Çınar Psikolojik Danışmanlık

Son yıllarda sosyal platformlardaki çoğalma ve sosyal medya kullanımındaki artış insan hayatının önemli bir bileşeni haline gelmiştir. Sosyal medyadaki içeriklerin çeşitlenmesi, paylaşım aşanlarının çoğalması yetişilmesi güç olan bir duruma dönüştüğü için fırsatları veya gelişmeleri kaçırma korkusu yani fomo’yu ortaya çıkarıyor. Fomo, diğerlerinin kişiden bağımsız bir aktivitede bulurken kişinin o durumu kaçırma korkusu olarak tanımlanabilir. Sosyal medyanın en sık kullanıcıları olan genç bireylerde fomo görülme oranı daha yüksektir.

Fırsat veya gelişmeleri kaçırma korkusu, internet kullanımının yüksek olmasından, psikososyal faktörlerden veya kaygı bozukluğundan kaynaklanabilir. Özellikle genç veya ergen bireylerde içsel çatışmalar, öz değer, öz saygı ve öz yeterlilik eksikliği tetikleyiciler arasındadır.

Kişi, sosyal platformlarda daha çok vakit geçirmek istediği için günlük hayat akışları baltalanabilir. Bu noktada işlevselliği yitirme, pasif kalma ve verimlilikte düşüşler meydana gelebilir. Yüksek internet kullanımı sosyal izolasyona neden olabilir, bu durum aynı zamanda hareketsizliğide doğurabilir. Sürekli bir kaçırma telaşı mental yorulmayla sonuçlanır dolayısıyla daha birkin bir zihin isteksizliği ve tükenmişliği pekiştirir.

Yüz yüze olan sosyal aktiviteleri arttırmak fomo ile baş etmede yardımcı bir faktördür. Kişi gerçek bir sosyallik yaşadığında ifade gücünü, görünürlüğünü, aktif halini arttırabilir. Buradaki artışlarla birlikle yapılanan özgüven kişiye daha stabil bir duygu düşünce grafiği sunacaktır.
Spor veya düzenli egzersizlerin yapılmasını, zihnin ödül yolağının uyarılmasını sağlayan bir başka araçtır. Egzersiz günlük yaşama katıldığında sosyal medyaya duyulan ihtiyaç azalabilir.
Fırsatları kaçırma veya diğerleri eğlenirken o eğlenceden mahrum kalma korkusuyla baş edebilmek için kişiyi internet kullanımına iten risk faktörleri göz önünde bulundurulmalıdır.Bu öz farkındalık internete sınır çizebilmek için önemlidir.

Ruminasyon olumsuz düşüncelerin zihinde sürekli olarak tekrarlanmasıdır. Zaman zaman zihinsel geviş getirme olarak da adlandırılır.

Yaşanılan olumsuz durumları sıklıkla düşünmek zihin için yorucu bir mental aktivitedir. Değiştirilemeyecek olan eylemleri değiştirme isteğinin varlığından doğan bir düşünce türü olan ruminasyon kişide zihinsel bir yorgunluk yaratır. Olumsuz düşünce döngüsünden çıkamama, felaket senaryoları ve bunların beraberinde gelen kaygı ruminasyonun ürünleri arasındadır. Kişi ruminatif düşünce öbeğinden çıkamadığı için depresif duygu durumu, tükenme, isteksizlik, işlevsizlik, stresli ve gergin olma gibi olumsuzluklar yaşayabilir. Ruminasyon, kişinin günlük hayatını çokça işgal ettiği için sosyal hayatta duraksamalar meydana gelebilir. Sosyal soyutlanma da bu bağlamda olumsuz ruminatif düşünce formunun bir çıktısıdır.

RUMİNASYONLA NASIL BAŞ EDİLİR?
Kişiler zaman zaman ruminasyon yapabilir ancak bu durum kontrolden çıkıyor ve hayat akışına engeller koyuyorsa bu bir probleme işaret eder. Peki ruminasyonla nasıl baş edilir?
1-Öncelikle hangi olumsuzlukları düşündüğünüzü fark etmek oldukça önemlidir. Böylelikle böyle bir problemin varlığını kabul edip çözüm aramak için devam edebilirsiniz.
2- Farkına vardıktan sonra sizi ruminasyona iten konuların belirleyin bu süreci kendinizi analiz etme olarak değerlendirebilirsiniz.
3- Olumsuz yapıları size hatırlatan tetikleyicilerden uzak kalmak ruminasyonu kontrol etmek için bir kolaylık sağlar.
4- Ruminasyonun yapıtaşı kelimesi keşkedir, keşkeleri düşünmeyi bırakın ve şu an burada gelecek için ne yapabilirim düşünce sistemine uyumlanın.
5- Kendinizle geçirdiğiniz zamanlar çok fazlaysa dengeleyin ve aşırı yalnız kalmaktan kaçının çünkü kendinizle fazla vakit geçirmek ruminasyonu arttıracaktır.
6- Zihin ve bedeni rahatlatmak için andalık egzersizleri, nefes egzersizleri veya meditasyonu deneyin.
7- Eğer ruminatif düşüncelerle baş edemediğinizi düşünüyorsanız psikoterapi sürecine başlamak sizin için faydalı olacaktır.



Çınar Psikolojik Danışmanlık

☎️ 0533 671 22 81

🌐 www.cinarpsikolojikdanismanlik.com
🌐 www.busracinar.com.tr

Kabul edilmeme korkusu, insanların sosyal ortamlarda kendilerini ifade etmelerini engelleyebilir, yeni ilişkiler kurmalarını zorlaştırabilir ve sosyal fobiye yol açabilir.

Çocukluğunda yalnız bırakılmakla, sevilmemekle tehdit edilmiş, yalnızlıkla cezalandırılmış, talep edileni yapmadığında sevilmemiş, kabul edilmemiş çocuklar süreç içinde onaylanmak, kabul görmek, yalnız kalmamak ve çaresizliğe düşmemek için kendilerinden ödün vermeye başlarlar.

Başkalarının ne dediği, ne düşündüğü giderek daha önemli bir amaç halini alır. Hayatı yöneten güç başkaları olduğu için, başkalarının onayını almak, onlar tarafından kabul edilmek hayati derecede önemli olur.

Özgüvensiz yetişen ve terk edilmekle tehdit edilen çocuklar, başkalarının yönettiği bir hayata uyum sağlamak üzere yaşarlar.

Kabul edilmeme korkusuyla nasıl baş edilir?

🔸Kendini kabul etme
🔸Olumsuz düşünce kalıplarını farkına varma
🔸Geçmişi geride bırakma
🔸Risk alma cesareti
🔸İçsesin güçlendirilmesi
🔸Sosyal becerilerin güçlendirilmesi
🔸Dışarıdan onay alma ihtiyacından kurtulma
🔸Yardım ve destek alma

Sizde kabul edimeme korkusu yaşıyorsanız kendinize zaman tanıyın ve sabırlı olun, çünkü kabul edilmeme korkusunu aşmak zaman ve çaba gerektiren bir süreçtir.

Fazla düşünme, geçmiş ya da gelecek odaklı olan düşüncelere bir son verememektir. Geçmişte yaşanan olaylarda takılı kalma, keşkeleri acabaları düşünme mental olarak yorucudur. Değiştirilemeyecek olan yaşanmış olayları değiştirme ve geleceği yönetme gücümüz yoktur, ancak düşünerek sorun veya sıkıntıdan çıkacağımıza veya olaylara hazırlıklı olacağımıza inanırız. Kişi kendine düşünme limiti kuramadığında fazla düşünme döngüsüne girer ve bu döngü genelde yorucu olur.

Felaket senaryoları, acabalar ve keşkeler bu döngü için kuvvetli eşlikçilerdir. Fazla düşünmek, günlük hayatta sizi işlevsizleştirebilir, isteksizleştirebilir, keyif noktalarınızı olumsuz etkiler. Peki fazla düşünmek nasıl engellenir nasıl dengelenir? Düşündüğünüz konun geçmiş veya geleceğe hitap ettiğini fark etmek önceliktir. Geçmiş artık geçmiştir gelecek ise bir belirsizliktir. Geçmiştekileri değiştiremeyeceğimiz gibi geleceğide tam istediğimiz gibi planlayamayız. Şu an ve burada olmak elimizdeki en güzel fırsattır, geleceğe yön vermek ve geçmiş hatalardan ders çıkarmak için bir farkındalık zamanıdır.

Anda kalmak ve kontrolünüz dışındaki olay, kişi, durum ve olaylara karşı düşünmeyi dengelemek sizi fazla düşünmekten kurtarabilir. Fazla düşünen insanlar genellikle kaygılıdır. Kaygıyı yönetebilmek düşünceyi, düşünceyi yönetebilmek kaygıyı etkiler. Bu noktada, anda kalma egzersizleri, nefes egzersizleri, beden gevşeme egzersizleri anda olduğunuzu hatırlatmak için işlevsel araçlardır.

Her zaman planladıklarımız olmaz, hayatın akışına ayak uydurabilmek için aksan suya karşı değil, aktığı yönde suyla birlikte kulaç atmak kabullenmenin ve hayatla akmanın böylece anı yaşamanın önemli bir noktasıdır.

Çınar Psikolojik Danışmanlık

☎️ 0533 671 22 81

📍Tunalı Hilmi Caddesi 64/10 Çankaya/ANKARA

🌐 www.cinarpsikolojikdanismanlik.com
🌐 www.busracinar.com.tr

EMDR travmatik olay ya da durumlara karşı duyulan rahatsızlığın azaltılması amacını benimser. İkili uyarımlar sayesinde (göz hareketleri, vuruşlar, ses veya titreşim) danışan, terapistin yönlendirmesi ile rahatsızlık duyduğu anı üzerinde duygu, düşünce, beden duyumu gibi farklı kanallardan çağırışımlar edinerek anıyı işler ve terapi devamında çalışılan anıya karşı duyarsızlaşma gelişir yani rahatsızlık düzeyi azalır.

FOBİ İÇİN EMDR TERAPİSİ

Fobinin çalışıldığı bir EMDR terapisinde, danışana öncelikle EMDR hakkında bilgi verilir hazırlık evresi tamamlanır, ardından fobinin var olduğu hedef bir anı seçilerek ikili uyaranla duyarsızlaştırma sürecine geçilir. Duyarsızlaştırma sürecinde asıl amaç hem bilişsel hem de duygusal açıdan anıyı detaylandırmak ve hangi duygu, düşünce, beden duyumlarının hissedildiğine odaklanmaktır. Bazı durumlarda fobi ile ilişkilendirilen anıların dışında fobinin başlamasına neden olan kaynak anı duyarsızlaştırma süreçlerinde ortaya çıkabilir. Fobiye sahip olan kişi ilk başta oluşturulan negatif inancına karşılık bir pozitif inanç oluşturur ve fobi ile karşılacağı olası durumlar için bu pozitif inanç yerleştirilir. Sonrasında pozitif inancın fobiyle baş etme başarısını görmek için test etme basamağına geçilir ve kişi fobiyi içeren bir olayı hayal ederek bir video görüntüsü oluşturur. Gelecekte karşılaşabileceği yüzleşmeler için hazırlık evresinden sonra terapist ev ödevi vererek terapiyi kapatır.

EMDR TERAPİSİNİN FOBİ TEDAVİSİNDEKİ ETKİLERİ

Stres yaratan durumlar, kişilerin bilgi işleme sisteminde dengesizlikler oluşturabilir bu yüzden bazı anılar işlenemez veya etiketlenemez. EMDR terapisi rahatsızlık yaratan bu anıların bilişsel ve duygusal açıdan işlenmesini sağlayarak anıya karşı bir duyarsızlaşma gerçekleştirir. Fobi için de aynı durum geçerlidir. Kişi EMDR terapisi ile yeniden işlemeyle birlikte fobisi olan nesne veya duruma karşı stresini yönetebilir hale gelir. Stresin azalması ile korku ve kaygı dengelendiği için kişi artık fobisine karşı duyarsız hale gelir. Günlük hayatta fobinin neden olduğu işlevsizlikler azalır ve böylece kişinin hayat kalitesini artar.

Duygusal açıdan olgulaşmayan ebeveynlerin çocukları ile iletişimleri sağlıklı ebeveyn-çocuk ilişkisine göre farklılık gösterir. Örneğin, olgunlaşmayan ebeveynlerin çocukları duygusal yalnızlığı, bağ kurmakta ve güven hissetmekte zorlanmayı, boşluk hissini veya mutsuzluğu benimsemeyi deneyimleyebilirler. Bu durum ebeveynin sevgi, ilgi ve şefkat konularındaki eksikliği dolayısıyla çocuğu ihmal eden davranışların bir sonucudur. Hatta bazı zamanlarda, kendine verilmeyen veya verilemeyen sevgiyi verdiği taktirde geri alabileceği umuduyla çocuk anne ve babanın ebeveyni gibi davranarak o rolü üstlenir.

Duygusal açıdan çocuğun gereksinimlerini farkında olmayan ve güvenli bağı kurmak için çabalamayan ebeveynler çocuklarına yalnızlık hissini öğretir. Duygusal duyarsızlık ve empati yoksunluğuna maruz kalan çocukta boşluk ve yalnızlık hissi hakim olmaya başlar ve çocuk bununla nasıl baş edebileceğini bilemediği için kabullenmeyi seçebilir. Yalnızlığı ve değersizliği kabullenen çocuğun yetişkin hayatı sıradan yetişkinlere benzesede iç dünyasında güvenli bağlanma ve sevilme ihtiyacı giderilmediği için dalgalı bir duygu durumu görülebilir. Bu noktadaki asıl sorun fark edilmemek, görünür olmamaktır çünkü ihmal edici davranış tutumlarına sahip ebeveynlerle büyüyen çocuklar varlığının fark edilmemesine alışarak büyür. Zaman zaman görünür olmamak öfkeye neden olsa da bazı zamanlarda da nedenini anlamadığı bir suçluluk hissedilebilir. Neden sevilmedim? Sorun bende miydi? Bu sorularla büyüyen bir çocuğun yetişkin hayatındaki ilişkilerde güvenli bir bağlanma yaşaması düşük bir ihtimaldir ve genellikle alıştığı düzende, kendini yalnız ya da kötü hissettirecek bir ilişki yapısı seçer. Bu durum uzun süredir açlığını çektiği sevgi, anlaşılmak ve görünür olmak olgularından uzak olduğu için ilişkide mutlu olmasa da devam eder. Duygusal olarak olgulaşmamış ebeveynlerin çocuklarında yarattıkları psikolojik zararlar baş edilmesi ve yüzleşmesi güç olsa da vardır. İlişkilerde yaşanılan ana problemlerin kaynağı ebeveyn çocuk ilişkisine dayandığı için bu konuda farkındalık geliştirmek oldukça önemlidir.

Çocukların okula alışma süreçlerinde adapte olmaları gereken yeni bir çevre, okul sistemi, öğretmen ilişkileri, arkadaş ilişkileri gibi çeşitli yapılar vardır. Bu farklılıklara uyum sağlamaya çalıştıkları dönemde kendi görünürlüklerini arttırmak ve ev içerisinde öğrendikleri davranışları dışarıya aktarmak isterler. Bu noktalarda kontrol kaybı olduğunda akran zorbalığı çok sık görülmektir.

Akran zorbalığı, yaşıt çocuklar arasındaki üstünlük savaşı olarak ifade edebilir. Çocuklar üstünlüğü göstermek için akranına fiziksel, duygusal veya sosyal zararlar verilebilirler. Akran zorbalığına maruz kalmış bir çocukta maruz kaldığı zorbalığın türüne bağlı olarak farklı duygular, düşünceler ve tepkiler görülebilir. Zorbalığa maruz kalan çocuk sessizleşebilir, dürtüselleşebilir, öfke kontrolünde problem yaşayabilir, iletişimi zayıflayabilir veya uyum davranışı çok fazla artabilir.

Çocuktan çocuğa değişen bu tepkilerde çocuğun zorbalığa maruz kaldıktan sonraki tepkilerinde zorbalıktan önceki davranışlarına göre artma ya da azalma gözlemlenir. Tepki grafiği dalgalı olabilir ve farklı duyguları aynı anda yaşamaya çalışabilir. Bu durum yaşanılan zorbalığa bakıldığı takdirde normal olsa da, genel tabloda olumsuz sonuçlar doğurabilir. Çünkü zorbalığa maruz kalan çocuk baş etme yöntemlerini kurduğu zamanlarda duygu bastırma / yüksek duygu yaşama, çok fazla sessiz kalma / çok fazla öfkeli hal, çok fazla yalnız vakit geçirme / çok fazla sosyallik gibi normal eğrinin dışına taşan durumları sürdürmesi o davranışı benimseyip pekiştirmesine ve böylelikle haksızlığa karşı oluşan bir davranış kalıbı oluşturmasına neden olur.

Akran zorbalığı yaşayan çocukların psikolojik olarak profesyonel bir destek alması, anlaşıldığını hissetme, ifade edebilme ve bütün resme bakabilme, duyguları kontrollü yaşama böylece kontrollü davranışlar sergileme açısından oldukça önemlidir.

Çınar Psikolojik Danışmanlık

☎️ 0533 671 22 81

📍Tunalı Hilmi Caddesi 64/10 Çankaya/ANKARA

🌐 www.cinarpsikolojikdanismanlik.com
🌐 www.busracinar.com.tr

Merkezimiz uzmanlarından Klinik Psikolog Büşra ÇINAR ile online ve yüz yüze görüşmeler sağlayabilir, problem yaşadığınız konuları çözüme ulaştırabilirsiniz.

Çınar Psikolojik Danışmanlık

☎️ 0533 671 22 81

📍Tunalı Hilmi Caddesi 64/10 Çankaya/ANKARA

🌐 www.cinarpsikolojikdanismanlik.com
🌐 www.busracinar.com.tr

🔸İnsan sosyal bir varlıktır. Diğerleri ile iletişimde bulunmak, aktif olmak kişiye hayatın içerisinde olduğunu hatırlatır ve bir noktada görünür olmanın yani var olduğunun kanıtıdır. Ancak bazı zamanlarda kendinizi diğer insanların yanında huzursuz, kaygılı veya stresli hissedebilirsiniz. Bu durumlarda odaklandığınız şeyler kendinizden ziyade diğer insanların duygu ve düşünceleridir.

Diğerlerinin duygu ve düşüncelerine erişmek mümkün olmadığından zaman zaman niyet okuruz. Niyet okumak kişiye bir ön kabul oluşturur ve bu ön kabul kapsamında olumsuz kaygılı düşünceler varlığını gösterebilir. Sosyal kaygı tam da bu gibi anlarda baş gösterir. Diğerlerinin sizi özellikle olumsuz değerlendireceklerini, yargılayacaklarını düşündüğünüzde bu kaygıdan uzak durmak için sosyal ortamlardan çekilmeler başlayabilir. Özellikle bir kalabalık içerisinde kendinizi ifade etmede, söze girmede, iletişimde aktif olmakta sorunlar yaşayabilirsiniz. Sürekli olarak kendinizi değerlendirdiğinizi, eleştirdiğinizi, konuşmalarınızı çokça filtrelediğinizi fark edebilirsiniz.

Aslında bu gibi süreçlerin uzun sürmesi kendi sosyalliğinize ve iletişim aktifliğinize kaygınızın koyduğu bir engeldir. Kaygılı düşünce yapısı sizi hem mental hem de fiziksel olarak yorar. Peki sosyal ortamlarda kaygı yönetimi nasıl olur? Kaygıyı yönetmek için ilk başta neyden kaynaklandığını bulmak gerekir. Sosyal ortamlarda sizi kaygılandıran durumları değerlendirin ve bu kaygıların kaçının gerçekten somut bir gerçekliğe sahip olduğuna bakın. Her düşünce eyleme dönüşmez. Düşüncelerinizi eyleme dönüşmüş gibi algıladığınız durumları gözden geçirmek ve mantıksal bir tabana oturtmak kaygınızı yönetmeye yardımcı olacaktır.

Somut kanıtlara baktığınızda kaygılandığınız kadar olumsuz sonuçlarla karşılaşmadığınızı fark etmek, eksikliğini hissettiğiniz sosyalliğe tekrar bir adım atmak için sizi cesaretlendirebilir.

Çınar Psikolojik Danışmanlık

☎️ 0533 671 22 81

📍Tunalı Hilmi Caddesi 64/10 Çankaya/ANKARA

🌐 www.cinarpsikolojikdanismanlik.com
🌐 www.busracinar.com.tr

Kaygı hayatımızın içeresinde bulunan ve normal seviyelerde yaşandığı takdirde gerekli bir duygu durumudur. Ancak bazı anlarda kaygının seviyesi artarak baş edilemeyecek duruma gelir, bu baş edemezlik fiziksel bir yansımaya dönüşebilir ve kalp çarpıntısı, nefes darlığı, titreme veya daha farklı olarak kendini gösterebilir.

Bu aşama, kaygının kişiyi işlevsizleştirdiği bir seviyedir ve yoğun kaygı anlarını düzenleyebilmek için anda kalmak önemlidir. Çünkü kaygı ya geçmiş ya da gelecekle ilgilidir ve genellikle belirsizlikleri veya ihtimalleri içerir. Geçmişteki keşkeler ve gelecekteki acabalar kaygının en büyük kamçılarıdır.

Bu kamçıları dizginleyecek ve size zarar vermesini engelleyebilecek olan yöntem anda kalmaktır. Anda kalmak fiziksel ve zihinsel bütünlükle birlikte mevcut yaşadığınız zaman diliminin içerisinde kendi varlığınızı hatırlamaktır. Bir noktada ne geçmişte ne de gelecektesiniz sadece içinde var olduğunuz ana odaklanmak kaygıyı dengeleyecektir. Psikoloji ve fizyoloji paralel yapılardır ve karşılıklı etkileşimleri vardır. Dolayısıyla zihindeki kaygıyı ve korku duygusunun yoğunuluğunu azaltmak için vücudu da sakinleştirmek gerekir. Bu yüzden nefes egzersizleri ve vücuttaki kasları kasma ve gevşetme egzersizleri ile vücudu stabil haline döndürmek önemlidir. Kaygıyı hissettiğiniz zamanda olmadığınızı farketmek zihinsel ve fiziksel tepkilerinizin normal seviyeye inmesine yardımcı olacaktır.

Çınar Psikolojik Danışmanlık

☎️ 0533 671 22 81

📍Tunalı Hilmi Caddesi 64/10 Çankaya/ANKARA

🌐 www.cinarpsikolojikdanismanlik.com
🌐 www.busracinar.com.tr

Sınır kavramı pek farklı alt başlığa sahiptir. Fiziki sınır, duygusal sınır, bölgesel sınır, maddi ve manevi sınır gibi kavramlar hayatımızın çoğu yerinde aktif olan kavramlardır. Bu noktada psikolojik açıdan bakıldığında alt başlıklardaki sınırların bir kümesi olarak psikolojik sınırlar varlığını gösterir. Sınır bilincinin oturmadığı durumlarda hayat akışında sizi rahatsız eden noktalar oluşabilir.

Sınırlarınızın yapısı esnekse kolayca şekil verilebilir bir hal alır, tam tersi çok katıysa da kırılmalara yol açabilir. Karakterin ve kişilik özelliklerinin insandan insana farklılaşmasından kaynaklı olarak sınırlar da insandan insana değişkenlik gösterir. Sınır ihlali yaşanan anları farkına varabilmek için öncelikle sınırlarınızın neler olduğunu keşfetmeniz gerekir. Örneğin fiziki sınır kavramı, bir başkasının sizinle iletişim kurarken size fiziki olarak yakınlık mesafesini içerir.

Yapılan sınır ihlallerine karşı hoşnutsuz olduğunuzu gösterecek olan sağlıklı tepkileriniz sınırlarınızı korur ve benlik bilincinizi arttırır. Sınır ihlallerine karşı gelişen tepkisizliğin farklı sebepleri olabilir. Örneğin, yetiştiğiniz aile yapısında sınırlar bilincinin gelişmemiş olması veya kabul görmek adına sınırlarını esnetebilme özellikleri ihlallerdeki tepkisizliği destekleyebilir.

Sınırlarınızın farkında olduğunuzda onları korumak için bir “hayır” a ihtiyaç duyarsınız. Hayır kelimesi sert bir formda gözükse de aslında çizgiyi çeken net bir kelimedir. Bu açıdan bakıldığında sınır korumanın bir belirsizlik veya değişkenlikle değil netlik ile var olacağını anlayabiliriz. Belki o tartışmanın içinde olmamak ya da kötü sonuçlarla yüzleşmemek için sınırlarınızın ihlal edilmesine tepki göstermemek daha mantıklı gibi gözükse de hayır diyemediğiniz dolayısıyla koruyamadığınız sınırlarınızın sürekli olarak ihlal edilebilecek olmasının sizde yaratacağı hisleri de unutmamanız gerekir.

Çınar Psikolojik Danışmanlık

☎️ 0533 671 22 81

📍Tunalı Hilmi Caddesi 64/10 Çankaya/ANKARA

🌐 www.cinarpsikolojikdanismanlik.com
🌐 www.busracinar.com.tr

İyi Oluş Halinin Destekçisi: Psikolojik Esneklik

Günlük hayatın akışı içerisinde kendinizi mutlu hissettiğiniz doyuma eriştiğiniz anların yanı sıra daha kırılgan, sinirli ya da üzgün hissettiğiniz zamanlarda olabilir. Zorlayıcı durumlarda duygularınızı kontrol etmekte ve kendinizi bu olumsuz durumdan korumaya çalışmakta zorlandığınızı hissettiğiniz anlar olabilir.

Peki nedir bu psikolojik esneklik? Psikolojik esneklik, olumlu ve olumsuz anları kabullenme ile başlar ve iyi oluş halini destekleyen önemli mekanizmalardan biridir. Psikolojik esnekliğe ulaşabilmek için öncelikle kendi sınır ve kurallarınızı, konforlu hissettiğiniz alanları, savunma mekanizmalarınızı fark etmeniz gerekir. Örneğin; kendinizi güvende ve konforda hissettiğiniz alanların dışına çıkmamak kendi hayat deneyimlerinizi kısıtlayacağından yeterli esnekliğe kavuşamayabilirsiniz. Bunun yerine güvende ve konforda hissettiğiniz alan sayılarını arttırmak veya o alanların duvar geçirgenliklerini arttırmak faydalı olacaktır. Hayatınızdaki veya davranışlarınızdaki küçük kayıplara izin verdiğiniz ve konforlu alandan çıktığınız durumlarda deneyim ile gelen bilginin sizin için bir besleyici kaynak olduğunu hatırlamanız bu noktada önemlidir.
Psikolojik esneklik kavramını etkileyen bir diğer etmen kurallar arşividir. Eğer hayatınızda kurallara sahipseniz bu kuralları bir prensibe dönüştürmeye çalışabilir yani belli bir sınır koymadan yapılacaklar listesine ekleyebilirsiniz. Böylece kurallar sizin için katı ve bazı noktalarda zorlayıcı olan yapıdan çıkıp esneyebilen bir yapıda olan ama hala özündeki ilkeyi benimseyen bir prensip yapısına dönüşecektir.

Değişen ve gelişen hayat düzeninizde, düşünce ve davranışlarınızda da esneyebilmenin mümkün olduğunu unutmayın.

Psikolojik olarak esneyebilme öğrenilebilecek ve geliştirilebilecek bir özelliktir. Eğer sizde psikolojik esnekliğe sahip olmak istiyorsanız ama nasıl yapacağınız ve nasıl ilerleyeceğiniz konusunda soru işaretleriniz oluşuyorsa, Çınar Psikolojik Danışmanlık uzman ekibimiz ile size yardımcı olmak için buradayız.

Çınar Psikolojik Danışmanlık

☎️ 0533 671 22 81

📍Tunalı Hilmi Caddesi 64/10 Çankaya/ANKARA

🔸Uzman Klinik Psikolog Büşra Çınar ile Psikoterapide İlk Görüşme Teknikleri Eğitimi İçin Detaylı Bilgileri Aşağıda Bulabilirsiniz

EĞİTİMCİ: Uzman Klinik Psikolog Büşra Çınar

EĞİTİM TARİHi: 03.12.2023

EĞİTİM SAATİ: 13.00-17.00

🔸EĞİTİM İÇERİĞİ

-Psikoterapi nedir, ne degildir?
-Etik kurallar ve mesleki sınırlar
-İlk görüşmenin önemi ve basamakları
-İlk görüşmede dikkat edilmesi gereken unsurlar
-Seansa Hazırlık
-Danışan ile İlk Karşılaşma
-İlk Görüşmenin Yapısı
-Seans İçi Terapi Amaçları
-İlk Seansta Karşılaşılabilecek Problemler
-Danışan ile Terapötik Bağ Kurma
-Terapötik ittifakta Önemli Bulgular
-Anamnez alma yöntemleri ve anamnez örnekleri
-Terapi hedeflerini belirleme
-Aktif ve etkin dinleme becerileri
-Görüşmeyi sonlandırma teknikleri
-Psikoterapi ekollerinin temel ilkeleri
-Vaka Sunumlari ve Role Play

🔸Kimler Başvurabilir?
Psikoloii
Psikolojik Danismanlik ve Rehberlik
Bölümleri 2. 3. ve 4. sinif ögrencileri ve mezunları, Psikoloii yüksek lisans mezun ve ögrencileri başvurabilir.

🔸Eğitim Online Olarak Gerçekleştirilecektir

🔸Eğitime Başvurmak ve Detaylı Bilgi Almak İçin
Mesaj yoluyla iletişime geçebilir ve 0533 671 22 81 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz

UZM. Psikolog Büşra ÇINAR
ÇINAR PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK

https://cinarpsikolojikdanismanlik.com

http://busracinar.com.tr

Günlük hayattaki zorluk ve stresle baş etme yöntemleri için başvurulan yapı psikolojik kaynaklardır ve bu kaynaklar iç ve dış olmak üzere ikiye ayrılır. İç kaynaklar, kişinin becerileri, olumlu özellikleri, yetenekleri ve güçlü yanlarıdır. Kararlı olma, motivasyonu yüksek olma, acil durumlarda soğuk kanlı olma, müzik aleti çalma ve güzel yemek yapma iç kaynaklara örnek olarak verilebilir. Dış kaynaklar kişinin çevreden aldığı destektir. Örneğin, aile, arkadaş, eş, sevgili, evcil hayvan dış kaynakları temsil eder.

İç ve dış kaynaklar kullanılarak günlük hayattaki zorluklarla baş edilebilir.Örneğin, stresli bir toplantıda bulunan kişinin kendine olan güveni bir iç kaynaktır ve bu kaynağı kullanarak stresini dengeleyerek onunla baş eder. Bir başka durumda kötü bir gün geçirmiş veya kötü bir haber almış kişi arkadaşlarından destek gördüğü bir ortamda dış kaynaklarını kullanarak zorlukla baş etmeye çalışır. Psikolojik kaynaklar arasında bir etkileşim de vardır.

Psikolojik kaynakların azalması, karşılaşılan olumsuz durumlarda kaynakların kullanılması ancak tekrar yerine konulamaması sonucunda meydana gelir. Bu gibi durumlarda psikolojik alma verme dengesi de önemlidir. Tükenme hissiyle baş etmek için iç ve dış kaynakları kontrol etmek önemlidir. Psikolojik olarak iyi hissetmek iyilik halini düzenlemek için neye ihtiyaç olduğunu iç ve dış kaynaklar gözden geçirilerek fark edilebilir.

Psikolojik kaynakların azalması tükenmişlik hissini ortaya çıkarabilir ve bu durumlarda profesyonel psikolojik destek gerekebilir. İç görüyü arttırmak, kaynakların farkına vardırmak, öz farkındalığı geliştirmek, ihtiyaçları fark etmek ve psikolojik alma verme dengesini kurmak için uzman ekibimizle Çınar Psikolojik Danışmanlık Merkezimizde sizlere destek olmak için buradayız.

Çınar Psikolojik Danışmanlık
☎️ 0533 671 22 81
📍Tunalı Hilmi Caddesi 64/10 Çankaya/ANKARA

Beklenti Etkisi: Kendini Kendini Gerçekleştiren Kehanet

“Bunun böyle olacağını biliyordum” dediğiniz durumlar tam da beklenti ektisini yansıtan olaylar. Düşünceleriniz davranışlarınıza olan etkisinin vurgulandığı bir kavram olan kendi kendini gerçekleştiren kehanet, hayat akışınızda inandığınız ve gerçekleşmesini dilediğiniz düşüncelerinizin davranışlarınıza rehberlik etmesi üzerine kurulan bir teoridir. Düşünce ve inançlarınızın davranışlarınızı değiştirme gücüne değinir. Bazı durumları gerçek kabul ederseniz sonuç itibari ile o durum gerçeğe dönüşür. Doğru olmayan kabuller bu teorinin temelini oluşturur.

Örneğin, kimseyi tanımadığınız yeni bir ortama gireceksiniz ve bu ortamda kabul görmeyeceğinize dair bir inancınız var. Bu inançla birlikte yoğun bir düşünce pratiği yaptıktan sonra o ortama girmek için ilk adımı atıyorsunuz, içerisi kalabalık ve herkes oturuyor. Ön kısımlarda boş yerler olmasına rağmen “kabul görmeyeceğim” inancınızla birlikte insanların çoğunlukta olduğu yerlere değil arka tarafta insanların bulunmadığı yere oturmayı tercih ettiniz. Sonrasında bu kalabalık bulunulan ortamdan dışarı çıkıyor ve dışarıda sosyalleşmeye devam ediyor. Siz dışarıda da inancınızı hatırlayıp kalabalığa uzak bir noktada durmayı tercih ediyorsunuz ve gün sonunda yalnız kalıyorsunuz ve “kabul görmeyeceğim” inancınızı doğruluyorsunuz. Bu örneğe baktığınız zaman “kabul görmeyeceğim” inancınızı doğrulamak için diğer insanlarla bir arada olmayı tercih etmeyen siz değil misiniz?

Yanlış ön kabuller veya inançlar kendi kendini gerçekleştirir. Düşünce ve beklentilerinizin davranışlarınıza olan etkisi yanlış ön kabullerle birlikte daha fazla artar. Genellikle olumlu inançlar olumlu sonuçlara, olumsuz inançlarda olumsuz sonuçlara yol açar. Kendinizle ilgili inançlarınıza göz atın ve yanlış ön kabullerinizi değerlendirin. Sahip olduğunuz düşünce, inanç ve beklentilerinizin davranışınlarınıza dolayısıyla hayatınıza yön verdiğini unutmayın.

Çınar Psikolojik Danışmanlık

☎️ 0533 671 22 81

📍Tunalı Hilmi Caddesi 64/10 Çankaya/ANKARA

🌐 www.cinarpsikolojikdanismanlik.com
🌐 www.busracinar.com.tr

🔸 Günlük hayattaki zorluk ve stresle baş etme yöntemleri için başvurulan yapı psikolojik kaynaklardır ve bu kaynaklar iç ve dış olmak üzere ikiye ayrılır. İç kaynaklar, kişinin becerileri, olumlu özellikleri, yetenekleri ve güçlü yanlarıdır. Kararlı olma, motivasyonu yüksek olma, acil durumlarda soğuk kanlı olma, müzik aleti çalma ve güzel yemek yapma iç kaynaklara örnek olarak verilebilir. Dış kaynaklar kişinin çevreden aldığı destektir. Örneğin, aile, arkadaş, eş, sevgili, evcil hayvan dış kaynakları temsil eder.

Psikolojik Kaynakları Kullanarak Zorluklarla Baş Etme

İç ve dış kaynaklar kullanılarak günlük hayattaki zorluklarla baş edilebilir. Bu kaynakların kullanılması kadar sürekli olmaları da önemlidir. Örneğin, stresli bir toplantıda bulunan kişinin kendine olan güveni bir iç kaynaktır ve bu kaynağı kullanarak stresini dengeleyerek onunla baş eder. Bir başka durumda kötü bir gün geçirmiş veya kötü bir haber almış kişi arkadaşlarından destek gördüğü bir ortamda dış kaynaklarını kullanarak zorlukla baş etmeye çalışır. Psikolojik kaynaklar arasında bir etkileşim de vardır. Örneğin, soğuk kanlılık iç kaynağına sahip olmayan bir kişinin bir arkadaşında soğuk kanlılık özelliği varsa bu özelliği hem iç hem de dış kaynak olarak kullanabilir. Bu durumda kaynağı içselleştirmek önemli bir faktördür.

Psikolojik kaynaklar azalırsa ne olur?

Psikolojik kaynakların azalması, karşılaşılan olumsuz durumlarda kaynakların kullanılması ancak tekrar yerine konulamaması sonucunda meydana gelir. Bu gibi durumlarda psikolojik alma verme dengesi de önemlidir. Destek olunan durum kadar destek alınan durumda olmalıdır. Böylece psikolojik alma verme dengesi kurulur. Bazı durumlarda destek olunduğu kadar destek görülmeyebilir. Bunun sonucu olarak denge bozulur ve kaynak beslenmesi az olduğu için tükenmişlik hissi başlayabilir. Tükenme hissiyle baş etmek için iç ve dış kaynakları kontrol etmek önemlidir. Psikolojik olarak iyi hissetmek iyilik halini düzenlemek için neye ihtiyaç olduğunu iç ve dış kaynaklar gözden geçirilerek fark edilebilir. Bazı durumlarda bu farkındalığa ulaşılamayabilir. Öz değerlendirme alanlarında eksiklik olabilir.

Psikolojik kaynakların azalması tükenmişlik hissini ortaya çıkarabilir ve bu durumlarda profesyonel psikolojik destek gerekebilir. İç görüyü arttırmak, kaynakların farkına vardırmak, öz farkındalığı geliştirmek, ihtiyaçları fark etmek ve psikolojik alma verme dengesini kurmak için uzman ekibimizle Çınar Psikolojik Danışmanlık Merkezimizde sizlere destek olmak için buradayız.

Çınar Psikolojik Danışmanlık

☎️ 0533 671 22 81

📍Tunalı Hilmi Caddesi 64/10 Çankaya/ANKARA

🌐 www.cinarpsikolojikdanismanlik.com
🌐 www.busracinar.com.tr