İzmir Terapi Merkezi
Umut Dönüşümcü Kuvvettir. Başlamak için şartların mükemmel olmasını beklemeyin..
İşlevsel olmayan duyguların dönüştürülmesi
.rezancezan
・・・
Bazen vücuda en zararlı toksin, toksik bir ilişki olur. Toksik bir ilişki bizi yorgun, stresli ve kendimiz gibi hissettirmeyen bir parazit gibi davranır.
Toksik ilişkiler kronik strese neden olur. Bunun sonucunda kortizol gibi stres hormonlarının salgılanır ve böylece bağışıklık sistemi zayıflar; bizi enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı savunmasız hale getirir. Kronik stres sessiz ve çok büyük bir tehdit!
Toksik ilişkiden kaynaklanan daimi stres, bedende kronik iltihaplanmaya yol açabilir. Otoimmünite veya herhangi bir kronik hastalığınız varsa bu büyük bir sorun.
Hormonal denge de bozulur. Bu problem bağışıklığı etkiler ve otoimmün tepkiler kötüleşebilir.
Araştırma (PMC8474672) sonuçlarında da; günlük etkileşimlerinde daha olumsuz ve düşmanca olan çiftlerin kardiyovasküler reaktivite, bağışıklık tepkisi, daha yüksek iltihaplanma ve daha yüksek kortizol seviyelerine sahip olduğu görülüyor.
İnsan olarak mükemmel değiliz. İyi bir ilişkide bile eşlerden birinin ya da her ikisinin toksik olarak nitelendirilebilecek davranışları kısa süreli de olsa her zaman kötü hissettirir ve yıpratıcıdır. Düzeltilmedikleri takdirde, sağlığımız için son derece zararlı olma potansiyeline sahiptirler.
Peki bu durumdan nasıl çıkmalı? Öncelikle başkalarına “evet” derken, kendimize “hayır” demediğimizden emin olmalıyız. Sınırlar önemli.
Bu deneyimi kendimize nasıl çektiğimizi ve bu tecrübeden ne öğrendiğimizi de düşünmeliyiz.
Parmağınızı kulağınıza (rahat bir şekilde) koyun ve yerinde tutarak basınçla aşağı doğru çekin.
Sinir sisteminiz parasempatik (dinlenme, sakinleşme) duruma geçerken derin nefes alın.
Kulağımızdan geçen vagus siniri bu baskı noktasının uyarılmasına yanıt verir.
Deneyin, sadece birkaç dakika içinde farkı göreceksiniz
holistic.psychologist
・・・
Günümüzün önde gelen doktorlarından ve yazarlarından birisi olan Gabo Maté, geçtiğimiz yıl katıldığı bir podcast programında kırılganlığın kökeninden ve gelişimimiz için oldukça gerekli olduğundan bahsediyor.
Başta travma ve çocuk gelişimi olmak üzere sağlık alanında birçok önemli çalışma yapan Gabor Maté, yazmış olduğu önemli kitaplarla da insanların fiziksel ve bedensel sağlıkları konusunda farkındalık kazanmalarına yardımcı oluyor.
Kaleme aldığı ‘’Vücudunuz Hayır Diyorsa’’ ve ‘’Normal Efsanesi’’ gibi kitapları ile tecrübelerini binlerce insana aktaran yazarın, travmanın insan ve toplum üzerindeki etkilerini ortaya koyduğu ‘’Wisdom of Trauma’’ belgeseli ile de insan davranışları hakkında bakış açınızı değiştirecek etkileyici bir yapımın altında imzası bulunuyor.
Değişim süreci zor ve sancılıdır.
Fakat değişmek insana gerçekten yaşadığını hissettirir. Yerinde saymaktansa, her zaman ileri doğru bir adım atmak gerekir.
En fazla tökezler düşer insan fakat yeniden ayağa kalkmak ve nefes aldığını hissetmek her şeye değer.
Kendimize bilinçli/bilinçsiz yaptıklarımızın sorumluluğunu almadığımız sürece değişim gösteremeyiz.
Değişim için ilk adım; “Bırakmayı öğren”…
Sana, özüne ait olmayan sözleri bırak…
Sana, özüne ait olmayan davranışları bırak…
Sana, özüne ait olmayan alışkanlıkları bırak…
Sana, özüne ait olmayan duyguları bırak…
Başkalarına benzemeyi bırak…
En çok da sana ait olmayan seçimleri bırak, “ben seçtim” zannettiklerini...
Bırakmaya devam et; ta ki "Her şeyinle sen" kalana kadar...
🎥 .ahmetyildiz
Öğrendik ki…
Bir tek insanın bize ”iyi ki varsın” demesi, var olduğumuz için mutlu olmamızı sağlar.
Öğrendik ki…
Kibar olmak, haklı olmaktan daha önemlidir…
Öğrendik ki…
Hayat şartları bizi ne kadar ciddi görünmeye zorlasa da hepimiz çılgınlıklarımızı paylaşacak birini arıyoruz…
Öğrendik ki…
Bazen tek ihtiyacımız olan bir el ve bizi anlayacak bir yürektir…
Öğrendik ki…
Parayla ”klas insan” olunmuyor…
Öğrendik ki…
Gün içinde başımıza gelen küçücük şeyler gün sonunda koca bir mutluluğa dönüşüyor….
Öğrendik ki…
İnkar edip içimizde sakladığımız şeyler gerçekliğini kaybetmiyor…
Öğrendik ki…
Biriyle dalaştığımızda tek başardığımız onun bize daha çok zarar vermesini sağlamaktır…
Öğrendik ki…
Her yarayı saran zaman değil sevgidir…
Öğrendik ki…
Çabuk olgunlaşmak için zeki insanlardan çevre edinmek gerekir…
Öğrendik ki…
Karşılaştığımız herkes bir gülüşümüzü hak eder…
Öğrendik ki…
Hiç kimse mükemmel değildir…
Öğrendik ki…
Hayat zorludur ama biz daha zorluyuz…
Öğrendik ki…
Gülümsemek, daha güzel bir görüntüye kavuşmanın bedava yoludur…
Öğrendik ki…
Hepimiz zirvede olmak istesek de asıl keyif oraya tırmanırken yaşadıklarımızdır…
Öğrendik ki…
Zamanımız ne kadar azsa yapacak işler o kadar çoktur…
Öğrendik ki…
BİRİNİ NE KADAR ÇOK SEVERSEK HAYAT ONU BİZDEN O KADAR ÇABUK ALIYOR…
Can Dündar
🤍
Bedenimizin doğal bilgeliği olan bizi sürekli olarak sağlıklı, dengede ve iyi halde tutmayı sağlar.
Duygusal, zihinsel, fiziksel ve çevresel bir takım olumsuz faktörlerin bir araya toplanması ile bedenimizde, meridyenlerle doğal olarak serbest dolaşan yaşam enerjisinin akışı engellenir.
Bu durumda enerji bedenimizin, organların kendine özel olan düzeyleri (titreşimleri) bozulur, duygu durum dengesizlikleri ve rahatsızlıklar oluşur.
Bir takım duygudurum bozuklukları ve rahatsızlıkların oluşum sebeplerinden bir diğeri ise, doğduğumuzda doğal programımız olan doğru, yeterli solunum yeteneğimizin zaman içinde duygusal baskılar ile kısıtlanıp, bedenin, organların hücre bazında oksijenle sağlıklı beslenememesidir.
Vücudun en iyi yöntemlerinin başında yine sağlıklı, doğru alma&verme ve ihtiyaca göre işlevsel solunum çalışmaları gelir.
Bütüncül sağlıklı ve iyi halde olmamızın baş rolünde; doğal, doğru beslenme şeklimiz de yer alır.
Bedenimizin acid-alkali seviyesi ile toksik yükü bütünsel sağlığımız için önem taşır.
Yeterli doğal, sağlıklı gıdalar ile özellikle “vitamin-mineral” bakımından zengin canlı beslenmemize ve destekleyici takviyeler almamıza rağmen, vit-min depolarımız hala yetersiz ise, sindirim sistemimizde eliminasyona engel bir durum gelişmiş olabilir.
Sindirim sistemi sorunlarına (karaciğer, safra kesesi, miğde ve bağırsaklar..) alerjilere ve diğer tüm rahatsızlıklara bütüncül yaklaşılmalıdır.
Kişiye özel yeniden düzenlenen beslenme şekline ek olarak, sindirim sistemimizin işlev blokajlarına sebep olan, düşük titreşimli olumsuz duygular da, yani kök nedenler farkedilip şifalandırılmalıdır.
Fiziksel, ruhsal rahatsızlıklara bu bütüncül bakış açısı ile yaklaşmak sağlıklı olandır.
İstenmeyen geçmiş yaşam anıları, düşük bilinç düzeyinin olumsuz duygulanımları ile sorunlar yaratan düşünce sistemimizin farkındalığı ve yeniden yapılandırılması sayesinde; verimli, mutlu, enerjik, sağlıklı bir yaşam amaçlanır..
Sağlıkla, neşeli günler…💚
''Satmam'' demiş ihtiyar köylü, ''bu benim için bir at değil, bir dost.'' Sonra da eklemiş. ''İnsan dostunu satar mı?'' Bir sabah kalkmışlar ki at yok. İhtiyarın ahırı boş. Köylüler ihtiyarın başına toplanmışlar. ''Seni ihtiyar bunak'' demişler, ''kralın bu atı sana bırakmayacağı, adamlarını gönderip atı çaldıracağı belliydi. Neden atı ona satmadın? Zengin bir adam olacaktın... Şimdiyse ne paran var, ne atın.''
''Karar vermek için acele etmeyin'' demiş ihtiyar. ''Şimdilik sadece 'at kayıp' deyin. Çünkü bildiğimiz gerçek bu. Atımın kaybolması bir talihsizlik mi, yoksa bir talih mi, henüz bunu bilmiyoruz. Atın kaybolması bir başlangıç, ardından ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz.''
Köylüler ihtiyarla alay etmişler. Gülmüşler onun haline.
İki hafta sonra at bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış. Ahırından kaçıp dağlara gitmiş. Dönerken de dağlarda rastladığı on iki atı peşine takıp getirmiş. Atları gören köylüler gelip ihtiyardan özür dilemişler. ''Sen haklı çıktın ihtiyar,''Atının kaybolması bir talihsizlik değil, bir talih oldu senin için. Eskiden bir atın vardı, şimdi bir at sürüsüne sahipsin.''
''Karar vermek için gene acele ediyorsunuz'' demiş ihtiyar köylü.''Şimdilik sadece atın geri döndüğünü söyleyin.Çünkü bildiğimiz o kadar. Bundan sonra ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Bu sadece başlangıç..Bir kitabın ilk sayfasını okur okumaz nasıl sonu hakkında fikir yürütebilirsiniz?'' Köylüler bu kez açıkça alay etmemişler ama içlerinden ''bu adam şaşkın'' diye geçirmişler.
Bir hafta geçmeden, ihtiyarın tek oğlu vahşi atları terbiye etmeye çalışırken attan düşüp bacağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul uzun bir zaman için yatağa mahkum olmuş. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. ''Bu kez de haklı çıktın, '' demişler, ''bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını kırdı. Uzun süre yataktan kalkamayacak. Sana bakacak ondan başka kimse de yok. Eskisinden daha da fakir olacaksın.''
''Gene erken karar veriyorsunuz'' demiş ihtiyar, ''hiç ders almıyorsunuz. Hemen karar vermeyin. Oğlum bacağını kırdı. Bildiğimiz gerçek bu. Ondan ötesini bilmiyoruz. Biz hayatın sadece bir parçasını görebiliyoruz, ondan sonrasını göremiyoruz, onun için çabuk bir hüküm vermeyin.''
Birkaç hafta sonra düşmanlar, büyük bir orduyla ihtiyarın ülkesine saldırmışlar. Kral seferberlik ilan etmiş. Köye gelen görevliler köyün bütün gençlerini askere almışlar. Sadece ihtiyarın bacağı kırık oğlunu bırakmışlar, sakat olduğu için. Köyü matem sarmış. Ordularının yenileceğini ve askere giden bütün çocuklarının öleceğini düşünüyorlarmış. İhtayarın evine gelmişler yeniden. ''Gene haklı çıktın,'' demişler. ''Oğlunun bacağı kırık ama hiç olmazsa evinde, güvende. Oysa bizimkiler belki bir daha hiç geri gelmeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması talihsizlik değil, büyük bir şansmış meğerse.''
İhtiyar başını sallamış. ''Siz hiç ders almıyorsunuz,'' demiş,''gene erken karar veriyorsunuz. Oysa ne olacağını, hayatın ne getireceğini kimse bilmez. Bildiğimiz tek bir gerçek var, benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde..Ama bunlardan hangisinin şans, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.''
Kaydırmalı post👉🏼
Aklına olumsuz (işlevsel olmayan) bir düşünce geldiğinde onun yerine 3 tane olumlu şey düşün…
O olumsuz düşünceyi olumlu (uyumlu) 3 adet düşünce ile değiştirdin.😊
Gezgin zihnin düşüncede, geçmişte ya da gelecekte takılı kaldığını farkettiğinde ana gelmek için;
etrafında olan 5 şeye odaklan ve farkındalıkla onların şekline, rengine, işlevine vb. bir süre dikkatini ver.
Olduğun yerde dokunabileceğin 5 şeye dokun, dokunduğunda uyandırdığı hisse odaklan.
Örn: Masandaki sıcak fincana, üzerindeki giysiye, oturduğun koltuğa…
Etrafında olan 5 ayrı sese dikkatini ver.
Örn: Kuş sesi, rüzgarın sesi, korna sesi, komşudan gelen müziğin sesi...
Etrafında kokusunu alabileceğin 3 şeye dikkatini ver. Örn: yemek kokusu, parfüm kokusu, temizlik malzemesinin kokusu, toprak kokusu…
Şimdi nasılsın?
BİR KİŞİNİN EGO ADINI VERDİĞİNİZ BİLİNÇSİZLİĞİNİ KİŞİSELLEŞTİRİRSENİZ,
O SİZİN DÜŞMANINIZ OLUR!
Sadece kendi içinizdeki egoyu aşmanın değil, ''kollektif insan egosu''ndan da kurtulmanın en etkili yolu, başkalarının egolarına karşı TEPKİSİZ kalmaktır.
Ama, böyle bir tepkisizlik durumuna geçmeyi başarabilmek için, karşınızdaki kişinin davranışının, EGO'sundan kaynaklandığını ve bu davranışın insanlarda kollektif olarak bulunan işlevsel-bozukluğun bir yansıması olduğunu anlamanız gerekir.
Davranışın kişisel olmadığını anladığınız anda, ona ''tepki göstermek'' gibi bir ZORUNLULUK altında OLMADIĞINIZI da kavrarsınız.
Egoya tepki vermemekle, başka insanların içindeki aklıselimi de, yani, şartlanmış değil, şartlanmamamış bilinçlerini de ortaya çıkarmanız mümkün olabilir..
Zaman zaman, gerçekten de, çok bilinçsizce davranan insanlardan korunmak için, bazı adımlar atmanız gerekebilir. Bunu, insanları kendinize düşman etmeden yapabilirsiniz.
Sizi en çok koruyacak şey bilinçli olmaktır.
Eğer bir kişinin EGO adını verdiğiniz BİLİNÇSİZLİĞİNİ kişiselleştirirseniz, o kişi sizin düşmanınız olur.
Tepki vermemek zayıflık değil, tam tersine, bir güçlülük ifadesidir. Tepkisizliğe verebileceğimiz bir başka ad, ''bağışlayıcılık''tır.
Bağışlamak, görmezden gelmek, daha doğrusu, onun içinden bakarak diğer tarafı görmek demektir.
Bağışladığınız vakit, egonun içinden, her insanoğlunun özünde var olan aklıselimi görürsünüz....
“ECKHARTE TOLLE”
Var olmanın Gücü
Beyin ile sindirim sistemi organları arasındaki bağlantıyı sağlayan vagus siniri vücudunun merkezinde bulunan en uzun sinir kümesidir.
Organlarda olan biteni beyine iletmek en önemli görevidir. Diğer görevi ise stresten sonraki anda vücudu sakinleştirmek, bedeni savaş/kaç modundan çıkarmak.
Stresli zamanlarda nefesiniz içinde sıkışır ve nefes alman oldukça zorlaşır. Bu durum, vagus sinirin üzerinde bir panik havası yaratır.
Vagus sinirini uyarmanın en kolay yolu gevşeme teknikleridir. Diyafram/karın nefesi, vagus siniri simülasyonu yoluyla parasempatik sinir sistemini harekete geçirir. Dik oturarak, gözlerinizi kapatın ve on yavaş ve derin burun nefesi alın ve verin. Nefesi verme süresinin nefes alma süresinden iki katı uzunlukta olmasına çalışın.
“4 sayıda al - 2 sayı kadar bekle - 8 sayıda ver” programıylada çalışabilirsiniz.
Meditasyon ile beden kaslarını gevşetme teknikleri ve yoga da iyi gelecektir. Bu gevşeme teknikleri vagus sinirini uyaracak ve parasempatik sistemi harekete geçirecektir.
Masaj! Vagus sinirini aktive eden birçok sinir noktasının birleşimi olan ayakların ovalanmasıyla da uyarılır.
Şarkı söylemek; Ses yankılanmalarından etkilenen organın larinks sayesinde vagus siniri uyarılır. Bununla beraber atılan kahkahalar vagus sinirini etkiler ve onu harekete geçirmenizi sağlar.
Soğuk havalar, soğuk su ile duş vagus siniri uyarıcısıdır!
Aç kalmak ve spor yine vagus siniri uyarıcısıdır.
Vagusu harekete geçiren önemli faktörlerden biri de bağırsak mikrobiyomuna uygun canlı probiyotikler kullanmaktır. Bağırsak mikrobiyomunda yaşayan bakterilerin sentezlediği pek çok vitamin ve kimyasal beyin üzerinde etkilidir ve nöronlar arasındaki iletişimde kullanılır.
Vücudunda özellikle zihin sağlığı ve korku, endişe gibi duyguların için önemli bir nörotransmitter olan gama aminobütirik asit, vagus sinirinin uyarılması ile üretilir. Lactobacillus rhamnosus ve vagus siniri arasındaki bağlantıyı araştıran bir çalışmada, bu bakteri grubunun gama aminobütirik asit oluşumunu olumlu yönde etkilediği görülmüştür.
"KÖRE YÜZÜNÜ, SAĞIRA SÖZÜNÜ SÜSLEME EY GÖNÜL, YORULURSUN."
"KÖRLER ÇARŞISINDA AYNA SATMA, SAĞIRLAR ÇARŞISINDA GAZEL ATMA!"
BİR ALANDA YETENEKLİ, BAŞARILI OLAN BİRİNİN FARKINI ANCAK O KONUDA İLMİ OLANLAR İLE FARKINDALIĞI OLANLAR BİLİR. BİR ŞEYİN DEĞERİNİ ANCAK O KONUDAN ANLAYAN VE ONU DEĞERLENDİRENLER BİLİR. SARRAF ALTININ DEĞERİNİ EN İYİ BİLENDİR, KIYMETLİ BİR ŞEYİ ANCAK ONDAN ANLAYANLAR TAKDİR EDER. KÖMÜRÜN ELMASA NASIL DÖNÜŞTÜĞÜNÜ VE ELMASIN DEĞERİNİ EHİLLER BİLEBİLİR..
Bir kemancı 45 dakika boyunca New York metrosunda keman çalıyor. Birkaç alkış eşliğinde 25-30 dolar bahşiş topluyor.
Metrodaki o kemancı dünyanın en iyi müzisyenlerinden biri olan Joshua Bell...
O metroda Joshua, 3.5 milyon dolarlık kemanıyla şimdiye kadar yazılmış en karmaşık parçalardan birini çalıyordu.
Metrodan sadece iki gün önce Joshua Bell, Boston'daki bir tiyatroda kapalı gişe sahne almıştı ve koltukların ortalaması yaklaşık 100 dolardı.
Deney sıradan bir ortamda olağanüstü olanın parlamadığını ve çoğu zaman gözden kaçtığını ve hatta küçümsendiğini kanıtlar nitelikte. Çok iyi olabilirsiniz ama takdir görmüyorsanız sakin olun ve ait olduğunuz yere doğru ilerlemeye çalışın, yeteneğiniz doğru yerde kıymet görecektir.
"TAKDİRİNİ KENDİNDEN BAŞKA KİMSEYE BIRAKMA."
Pozitifte kalmak için;
İlk insanlık tarihinden bu yana, beynin doğası gereği “hayatta kalma” programı pozitiften daha fazla negatife odaklı, tehdit/risk algılama ve kaydetme şeklinde işler.
Bu negatif işleyişler, olumsuz görüntüler arttığında memnuniyetsizlikler, duygudurum bozuklukları ortaya çıkar.
Beyin pozitif duyguları anda yaşıyor ve geçiyor, maalesef olumlu duygu ile halleri negatif duygular kadar güçlü ve kalıcı kaydetmiyor. Pozitif kayıtların kendiliğinden oluşması, program haline gelmesi için, üzerinde bir süre disiplinle çalışmak gerekiyor.
Peki nasıl yapacağız?
Gün içinde gayet iyi hissettiğiniz, güzel duygu içinde olduğunuz, pozitif duygularınızın yükseldiği anları takipte olun. O hissi yakaladığınızda tüm dikkatinizi ona yöneltin ve nefesinizle destekleyerek içinizde o duyguyu/hali büyütün. Minimum 1 dk boyunca o hissi tüm bedeninizde, sinir siteminizde dolaştırın, hücrelerinize hapsedin : )
Örneğin; Keyifli bir sohpet içindeyken, hoşlandığınız bir şeyle meşgulken, leziz bir yemek yerken, güzel bir manzara seyrederken, sevdiğiniz müziği dinlerken … içinizde canlanan tüm hisleri çoğaltın/büyütün ve tüm bedeninize yayın… Bu pratiği gün içinde sıkça yapın.
İkinci bir yöntem ise; bilinçdışını temiz tutmak içinde kullandığımız “hayal kurmak”. Beyin, gerçek ile hayali ayırt edemediği için hayalinizdekileride “yaşanmış” sayacaktır. Gün içinde birkaç kez hayal kurarak, içinizde açığa çıkan tüm iyi hislerle bir süre kalın. Günün diğer kalan zamanlarında kurduğunuz hayalleri düşündüğünüzdede güzel, iyi hisleri tekrar canlandırabilirsiniz.
İşaret parmaklarınızı düz olarak birleştiriniz, diğer parmaklarınızı birbirine geçiriniz ve parmak uçlarınızı ellerinizin dış tarafına yerleştiriniz.
Baş parmaklarınızı çapraz olarak birbirinin üstüne yerleştiriniz ve başparmak çukurları içinde tutunuz. Ellerinizin arasında küçük bir boşluk bırakınız.
İşaret parmaklarınız, oturuyorsanız yeri, yatıyorsanız ayak uçlarını göstermelidir ve her iki el de gevşek ve rahat olmalıdır.
Omurgamız kuyruk sokumunuzdan başımızın tepesine değin dik, esnek ve rahat bir biçimde oturalım (sırtımızın dikliğini muhafaza etmek amacıyla sandalyede oturmakta isek bacaklarımızın ve ayaklarımızın birbirine paralel ayak tabanlarımızın yeryüzü ile temas halinde olmasına özen gösterelim).
İşaret parmaklarımızın uçlarını birbirlerine hafif bası uygulayacak biçimde birleştirelim.
Diğer parmaklarımızı birbirlerinin içerisinden geçirecek parmak uçlarımızın ellerinizin sırtı ile temasını sağlayalım.
Baş parmaklarımız birbirlerine çapraz olacak biçimde konumlandıralım.
İşaret parmaklarımız yeryüzüne doğru hizalanıyor olsun.
7-15 nefes alış veriş süresi boyunca günde 1 kez uygulanması önerilmektedir. Sadece 7 ila 15 nefes alış süresi boyunca uygulayınız ve odaklanma nefes vermeye olmalıdır.
15 nefes bittiğinde avuç içleri yukarıya dönük olrak baldırlarınızın üstüne yerleştiriniz.
Bu mudra her çeşit gerginlikten kurtulmamızı, bedenimizdeki negatif enerjiyi atmamızı sağlar.
Ksepana Mudranın Faydaları:
Vücudun boşaltım sisteminin sağlıklı olma halini destekler
Kalın bağırsağı uyarır
Terlemeyi destekler
Nefes alış veriş kapasitesini genişletir
İç organların enerjisini tazeler
Toksik enerjinin vücuttan atılımını sağlar
Bedendeki gerginlik ve kasılma hissiyatlarını şifalandırır.
☯️
Öncelikle sıkıntının neye işaret ettiğini anlamak için hangi ihtiyacının eksik olduğunu bul.
Fark ettiklerinin üzerinde çalış;
Ben gerçekten ne istiyorum?
Bana ne iyi gelir?
Ne yapabilirim?
Uzun süre boşlukta kalmaktan kaynaklanan can sıkıntısına, gevezeleşen zihnin işlevsiz düşüncelerine, karşılaştığımız sorunların yarattığı negatif duygulara takılıp kalmaya karşı uygulanacak reçete; ufak adımlarla başlayarak bir şeyler yapmak. Odaklandığı şeyi büyütmeye programlı zihni, anda uğraşına odaklarsanız ilk kırılmasını gerçekleştirmiş olursunuz.
Bir sonraki adım ise; sonuca giden süreçte, ilgi ile adanabileceğiniz bir hedef belirlemek ve o hedef için günlük çalışmalar yapmak.
Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.
Michel De Montaigne 🩵
Bir amaca yönelik çalışmaya başladığınızda, zihninizdeki olumsuz düşüncelerin yerini sorumluluğunuzun getirdiği uygun düşünceler, yeni fikirler ile motivasyon alır ve iyi hissetmeye başlarsınız.
Hergün attığınız adımlar sizi ilerletir…
Ben de tam böyle bir evredeyim ve yazı hepimize iyi gelecek…🤍
.beyin with .reposu
・・・
Nedir şefkatsiz telaş?
Ne olduğumuza değil de, ne olmadığımıza o kadar odaklanırız ki, verdiğimiz savaşları, artan bilinçliliğimizi, gelişen yeteneklerimizi, altından çıktığımız enkazları, üstümüzden attığımız yükleri, yıllar sonra itiraf edip yüzleştiklerimizi, yaralarımızı, sabrettiklerimizi, katlandıklarımızı, yani kendi hikayemizi görmezden geliriz.
Sanki herkes için geçerli bir zaman çizelgesi varmış gibi, hayatımızın en bilge, en güçlü, en cesur döneminde olmamıza rağmen gitmek istediğimiz yola “ne gerek var?” deriz.
--
📌 Her salı çıkan E-posta bültenine abone olmak için e-posta adresinizi mesaj olarak gönderebilir veya huzursuzbeyin.com’daki formu doldurabilirsiniz.
Threads: huzursuz.beyin
Twitter: huzursuz_beyin
🧿 Hayat çetele tutmak değildir...
Hayat;
Seni kaç kişinin aradığı, kiminle çıktığın, kiminle evli olduğun değildir.
Kimi öptüğün, hangi sporu yaptığın, kimlerin seni sevdiği de değildir.
Hayat, ayakkabıların, saçının, derinin rengi de değildir.
Nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir.
Aslında hayat; notlar, para, giysiler,
girmeyi başardığın ya da başaramadığın okullar da değildir.
Hayat;
Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.
Kendin için neler hissettiğindir.
Güven, mutluluk, şefkâttir.
Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.
Hayat;
Kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.
Neler söylediğin ve ne demek istediğindir.
İnsanların sahip olduklarını
değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.
Her şeyden önemlisi hayatı, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek
için kullanmayı seçmektir.
İşte hayat bu seçimden ibarettir.
İnsanların en acizi; dost edinemeyen,
ondan daha acizi ise dost kaybedendir.
“Kaynağı bilinmiyor”
Nefes al… O nefesi alabildiğin için kalbindeki şükür hissini tüm bedenine yay…
Nefes al… Her nefeste içinden; “sevgi alıyorum” de…
Nefes ver… Her nefes verişte içinden “sevgi veriyorum” de…
Bana yalnızca sevgi girer, benden yalnızca sevgi çıkar…
Ve tekrar et…
Çok uğraştın ama hiçbir şey değişmedi mi?
Pes ettin ya da neredeyse pes etmek üzere misin?
Seans odasında en çok duyduğum cümlelerden biri; "Ben bu konularla ilgili o kadar çok uğraştım ki, hepsini biliyorum" 🤷🏼♂️
Baktığımızda oldukça fazla haklılık payının olduğunu söylemekle birlikte önemli bir noktanın gözden kaçtığını fark ediyorum. ⛔
Hedeflerimiz çok büyük ! 🎯
Başvuru yapan danışanlarımla ilk seanslarda yaşadıkları sorunların nöro-biyolojik temelini konuşuyoruz. 🧠
Ne oluyor da bildiği bir şeyi hayatına geçiremiyor? Biliyor ama neden eyleme dönüşmüyor? Çok iyi giden işler neden bir anda alt üst oluyor?
Bunları konuşmamızın ardından hedefler belirliyoruz. Eğer çalışılan konu tek bir travmatik mesele değilse; süreçte kendinize zaman tanımalısınız.
"Ben kendimi bildim bileli böyleyim" dediğiniz bir konu için 1-2 ayda mucizevi gelişmeler beklemek kendinize haksızlık olur.
Tek bir olayın travmasını çalışıyorsanız 8-12 seans ile tamamlamak sıklıkla mümkün olabilir. (Örneğin; deprem, kaza vb tek olay gibi)
Mesele uzun yılların sorunları ise; aklınıza Bambu bitkisinin hikayesi gelsin.
Bambu en hızlı büyüyen, bazı alanlarda çelikten daha sağlam, köprü ve yapı yapılırken kullanılan, sağlığa olumlu katkıları olan, havayı bir çok bitkiden daha fazla temizleyen ve daha birçok faydası olan bir bitkidir.
Tüm bu faydaları sağlamak için bir Bambu yetiştirmeye kalktığınızda; yaklaşık 4 yıl boyunca, tohumu toprağa ilk attığınız gündeki gibi boş bir toprağı sulamaya ve bakım vermeye (hiçbir ilerleme görmeseniz de gerekeni yapmaya) tahammül etmeniz gerekir.
Çünkü; Bambu yaklaşık ilk dört yıl boyunca filiz vermez. Sabreder ve yapmanız gerekenlerden vazgeçmeden işinize odaklanırsanız; dört yılın ardından filiz vermeye başlar ve bu saatten sonra dünyanın en hızlı büyüyen bitkisinin günde yaklaşık 90cm büyümesine şahit olursunuz. (Bu hız neredeyse karşısına oturup izlediğinizde büyümeyi görebileceğiniz bir hızdır.)
Dahası; altı ay gibi bir sürede de neredeyse 27 metreye ulaşabilir.
Zayıflamak, iyileşmek yaşamında birşeyleri değiştirmek üzere yola çıkanlara söylemek istediğim; Hiçkimse sizin ilk dört yıl nelerle mücadele ettiğinizi bilmeyecek. Siz değişmeye başladığınızda herkes son altı ay neler yaptığınızı soracak.Sorum şu; bu durumda Bambu 6 ayda mı büyüdü? 5 yılda mı?
Fonksiyonelpsikolog
Samet Taşkıran
Travma durumunda hissedilen güçsüzlüğe ve çaresizliğe tam tersi bir güç olarak ‘hayatta kalma parçası’ gelişir. Travma parçasının aşırı zayıflığı, hayatta kalma parçasının aşırı güçlülük ve hakimiyeti ile telafi edilir.
Bazı hayatta kalma görüntüleri şöyledir:
Travmasında ebeveynlerinden hiçbir ilgi görememe de bulunan bir çocuk, sıklıkla görülmesini sağlayabilmek için çok büyük ve abartılı bir hayatta kalma parçası geliştirir.
Bu tür bir hayatta kalma parçasının tutkusu; büyük bir sanatçı, tanınmış bir politikacı veya ünlü bir bilim insanı olmak için gerekli enerjiye sahiptir.
Fazlasıyla yaralı bir travma parçasına sahip bir çocuk, yeniden yaralanmayı engellemek için hiçbir şeyin onu durduramadığı öfkeli ve agresif bir hayatta kalma parçasına da sahip olabilir. Tutunacak bir yer arayan, çaresizlik içindeki aşırı kaygılı bir travma parçası karşısında, hayatta kalma parçası tam tersi bir tepki verebilir ve kendini tamamen bağımsız yaparak hiç kimseye bağlanmak istemez.
Utanç ve suçluluk duygularının yarattığı aşırı travma durumunda ise bir ayna imgesi olarak fazlasıyla ahlakçı bir hayatta kalma parçası gelişebilir.
“Franz Rupert”
Ruhtaki Bölünmeler
Her kimin ihtiyacı varsa…
“Hayattan korkmasın. Kendini akışa bırakmayı bilsin. Neşe onu kucaklasın, başından aşağı şans dökülsün. Sevdikleri hep yanında olsun.
Kafası karıştığında, şüphe tohumları zihin kıvrımlarında oynaşmaya başladığında.. gözlerini Toprak Ana’ya çevirsin. Yağmuru izlesin, rüzgara sarılsın. Her şeyin geçeceğini bilsin.
Hırsla, kibirle koşup durmak yerine hayata teslim olmanın gücünü hissetsin. Gökyüzü kadar engin, kar tanesi kadar eşsiz olduğunu hatırlasın.
Duygularından korkmasın. Küçük bir çocuğun cesaretiyle dinlesin karnının sesini. İçine sinmeyen hiçbir şeye ‘evet’ demesin. Kendini köşeye sıkıştırıp keşke’lerle, ama’larla, oysa’larla ruhunu çürütmesin.
Kalabalığın sesiyle arasına mesafe koysun. İhtiyacı olmayan sözlerin kalbine girmesine izin vermesin.
Meyvenin yere düşmesini beklemesin. İstiyor mu? Koparsın dalından. İştahla yesin, afiyet bal olsun.
Geceleri uykuya dalmadan önce sahip olduklarını hatırlasın. Hiçbir şeyi yok mu? Pencereden baksın. Yıldızlar hepimizin, unutmasın.
‘Olması gerekenler’le var olan arasında sıkışırsa, aynaya baksın. Doğa Ana’ya, Gök Baba’ya, Dünya’ya.. aynada ona bakan gözlerin uğuruna güvensin.
İnansın, tüm kalbiyle inansın: Güneşin daha parlak doğacağına, bulutların dağılacağına, yağmurun dineceğine inansın. Güzel günlerin geleceğine..
Kendine sahip çıksın. Bu bedende, bu kirpiklerin arasından bu dünyaya bakarken.. Küçük bir çocuğun resim yapışındaki heyecanla.. usta bir şairin kalem tutuşundaki özgüvenle çizsin sınırlarını. Kendi olmaktan korkmasın.
Bu mavi dünyaya yıldız tozu gibi serpilmiş milyarlarca insandan biri olduğunu da.. bir su damlasına eşsiz bir okyanus sığdırdığını da unutmasın.
Evini aradığı anlarda kalbine baksın. Kendini yalnız hissettiğinde her kalabalıkta yeri olduğunu hatırlasın.
Bu dünyada kocaman bi’ yeri olduğunu, hayal edebildiği her şeyin gerçek olabileceğini bilsin.
Yüzünü güneşe dönsün. Dönsün ki tüm gölgeler arkasında kalsın...”
HİÇ BİR İLAÇ KÖTÜ GEÇMİŞ BİR ÇOCUKLUĞU DÜZELTMİYOR!
Kronik hastalıklara düçar kalmışların çoğunun geçmişinde bir zaman da ne yazık ki travma ve sonrasında gelişen stres hakimdir. Bu hastaları ilgili branşa gönderdiğimde hüsrana uğradığımı itiraf edeyim. Zira şimdiki psikiyatri anlayışı, yakınmalarınızı anlatmanız ve hekimin de bu yakınmaları düzeltecek bir ilaç önermesi üzerine kurulu. Ancak “Hiçbir ilaç, kötü geçmiş bir çocukluğu düzeltmiyor”. Anne, babanızın veya eşinizin size nasıl davrandığı, nasıl bir ailede büyüdüğünüz, anne babanızın birbirlerine sevgi dolu ya da düşmanca davranışları, sizden daha zayıf insanlara , hayvanlara ve tabiat varlıklarına nasıl davrandığınız nasıl bir toplumda yaşadığınız da göstermekteyken bireysel, ailesel, hatta toplumsal travmaların üzerinizdeki izleri ne yazık ki hiç konuşulmuyor.
Tıp mesleği, çaresizliğe tahammül etmenizi gerektirir. İnsanlar hastalanır, yaşlanır ve ölürler. Henüz kronik hastalıkların çözümüne bütüncül yaklaşmayı bilmiyoruz.
Konvansiyonel Tıp ile yapabildiğimiz çoğu zaman acıları azaltmak, acı çeken insanların yanında olmak, ölümü geciktirmeye çalışmak, çoğu zaman da çaresizce beklemek...
Acı kaçınılmazdır. Yaşam hepimiz için neşe sağlık ve mutluluk kadar, az ya da çok ıstırap ve kayıpla dolu. Kimimiz bunlarla çok erken, çok savunmasızken ve üst üste karşılaşırız, kimimiz daha geç.
Artık biliyoruz ki beynimiz ve bedenimiz karşılıklı etkileşimler üzerinde şekilleniyor. Bu etkileşimlerin değerlendirilmediği bir tanı ve tedavi anlayışı her zaman eksik kalacaktır. Sıklıkla, “Öyle düşünmemelisin... Düşünce şeklin yanlış!, Boşver takma !” diyen terapistlerle karşılaşıyorum.
“Oltaya yakalanmış bir balığın davranışlarını gören arkadaşları, onun çıldırdığını düşünebilir”.
Ama balığın yaptığı sadece hayatını kurtarmaya çalışmaktır. İnsanları yaşadıkları ya da yetiştikleri ortamlardan ayrı değerlendiremeyiz, oltayı göremezseniz bu davranışları anlamak ve anlamlandırmakta mümkün olmayacaktır.
Dr. Murat Baş
Click here to claim your Sponsored Listing.
Videos (show all)
Category
Contact the business
Telephone
Address
Mimar Sinan Mahallesi, 1420/3 Sokak Ezgi Sağlık Sitesi No:18 K:1 D:1
Konaklı
35220
Opening Hours
Monday | 10:00 - 21:00 |
Tuesday | 10:00 - 21:00 |
Wednesday | 10:00 - 21:00 |
Thursday | 10:00 - 21:00 |
Friday | 10:00 - 21:00 |
Saturday | 10:00 - 21:00 |
Sunday | 11:00 - 17:00 |
Gazi Mh. Önder Caddesi No:45/1 K:1 D:1 GAZİEMİR
Konaklı, 35410
Lazer epilasyon zayıflama cilt bakım güzellik salonu malzemeleri ithalatı
Göztepe Mah. Mithatpaşa Caddesi No:896 1/A Konak/İZMİR
Konaklı, 35290
PEARLY AGİZ VE DİS SAGLİGİ POLİKİNİGİ İZMİR GOZTEPE
İzmir Merkez
Konaklı
Kaliteli Hizmet İlkesini Bünyemize Adamış Ve Konforunuz İçin Sınırlı Sayıda Randevu İle Çalışıyoruz..
Cumhuriyet Bulvarı Akdeniz Mahallesi No 95 Konak
Konaklı, 35280
Su İle Gelen Güzellik