her bölümde. Dizi diğer benzer yerli yapımlardan farklı bir mizah da içeriyor. Her bölümün başında ekip üyeleri günlük hayatları içinde tarihte değiştirildiğini bilmedikleri sıkıntılı bir şeyler yaşıyorlar. Ta ki Mercan Dede’nin ne olursa olsun değişmeyen kaynak kitabıyla onları bilgilendirmesine kadar. Mesela bir bölümde tekerlek icat olmadığı için ulaşım çok sıkıntılı bir iştir herkes için, başka bir bölümde de telefon icat edilmemiştir ve herkes hâlâ mektupla, dumanla ve güvercinle haberleşebiliyordur! Zeki ekip elemanları her bölümde akıllarını ve dayanışmayı kullanarak aksayan icatları kendileri tamamlayarak izleyen çocuklara örnek oluyorlar.

Ayrıca Tonti her bölümde ekibin elinden kurtulmaya çalışırken onların dikkatini dağıtacak matrak bir cevabı olan bir bilmece bırakıyor ortaya. Bölüm sonlarında bu eğlenceli bilmeceler de cevaplanıyor.

Her bölüm ortalama 12 dakika sürmekte. BluTV’den izlenebilen dizinin ilk sezonu 8 bölümden oluşuyor. 7. bölümde Demet Akbağ’ın sesini verdiği ve gelecekten gelen bir karakter olan Demetiya da dizinin kadrosuna katılıyor. ()

İşte bu haftanın listesi... Pozitif mesajlarla dolu 5 güzel film daha..
🎬🎈
Günümüz çocukları içinde robot olan hikayeleri seviyorlar. Robotlar bu hikayelerde bazen çok farklı özellikleri olan başka çocukları, bazen bizzat teknolojiyi temsil ediyorlar. Bazen de sevimli robotlar üzerinden insan ilişkilerini ele alıyorlar bazı robotlu filmler. 🤖

İçinde robot kahramanların olduğu güzel filmlerden küçük bir demet hazırladık biz de size. Özellikle içinde robot olan film isteyen çocuklarınıza rahatlıkla izletebilirsiniz...
Hepsini görebilmek için sayfaları kaydırınız lütfen...
⬅️

Her zamanki gibi bu filmler hakkında daha detaylı bilgilere ve bu filmlerin aslında ne anlatmak istediğini çocuklarınızla konuşmak için edinebileceğiniz ipuçlarına cocuklasinema.com adresimizden ulaşabilirsiniz...
+

Bir grafik romandan uyarlanan ve en iyi animasyon film kategorisinde Oscar’a aday olan “Robot Düşleri”, bütün karakterlerinin hayvanlardan oluştuğu 80’lerin New York dekorunda geçiyor. Yoğun bir yalnızlık duygusuyla tek başına yaşayan Köpek, bir gün televizyonda gördüğü bir reklam yüzünden bir robot sipariş eder. Onu monte eder etmez aralarında büyük bir dostluk başlar. Her şeyi birlikte yaparlar ve çok eğlenirler. Hatta birlikte plaja da giderler. Ancak Robot denize girip yüzdüğü için sahilde yattığı yerden bir daha kalkamaz. Paslanmıştır ve felç olmuştur. Köpek ne yaparsa yapsın onu oradan kıpırdatamaz. Üstelik o gün plaj mevsiminin son günüdür. Plaj aylarca kapalı kalacaktır. Köpek bir süre Robot’u yasaklı bölgeden çıkarmak için uğraşsa da başaramaz. Bütün kış ayrı kalırlar. Robot hayallerinde bir şekilde kurtulup arkadaşına döndüğünü düşünür hep. Ancak bu bir türlü gerçekleşemez. Gerçekleşebileceği noktada ise bir sürü şey değişmiştir artık. Köpek yeni bir arkadaş bulmuştur mesela...

Diyalogsuz bir animasyon film olan “Robot Düşleri”, arkadaşlığın güzelliği ve biraz da kırılganlığı üzerine bir film aslında. Bazı arkadaşlıklar sonsuza kadar sürmeyebilir. Bu da yaşamın doğal süreçlerinden biridir. Hayatlarımıza çeşitli dönemlerde bazı yeni arkadaşlar katılır, bazılarıyla da uzaklaşırız elde olmayan sebeplerle. Bu konuyu konuşmak için o kadar uygun bir film ki bu... Çocuklar bu dokunaklı hikayede tabii ki duygulanabilirler. Mutsuz son gibi bir finali olsa da kimse mutsuz kalmıyor yine de neyse ki.

Kalp ısıtan hikayesine rağmen bazı çocuklar için ağır gelebilecek kimi detayları var. Bir sahnede Robot gördüklerini taklit ederek orta parmağını birilerine gösteriyor. Yer yer içki ve puro içen yetişkin karakterler görünüyor. Robot'un vücudunun parçaları hem kumsalda hem de bir hurdacıda çıkarılıp etrafa atılıyor. Özellikle bu bölüm çocukları biraz üzebilir. Cadılar Bayramı sahnesinde herkes korkutucu kostümler giyiyorlar. Birkaç karakterin ellerinde büyük bıçaklar var. Köpek de vampir kılığına giriyor.

“Robot Düşleri” bir arkadaşa sahip olmanın ne kadar keyifli bir deneyim olduğunu anlatan sıcak ve sakin akan duygusal bir film.. ()